11. Ceza Dairesi Esas No: 2017/3357 Karar No: 2018/8032 Karar Tarihi: 16.10.2018
Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan - Yargıtay 11. Ceza Dairesi 2017/3357 Esas 2018/8032 Karar Sayılı İlamı
11. Ceza Dairesi 2017/3357 E. , 2018/8032 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi SUÇ : Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan HÜKÜM : Mahkumiyet
1. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 01.04.2014 tarihli, 2013/9-542 esas ve 2014/153 karar sayılı kararında ayrıntılı olarak açıklandığı üzere; 5237 sayılı TCK"nin 206. maddesindeki resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçunun oluşması için yalan beyanın resmi belge düzenleme yetkisine sahip kamu görevlisine yapılmış olması gerekmektedir. Resmi bir belgenin düzenlenmesi sırasında beyanda bulunacak kişinin gerçeği söyleme zorunluluğu vardır. Kişinin beyanı üzerine düzenlenen resmi belgenin, bu beyanın doğruluğunu ispatlayıcı nitelikte olması, bir başka ifadeyle beyanın doğruluğunun kamu görevlisi tarafından araştırılmasının zorunlu olmaması şarttır. Aksi halde yani kişinin beyanı yeterli olmayıp, bu beyanın doğruluğunun kamu görevlisi tarafından araştırılması zorunluysa ve bu araştırma sonunda bildirimin gerçeğe uygun olmadığı belirlenirse; kişinin beyanına itibar edilemeyeceğinden ve kişinin beyanını içeren belge, ispat aracı olarak kullanılamayacağından, anılan maddedeki suç oluşmayacaktır. Bununla birlikte suçun oluşması için sanığın beyanda bulunması yeterli olmayıp sanığın beyanı üzerine kamu görevlisi tarafından bir belgenin de düzenlenmesi gerekmektedir. Bu açıklamalar ışığında; somut olayda, kaza yerini gerçekte kazanın meydana geldiği yerden 100 metre ilerisinde gösteren, ancak kolluk görevlilerin durumu fark etmesi üzerine henüz tutanak düzenlenmeden doğruyu söyleyen sanığa yüklenen resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçunun unsurları itibarıyla oluşmadığı gözetilmeden, sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi, 2. Kabule göre de; a) Sanık hakkında tekerrüre esas alınan Üsküdar 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 17.09.2003 tarih ve 2001/2168-2003/670 sayılı ilamındaki mahkûmiyetin, 765 sayılı TCK"nin 503/1. maddesinde yazılı dolandırıcılık suçuna ilişkin olması ve hükümden sonra 02.12.2016 tarih ve 29906 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 34. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK"nin 253. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendine eklenen alt bentler arasında yer alan ve 5237 sayılı TCK"nin 157/1. maddesinde tanımı yapılan dolandırıcılık suçunun da uzlaşma kapsamına alındığının anlaşılması karşısında; 6763 sayılı Kanun’un 35. maddesi ile değişik CMK"nin 254. maddesi uyarınca aynı Kanun’un 253. maddesinde belirtilen esas ve usule göre uzlaştırma işlemleri yerine getirildikten sonra sonucuna göre sanığın sanığın hukuki durumunun ve hakkında bu ilam uyarınca TCK"nin 58. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının yeniden değerlendirilmesinin gerekli olması, b) Hükümden sonra 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08/10/2015 tarih ve 2014/140-2015/85 karar sayılı kararı ile, 5237 sayılı TCK"nin 53. maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi nedeniyle, bu maddenin uygulanması açısından, sanığın durumunun yeniden belirlenmesinde zorunluluk bulunması, Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nin 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 16.10.2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.