Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2019/3203 Esas 2019/9670 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/3203
Karar No: 2019/9670
Karar Tarihi: 10.12.2019

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2019/3203 Esas 2019/9670 Karar Sayılı İlamı

Özet:

Davacı kurum, bir trafik kazası sonucu vefat eden Emekli Sandığı iştirakçisinin hak sahiplerine ödenen gelirin davalılardan tazminini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama neticesinde davanın reddine karar verilmiştir. Ancak Kurum vekili tarafından yapılan temyiz itirazları sonucu, davanın yasal dayanağı olan 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu'nun 129. maddesi ve bu maddenin 2. fıkrası incelenmiştir. Bu maddeye göre, Kurumun iştirakçileri veya dul ve yetimleri adına maddi tazminat veya destekten yoksun kalma tazminatı davası açma yetkisi bulunmaktadır. Ancak mahkemece yapılan hesaplama yanlış olduğundan, Kurumun gerçek zararının tamamını tahsile yetkisi olduğu ancak paylaştırma yapacağı tespit edilmiştir. Bu nedenle, Mahkemece genel hükümlere göre bir hesaplama yapılarak her hak sahibi yönünden gerçek zarar hesabı yapılması gerekmektedir. Kanun maddesi, Emekli Sandığı Kanunu'nun 129. maddesi ve 2. fıkrasıdır.
10. Hukuk Dairesi         2019/3203 E.  ,  2019/9670 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi :İş Mahkemesi

    Davacı Kurum, 21.09.2007 tarihinde meydana gelen trafik kazası nedeniyle vefat eden Emekli Sandığı iştirakçisinin hak sahiplerine ödenen gelirin davalılardan tazminini istemiştir.
    Mahkemece yapılan yargılama neticesinde bozma ilamına uyularak davanın reddine, karar verilmiştir.
    Hükmün, davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    Davanın yasal dayanağı olan, 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu"nun 129. maddesinde; “Vazifeleri içinde veya dışında her hangi sebeple zarar görmüş veya tehlikeye düşmüş ve bundan dolayı adi malül durumuna girmiş iştirakçilerin veya bunlardan ölenlerin, dul ve yetimlerinin; sebep olanlar aleyhine açacakları davaları Sandık dahi kovuşturmaya ve bu davalara üçüncü şahıs olarak girmeye ve dul ve yetimler tarafından dava açılmamış ise bunu doğrudan doğruya açmaya yetkilidir. Dava sonunda para tazminatı da alınırsa bundan kovuşturma için yapılan masraflarla birlikte emekli, adi malüllük, dul ve yetim aylıkları bağlanan hallerde bu aylıkların beş yıllığı; (Toptan ödeme) yapılan hallerde de bunların toplamının yarısı Sandıkça alınarak, varsa, geri kalanı ilgililere ödenir. Sebep olanlar iştirakçi ise ve bunlara bu kanuna göre Sandıklarca her hangi adla olursa olsun ödeme yapılacaksa istihkakları dava sonuna kadar hükmolunacak tazminata karşılık olmak üzere ödenmez” hükmü yer almaktadır.
    Anılan maddenin 2. fıkrasında, paylaşımın ne şekilde gerçekleşeceği öngörüldüğüne göre, 1. fıkranın incelenmesinde ise, anılan fıkrada; “Vazifeleri içinde veya dışında her hangi sebeple zarar görmüş veya tehlikeye düşmüş ve bundan dolayı adi malül durumuna girmiş iştirakçilerin veya bunlardan ölenlerin, dul ve yetimlerinin; sebep olanlar aleyhine açacakları davaları Sandık dahi kovuşturmaya ve bu davalara üçüncü şahıs olarak girmeye ve dul ve yetimler tarafından dava açılmamış ise bunu doğrudan doğruya açmaya yetkilidir.” denildiğinden, Kurumun, Emekli Sandığının iştirakçisinin uğradığı zarar nedeniyle iştirakçisi veya hak sahipleri adına dava açmaya kanundan dolayı yetkili olduğu şüphesizdir.
    İnceleme konusu davada, 21.09.2007 tarihinde meydana gelen trafik-iş kazası sonucu vefat eden sigortalının hak sahiplerine ödenen gelirin tahsili talebiyle dava açılmış, davanın kısmen kabulüne dair önceki karar Dairemizin 31.05.2016 tarihli ilamıyla, hak sahipleri tarafından açılmış dava olup olmadığının araştırılması, hak sahipleri yönünden destekten yoksun kalma tazminatı hesabı yapılması yönünden bozulmuş, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde kurum zararının karşılandığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Bozmadan sonra alınan hesap raporunda; Her hak sahibi yönünden gerçek zarar hesabı yapıldığı, bulunan gerçek zarar miktarlarının Kurum tarafından hak sahiplerine ödenen aylık miktarları ile karşılaştırıldığı ve aylık miktarlarının daha düşük olduğunun tespit edilmesi üzerine, Kurumca yapılan aylık miktarlarının esas alındığı görülmektedir. Devamında davalı ... şirketi tarafından Kuruma yapılan ödeme ile Kurumca yapılan aylık ödemelerinin karşılandığı ve bu şekilde Kurum zararının bulunmadığı yönünde değerlendirme yapılmış, mahkemece de davanın reddi şeklinde hüküm kurulmuştur.
    5434 sayılı Kanun kapsamında bağlanan aylıkların rücusuna imkan veren yasal düzenleme bulunmadığı gibi 06.03.1978 gün ve 1/3 sayılı İBK gereği, destekten yoksun kalma tazminatının saptanmasında T.C. Emekli Sandığı tarafından bağlanana aylıkların indirilmesi görüşü de benimsenmemiştir.
    Kurumun 5434 sayılı Kanunun 129. maddesi kapsamında açtığı dava, iştirakçileri veya dul ve yetimleri adına maddi tazminat veya destekten yoksun kalma tazminat davasıdır. Bu davada hesaplanan gerçek zarar miktarının Kurum tarafından ödenen aylık miktarı ile karşılaştırılması yapılamaz. Kurumun, hesaplanan gerçek zararının tamamını tahsile yetkisi vardır ancak 129/2. madde kapsamında paylaştırma yapacaktır. Mahkemece bozma ilamına yanlış anlam verilerek hatalı değerlendirme yapılmıştır.
    Dosyada yer alan bilgi ve belgelerden sigortalının hak sahipleri tarafından zarar verenlere karşı açılmış tazminat davasının bulunmadığı anlaşılmaktadır.
    04.06.1958 gün ve 15/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca; olayları anlatmak taraflara, hukuki nitelendirme ise hâkime aittir. Somut olayda, Emekli Sandığı"nın iştirakçisinin vefat etmesi nedeniyle Kurumun zarar verenlere yönelttiği dava destekten yoksun kalma tazminatı davası niteliğinde bulunmakta olup, davanın yasal dayanağı 5434 sayılı Yasa"nın 129. maddesidir. Anılan madde gereğince Kurumun bu davayı açmaya yetkisi vardır. Ayrıca bu dava sonucu tazminat alınırsa ne kadarının rücu hakkı kapsamında Sandık tarafından alınacağı da maddenin 2. fıkrasında öngörülmüştür.
    Bu nedenle; Mahkemece genel hükümlere göre bir hesaplama yapılarak her hak sahibi yönünden gerçek zarar hesabı yapılmalı, elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
    O halde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 10/12/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.

    Bu web sitesi, sisteminin bir üyesidir.