14. Hukuk Dairesi 2016/8254 E. , 2018/9201 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 29.03.2004 gününde verilen dilekçe ile mera komisyon kararının iptali ile tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; mülkiyetin tespitine dair verilen 03.04.2008 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, ... Köyünde bulunan taşınmazı uzun yıllardan beri tarım arazisi olarak kullandığını, bu taşınmazın Mera Komisyonunca 4342 sayılı Mera Kanunu uyarınca mera olarak tespit ve tahsis edildiğini, taşınmazın Hazine ve köy tüzel kişiliği ile bir ilgisinin bulunmadığını, bu nedenle dava konusu edilen taşınmazın mera olarak tespit ve tahsisine ilişkin işlemin iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, dava konusu taşınmazın mera olarak devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunu, zilyetlikle kazanma şartlarının gerçekleşmediğini, davanın reddini savunmuştur.
Dava konusu taşınmaz 26.06.1963 tarihinde kadastro tespitinde tescil harici bırakılmış olup, daha sonra 4342 sayılı Mera Kanunu uyarınca yapılan çalışma sonunda 2 parsel altında mera olarak tespit ve tahsis edilmiştir. Davacı, imar ihyaya dayalı tescil isteminde bulunmuştur.
Mahkemece 2 parsel sayılı taşınmazın mülkiyetinin davalı adına tespitine karar verilmiş, hükmü davalı Hazine vekili temyiz etmiştir.
6100 sayılı HMK’nin 50. maddesinde medenî haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanın davada taraf ehliyetine de sahip olacağı, 51. maddesinde dava ehliyetinin medenî hakları kullanma ehliyetine göre belirleneceği, 114/d maddesinde ise taraf ve dava ehliyetinin dava şartlarından olduğu ve 115. madde uyarınca da mahkemenin dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştıracağı belirtilmektedir.
4721 sayılı TMK’nin 47, 48, 49 ve 50. maddelerinde de tüzel kişiliğin kazanılması, hak ehliyeti ile fiil ehliyeti ve bunun kullanılmasına ilişkin hükümler yer almaktadır.
442 sayılı Köy Kanununun 37/7 maddesi uyarınca da köy tüzel kişiliği adına dava açmak ve açılan davayı takip yetkisi köy muhtarına aittir. Köy muhtarının hukuki bir engelinin çıkması durumunda bu yetki aynı Kanunun 33/b maddesine göre köy derneğinin seçeceği temsilciye tanınmıştır.
Ancak, On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Yedi İlçe Kurulması İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair 6360 sayılı Kanunun 1. maddesi gereğince;
1-... , ... , ... , ... , ..., ... , ..., ... , ... , ... , ... , ... , ... ve ... illerinde, sınırları il mülki sınırları olmak üzere aynı adla büyükşehir belediyesi kurulmuş ve bu illerin il belediyeleri büyükşehir belediyesine dönüştürülmüştür.
2-... , ... , ... , ... , ... , ... , ... , ... , ... , ... , ... , ... , ... ve ... büyükşehir belediyelerinin sınırları il mülki sınırlarıdır.
3-Birinci ve ikinci fıkrada sayılan illere bağlı ilçelerin mülki sınırları içerisinde yer alan köy ve belde belediyelerinin tüzel kişiliği kaldırılmış, köyler mahalle olarak, belediyeler ise belde ismiyle tek mahalle olarak bağlı bulundukları ilçenin belediyesine katılmıştır.
Aynı Kanunun Geçici 1. maddesinin 13. fıkrasında; “1. maddeye göre tüzel kişiliği kaldırılan belediye ve köylerin mahkemelerde süren davalarında katıldıkları ilçe belediyesi taraf olur” hükmü yer almaktadır.
Bu hüküm Kanunun “Yürürlük” başlıklı 36. maddesi uyarınca ilk mahalli idareler genel seçiminin yapıldığı 30.03.2014 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunmaktadır.
Somut olaya gelince; davalı ... Köyünün karar tarihinden sonra 6360 sayılı Kanunun yukarıda belirtilen hükümleri gereğince tüzel kişiliği kaldırılarak mahalle olarak ... ilçesinin belediyesine katılması nedeniyle görülmekte olan davada taraf sıfatı kalmadığından ve katıldığı ilçe belediyesi taraf olacağından 6360 sayılı Kanunun Geçici 1. maddesinin 13. fıkrası gereğince işlem yapılması için kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19.12.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.