Taraflar arasındaki "haksız rekabetin önlenmesi" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda;İstanbul Asliye 12.Ticaret Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 30.11.2005 gün ve 2004/194 E-2005/689 K.sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 07.05.2007 gün ve 2006/4331-2007/7039 sayılı ilamı ile;
(...Davacı vekili, müvekkilinin 1969 yılından beri ticaret unvanında kullandığı T.. sözcüğünü davalının da ticaret unvanında kullandığını, borçları nedeniyle davalı hakkındaki tebligatların müvekkiline yapıldığını ve davalının vergi borcu nedeniyle maliye tarafından müvekkilinin adının ilan edildiğini, bu nedenle haksız rekabet oluştuğunu ileri sürerek, davalının unvanındaki T..sözcüğünün ticaret sicilinden terkinine, haksız kullanımın men"ine ve hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin 10 yıldır kullandığı unvana davacının bu süre içinde sessiz kalması nedeniyle bu durumu kabul ettiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, dosya kapsamına ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davacının 1969 yılından beri TEPE sözcüğünü ticaret unvanında kullandığı, davalının ise 1995 yılında tescil edilerek faaliyete geçtiği, her iki şirketin de çalışma alanlarının aynı olduğu, bu nedenle davalının bu unvanı kullanmasının haksız rekabete neden olduğu gerekçesiyle, davalının unvanındaki T.. sözcüğünün ticaret sicilinden terkinine, haksız kullanımın men"ine ve hükmün ilanına karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava, haksız rekabet iddiasına dayalı davalının ticaret unvanında yer alan "T.."" ibaresinin unvandan terkini, haksız rekabetin men"i ve hükmün ilanı istemine ilişkindir.
TTK"nun 47/son maddesi hükmüne göre, bir tüzel kişinin ticaret unvanı Türkiye"nin herhangi bir sicil dairesinde daha önce tescil edilmişse, bu unvanın diğer bir unvandan ayırdedilmesi için sonradan tescil edilen tüzel kişi ortaklığın unvanına gerekli ekleri yapması zorunlu ve ticaret ortaklıkların merkezleri ayrı yerde olsa ve logolarında farklılık bulunsa bile, unvanlarında iltibas varsa, önceden ticaret sicil kaydını yaptıran tüzel kişilik, TTK"nun 43, 47, 54 ve 57/5 nci maddeleri uyarınca haksız rekabetin men"i davası açabilir. Ancak, hareket tarzı itibariyle hakkın ihlaline zımnen müsaade edildiği takdirde, karşı tarafın senelerden beri iyiniyetle kullandığı unvanının iptalinin dava konusu olup, olamayacağı Türk Medeni Kanunu"nun 2.nci maddesi, hükmü icabı olarak düşünülüp, değerlendirilmesi gerekir.
Somut olaya gelince, davacı şirket ilk defa 22.9.1969 tarihinde “T.. A.. METAL VE MAKİNE SANAYİ LTD.ŞTİ.” tescil edilmiş ve daha sonra 25.04.1994 tarihinde “.. İNŞAAT SANAYİ A.Ş.” olarak isim ve nevi değişikliğine uğramıştır. Davalı şirketin “.. İNŞAAT SANAYİ VE TİCARET A.Ş.” şeklindeki ticaret unvanı ise 14.03.1995 tarihinde tescil edilmiştir. Dava ise, 21.10.2004 tarihinde açılmış olup, mahkemece, davalının tesciline 9 yıldan fazla bir süre ile suskun kalan davacının haksız rekabet iddiası TMK.nun 2"nci maddesinde yazılı iyiniyet kuralı çerçevesinde tartışılmamış ve davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bu durumda, mahkemece, yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde, davalının tesciline 9 yıldan fazla bir süre sessiz kalan davacının işbu davayı açmasının TMK.nun 2 nci maddesi hükmü ile bağdaşıp bağdaşmadığı, anılan bu hükümden hareketle, davacının duruşunu kanunun himaye edip etmeyeceği tartışılmadan, eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalı .. İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş. vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava; haksız rekabet iddiasına dayalı davalının ticaret unvanında yer alan ".."" ibaresinin unvandan terkini, haksız rekabetin men"i ve hükmün ilanı istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen karar davalı vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece; yukarıda açıklandığı üzere davalının, tesciline dokuz (9) yıldan fazla bir süre sessiz kalan davacının işbu davayı açmasının 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 2 nci maddesi hükmü ile bağdaşıp bağdaşmadığı, davacının duruşunu kanunun himaye edip etmeyeceği karar yerinde tartışılmak suretiyle değerlendirme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle hüküm bozulmuştur.
Yerel mahkemece, "2004 yılında tesadüfen öğrenmesinin davalının bu ünvanına sessiz kalması, müsamaha göstermesi olarak değerlendirilmesinin takdiren mümkün olamayacağı ve bu yönde tartışılamayacağı, keza davalı savunmasında da 450 Milyar TL tutarlı bir vergi borcu yaratan şirketin büyük bir şirket olduğu ve ünvan yaptığı, kazandığı haklı şöhret savunmasının da ticari örf ve ahlak çercevesinde benimsenemeyeceği, bu durumda MK. 2.maddesinin tartışılmasından bile söz edilemeyeceği" gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir. Hükmü temyize, davalı vekili getirmiştir.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşme sırasında, temyize konu kararın bir direnme kararı mı, yoksa bozma ilamında yapılması gerektiğine işaret edilen tartışma ve değerlendirme yapılmak suretiyle oluşturulmuş yeni bir hüküm niteliğinde mi olduğu, dolayısıyla, temyiz incelemesini yapma görevinin Özel Daireye mi, yoksa Hukuk Genel Kurulu’na mı ait bulunduğu ön sorun olarak tartışılıp, değerlendirilmiştir.
Yerel mahkemece, direnme hükmü kurulurken Türk Medeni Kanunu"nun 2.maddesi, bozma ilamında istenen şekilde değerlendirilmiş ve sonuçta yine ilk hüküm yönünde karar verilmiştir.
Hal böyle olunca, ortada varlığından söz edilebilecek bir direnme hükmü bulunmayıp, yerel mahkemece bozma kararından esinlenerek oluşturulmuş yeni bir hüküm bulunmaktadır.
Bu durumda, kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kurulu’na değil, Özel Daireye aittir.
O halde; davalı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye, gönderilmelidir.
S O N U Ç :Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 11.HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440/1.maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19.12.2012 gününde yapılan görüşmede oybirliği ile karar verildi.