22. Hukuk Dairesi 2017/9987 E. , 2018/10158 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraflar vekillerince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı isteminin özeti:
Davacı vekili, kıdem tazminatı ile yıllık izin, fazla mesai, hafta tatili, genel tatil ücreti, ücret farkı ve eksik ödenen prim alacaklarının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalının cevabının özeti:
Davalı vekili, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkeme kararının özeti:
Mahkemece, yapılan yargılama sonucunda yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar, davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre; tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu davacının ücret farkı alacağının olup olmadığı noktasındadır.
Somut olayda; davacı taraf işe giriş tarihinde aylık ücretinin sabit iki asgari ücret+ulaştığı satış cirosu üzerinden %2 prim olarak belirlendiğini, 2011 yılı Mayıs ayına kadar ücret ödemesinin bu şekilde yapıldığını, daha sonra iki asgari ücret olarak ödenen aylık sabit ücretin davalı tarafından tek taraflı olarak tek asgari ücrete düşürüldüğünü iddia ederek 2011 Mayıs ayından itibaren eksik ödenen aylık ücretlerinin tahsili talep etmiştir. Davalı taraf, ücretlendirme ve prim sistemindeki değişikliklerin davacı tarafından kabul edildiğini, hiçbir ihtirazi kaydı olmamak üzere ve iki yıla yakın bir süre uygulandığını, 2011 yılında Hüner Pazarlama organizasyonun yeni bölgelerinde “Horizon yapılanması”na geçildiğini, Horizon sistemindeki diğer şirketlerle aynı ücret ve prim sisteminin kullanılması zaruretinin doğduğunu, yeni ücretlendirme sisteminin davacı tarafından kabul edildiğini ve buna göre düzenlenen “Plasiyer Ücretlendirme Tutanağı”nın davacı tarafından imzalandığını,yaklaşık iki yıl boyunca ücret ödemelerinin bu sisteme göre yapıldığını savunmuştur. Mahkemece, davacının 2011 Mayıs ayı sonrası ücretlerinin eksik ödendiğini iddia ederek ücret farkı alacağı talebinde bulunduğu, “Hüner–... Plasiyer Ücretlendirme Tutanağı” başlıklı belgede davacının imzasının bulunmakta olduğu, davacının imzaladığı bu belge ile ücretinin düşmesine onay verdiğinin anlaşıldığı, bu nedenle de davacının ücret fark alacağı talebi yerinde olmadığı gerekçesiyle davacının ücret farkı alacağı talebi reddedilmiştir.
Dosya içeriğinden, plasiyer olduğu anlaşılan davacıya ilişkin iş sözleşmesinin 10. maddesinde davacının ücretinin asgari ücret+prim olarak belirlendiği, 28.05.2014 havale tarihli bilirkişi raporunda ücret bordrolarından son ücretinin bir asgari ücret düzeyinde olduğunun, 2011 Mayıs ayından önceki ücretlerin ise iki asgari ücret seviyesinde olduğunun belirtildiği, davalının savunmalarından da 2011 Mayıs ayı öncesine ilişkin ücretlendirme şeklinin davalının kabulünde olduğu, tarihsiz ve davacı ile davalı işveren Saha Satış Müdürünün imzasının bulunduğu Hüner-... Plasiyer Ücretlendirme tutanağında ise bir asgari ücret maaş, bir asgari ücret satış performansı primi, %0,5 ziyaret başarı primi, %0,5 satış başarı primi ve %1 tahsilat başarı primi belirlendiği görülmektedir. 28.05.2014 havale tarihli bilirkişi raporunda; davacının son ücretinin de iki asgari ücret seviyesinde olması gerektiği belirtilerek kıdem tazminatı ile diğer işçilik alacakları iki asgari ücret üzerinden hesaplanmış, 2011 Mayıs ayı sonrası eksik ödenen ücret farkı talebine ilişkin olarak davacının imzaladığı Hüner-... Plasiyer Ücretlendirme tutanağı ile ücretinin düşmesine onay verdiğinin kabulü halinde ücret farkı alacaklısı olamayacağı, ancak aksi halin kabulü durumunda, davacının ücretinin iki asgari ücret tutarından tek asgari ücret tutarına düşürülmesinin 4857 sayılı Yasanın 62. maddesine aykırılık teşkil etmesi sebebi ile davacının ücret farkı alacaklısı olduğunun kabulü gerekeceği belirtilmiş ve 15.915,45 TL ücret farkı hesaplanmıştır. Ancak temyize konu kararda, kıdem tazminatı ile işçilik alacaklarının iki asgari ücret esas alınarak hesaplanmış miktarlarına hükmedilirken ücret farkı alacağının reddine hükmedilmesi çelişki oluşturmuştur.
