23. Hukuk Dairesi 2014/10937 E. , 2016/2136 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Vek. Av. ...
Vek. Av. ...
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili, müvekkili yüklenici ile davalı arsa sahibi arasında imzalanan 09.05.1997 tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca yapımı kararlaştırılan ... inşaatından, yaptığı harcamalardan doğan hakları saklı kalmak kaydıyla 25.09.2003 tarihli tadil sözleşmesiyle vazgeçildiğini, söz konusu vazgeçilen blok inşaatı ile ilgili harcamaların tahsili için açtığı kısmi davada alacağının 113.091,52 TL olduğunun belirlendiğini ve taleple bağlı kalınarak 50.000,00 TL alacağının hüküm altına alınıp kesinleştiğini ileri sürerek, bakiye 63.091,52 TL"nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, alacağın zamanaşımına uğradığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre; davacının yapımından vazgeçilen A20 Blok inşaatından kaynaklanan alacağının kesinleşen mahkeme kararı ile 113.091,52 TL olduğu belirlenerek, 50.000,00 TL"sinin hüküm altına alındığı, dava konusu alacak ile ilgili zamanaşımı süresi açılan ilk dava ile kesilmiş olup, işbu dava tarihi itibariyle henüz dolmadığı gerekçesiyle, davanın kabulü ile 63.091,52 TL"nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1-Dava, taraflar arasındaki 05.09.1997 tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesiyle üstlenilip, 25.09.2003 tarihli tadil sözleşmesiyle yapımından vazgeçilen A20 Blok inşaatı ile ilgili fazlaya ilişkin saklı tutulan bedelin tahsili istemine ilişkindir.
6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu"nun 5. maddesinin yürürlükte bulunduğu dönemde Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisi iken, 6335 sayılı Kanun"un 2. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu"nun 5. maddesinde yapılan değişiklikle Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasında ilişki görev ilişkisi olarak değiştirilmiş ve bu durumda göreve ilişkin usul hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Ancak, 6335 sayılı Yasa’nın 38. maddesi uyarınca 6102 sayılı TTK’na eklenen geçici 9. madde ile bu kanunun göreve ilişkin hükümlerinin, bu kanunun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden önce açılan davalarda uygulanmayacağı, bu davaların açıldıkları tarihte yürürlükte bulunan kanun hükümlerine tabi olduğu belirtilmiştir.
.../...
S.2
Dava, 01.07.2012 tarihinden sonra, 19.09.2013 tarihinde açılmış olup, dava konusu alacak, dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan TBK"nın 470 vd. maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinin bir türü olan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanmaktadır.
1163 sayılı Kooperatifler Kanunu"nun 99. maddesi uyarınca Kooperatifler Kanunu"ndan kaynaklanan hukuk davalarının tarafların sıfatlarına bakılmaksızın ticari dava olduğu kabul edilmişse de, taraflar arasındaki uyuşmazlık arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklandığından; Kooperatifler Kanunu"nun anılan hükmünün somut olayda uygulama yeri bulunmamaktadır.
1163 sayılı Kooperatifler Kanunu"nun 1. maddesinde kooperatifler, "Tüzel kişiliği haiz olmak üzere ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını iş gücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak amacıyla gerçek ve tüzel kişiler tarafından kurulan değişir ortaklı ve değişir sermayeli ortaklıklar” olarak tanımlanmıştır. Maddede, kooperatifin ortaklık (şirket) olduğu belirtilmiş ise de, bu ortaklığın “ticari nitelikte bir ortaklık” olduğu yönünde bir açıklama ve belirleme yapılmamıştır.
Kooperatifler Kanunu"nun 1. maddesinde gösterilen bu tanımdan açıkça anlaşılacağı üzere kooperatiflerde amaç, diğer ticaret şirketlerinden farklı olarak kazanç elde etmek ve bunu ortakları arasında paylaşmak olmayıp, ortakların ekonomik menfaatlerini, özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını iş gücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak ve gidermektir. Kooperatifler, kâr - zarar amacından ziyade sosyal yönü ağır basan ortaklıklardır. Bu tanım ve amaç 2709 sayılı ...."mn 171. maddesinde, "Devlet, milli ekonominin yararlarını dikkate alarak, öncelikle üretimin artınlmasını ve tüketicinin korunmasını amaçlayan kooperatifçiliğin gelişmesini sağlayacak tedbirleri alır." şeklinde anlamını bulmuştur. Bu tanım ve düzenlemelere göre, yapı kooperatiflerini tacir kabul edip, tacir sıfatının sonuçlarıyla sorumlu tutmak mümkün değildir. Aksi bir kabul, kooperatiflerin ticari kazanç elde etme amacına yönelik hareket etmeleri sonucunu doğurur ki, bu durumun Anayasa"da dahi kendisine yer verilen kooperatifçiliğin amacına uygun düşmeyeceği açıktır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu"nun 124/1. maddesinde, "Kooperatifler" ticaret şirketleri arasında sayılmış ise de, aynı maddenin 2. bendinde kooperatifler "Şahıs şirketleri" ve "Sermaye şirketleri" arasında gösterilmemiştir. TTK"nın 124. maddesinin 1 ve 2. bentleri ile 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu"nun 1. maddesi birlikte değerlendirildiğinde yapı kooperatiflerinin "ticaret şirketi" olmadığı, sosyal niteliği ağır basan kendine özgü bir ortaklık olduğu anlaşılmaktadır. Kaldı ki, bu düzenlemelere benzer hükümler, 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu"nda da bulunmasına rağmen (md 18, 136), Yargıtay"ın istikrar kazanan uygulamasında yapı kooperatifleri tacir olarak kabul edilmemiştir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 07.02.1996 tarih ve .... Yargıtay 15. Hukuk Dairesi"nin 11.6.2015 tarih ve 2.... sayılı ilamları aynı yöndedir.)
Bu durumda, mahkemece davanın TTK"nın 4/1. maddesi uyarınca her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili hukuk davası (nispi ticari dava) olmadığı gibi, 4/1-c bendinde TBK"nın 470 v.d. madde hükümlerine atıf yapılmaması nedeniyle mutlak ticari dava da olmadığı, Asliye Hukuk Mahkemesi"nin görevli olduğu gerekçesiyle 6100 sayılı HMK"nın 114/c ve 115/2. maddeleri uyarınca mahkemenin görevine ilişkin dava şartı noksanlığı nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, uyuşmazlığın esası incelenerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru olmamıştır.
.../...
S.3.
2-Bozma nedenine göre, davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, hükmün re"sen BOZULMASINA (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.