Yargılama esnasında dinlenilen davacı tanığı ... ile davalı ...’ın beyanlarında iki asgari ücret+prim ödenen davacıya 2011 yılında ücret sisteminde değişiklik yapılması üzerine bir asgari ücret+prim ödenmeye başlandığı ifade edilmiştir. Dosyaya sunulan ücret bordrolarından 2011/1-2-3-4 aylarında davacının ücretinin iki asgari ücret seviyesinde olduğu, 2011 Mayıs ayı itibariyle bir asgari ücret seviyesine düştüğü görülmektedir. Her ne kadar davacının imzasını taşıyan ücretlendirme tutanağı düzenlenmiş ise de davacının çalışma koşullarında esaslı değişiklik yapan bu belgenin herhangi bir tarih içermemesi, hangi tarih itibariyle imzalandığının belli olmaması, davalı tarafça bu tutanağın 2011 Mayıs ayından itibaren geçerli olacağına dair herhangi bir delil sunulamadığı ve tereddüte mahal bırakmaksızın 2011 Mayıs ayından itibaren uygulanacağının ispat edilemediği, davacının ücretindeki davacı aleyhine olan değişikliğin tek taraflı olarak fiilen uygulanıldığının anlaşılması karşısında Hüner-... Plasiyer Ücretlendirme tutanağına itibar edilmesi doğru olmamıştır. Diğer taraftan, aynı davalıya karşı açılan ve aynı gerekçelerle ücret farkı talebinde bulunulan davalardan Dairemiz temyiz incelemesi neticesi verilen 2017/7475-9401 sayılı kararda ücret farkı alacağı talebinin kabulü bozma dışı kalmış, 2017/1239-1109 sayılı kararda ise ücret farkı alacağı talebinin kabul edildiği mahkeme kararı onanmıştır.
Yukarıda belirtilen nedenlerle, davacının ücret farkı alacağı talebinin kabulü gerekirken reddi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
3-Taraflar arasındaki bir diğer uyuşmazlık konusu davacının fazla mesai alacağının hesabı noktasındadır.
Mahkemece fazla mesai alacağı yönünden hükme esas alınan 10.11.2014 havale tarihli ek bilirkişi raporunda, davacının toplam aldığı primden toplam alması gereken fazla mesai ücretinin düşülmesi neticesinde fazla mesai alacağı belirlenmiştir. Sabit iki asgari ücret+satış primi ücret karşılığında çalıştığı anlaşılan davacının fazla mesai alacağı hesaplanırken fazla mesai ücreti alacağından primlerin indirilmesi doğru değildir. Burada fazla mesai alacağının hesaplanmasında yapılması gereken, sabit ücret kısmının 1,5 çarpanı ile prim miktarının ise 0,5 çarpanı ile çarpılarak sonuca ulaşılmalıdır. Mahkemece, fazla mesai ücreti hesaplamasında açıklanan bu hususlara dikkat edilerek karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde sonuca gidilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
4-Hükme esas alınan 10.11.2014 havale tarihli ek bilirkişi raporunda, yıllık izin ücreti alacağı hesaplaması eksik yapılmıştır. Temmuz 2012 ayı ücret bordrosunda tahakkuk eden yıllık izin ücreti bulunmaktadır. Bu bordrodaki toplam net miktarın 03.08.2012 tarihinde banka hesabına yatan miktar ile örtüştüğü görülmektedir. Bu nedenle, Temmuz 2012 ayında tahakkuk eden yıllık izin ücretinin yapılan hesaplamada mahsup edilmemesi hatalı olmuştur.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, 27.04.2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.