10. Hukuk Dairesi 2018/3243 E. , 2019/9617 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Şanlıurfa 1. İş Mahkemesi
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince istinaf başvurularının kabulü ile kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalılardan Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı, davalıya ait fırın işyerinde 15.02.1985 - 31.03.1985 yılları arasında asgari ücretle çalıştığını ancak sözkonusu dönemde davalı Kuruma verilen dönem bordrolarında adının sehven ... olarak yazıldığını ileri sürerek 15.02.1985 - 31.03.1985 tarihleri arasında davalı işyerinde çalıştığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
II- CEVAP:
Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili, davalı işveren tarafından düzenlenmiş sigorta işe giriş bildirgesindeki doğum tarihi ile adın farklı bir kişiye ait olduğunu, bu kişinin davacı ile aynı kişi olmama ihtimali bulunduğunu ve davacının iddiasını kanıtlar belgelerin olmadığını belirtmek sureti ile davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ..., davacının kendine ait işyerinde 1-2 yıl süre ile çalıştığını ancak 1985 yılı Şubat ve Mart ayında 5 günlük sigortalılık bildirimi yaptığını ve işyerinde ... isminde bir kişinin çalışmadığını beyan etmiştir.
III- MAHKEME KARARI:
A- İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
1-Davanın reddine,
B- BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
""Yapılan inceleme ve değerlendirme sonucu; davalı işverene ait ... sicil numaralı işyeri 1985/1. dönem bordrosunda yazılı tanıklar ... ile ... somut ve net anlatımları, davalı işverenin; davacının çalışmasına yönelik kabulü, davacı tarafından ibraz edilmiş fotoğraflar, doğum tarihi dışında davacının kimlik bilgileri ile uyumlu sigortalı işe giriş bildirgesinin varlığı, doğum tarihine ilişkin idari işlem ile yapılan düzeltmenin mevcudiyeti, grafoloji raporu ile söz konusu sigortalı işe giriş bildirgesindeki imzanın davacı eli ürünü olduğunun mütalaa edildiği ve tüm dava dosyası kapsamı dikkate alınmak sureti ile davacının, davalı işverene ait fırın işyerinde 15.02.1985 - 31.03.1985 tarihleri arasında çalıştığı belirgindir.
Her ne kadar davacının, bildirim yapılan çalışma süresi yönünden aidiyet iddiasında bulunduğu ... ile ilgili kimlik ve adres bilgilerinin temini ile 6100 sayılı HMK’nin 124. maddesi uyarınca bu kişinin taraf olarak davada yer almasının sağlanması gerekmekte ise de; davacının kabul edilen çalışma süresi, ...’in var olmadığına yönelik tanıkların ve işverenin beyanları ve usul ekonomisi dikkate alınmak sureti ile taraf teşkili eksikliği olmadığı sonucuna varılmıştır. Bu halde davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, dosya kapsamı ile uyuşmayan gerekçe doğrultusunda reddine karar verilmesi yerinde olmayıp, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile incelenen kararın HMK’nin 353/1-b maddesinin (2) numaralı alt bendi uyarınca, düzeltilmek üzere kaldırılması ve esas hakkında yeniden karar verilmesi gerekmiştir.
Öte yandan, 506 sayılı Kanunun 60/G maddesinde, “bu maddenin uygulanmasında; 18 yaşından önce malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tâbi olanların sigortalılık süresi, 18 yaşını doldurdukları tarihte başlamış kabul edilir. Ancak bu tarihten önceki süreler için ödenen Malullük, Yaşlılık ve Ölüm Sigortaları primleri, prim ödeme gün sayılarının hesabına dahil edilir” hükmü gereğince ve HMK"nin 26. maddesi çerçevesinde bu hususta herhangi bir bir talep de olmadığından, aynı Kanunun geçici 54. maddesi kapsamında 01.04.1981 tarihinden önce malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi tescilinin bulunmadığı dikkate alındığında, doğum tarihine göre davacının sigortalılık süresi başlangıç tarihinin 18 yaşını doldurduğu tarih olduğunun ve bu tarih öncesi süreler için ödenen Malullük, Yaşlılık ve Ölüm Sigortaları primlerinin, prim ödeme gün sayılarının hesabına dahil edilmesi gerektiğinin hükmün infazında dikkate alınmasının mümkün olduğu gerekçesiyle ""
A-)Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile Şanlıurfa 1. İş Mahkemesinin 10.04.2017 tarih ve 2014/440-2017/533 sayılı kararının, HMK’nin 353/1-b maddesinin (2) numaralı alt bendi uyarınca, düzeltilmek üzere kaldırılmasına ve esas hakkında yeniden karar verilmesine,
1-)Davanın kabulü ile, davacının, davalı işverene ait işyerinde 15.02.1985 - 31.03.1985 tarihleri arasında hizmet akdi ile sigorta primine esas kazancın alt sınırı karşılığında kesintisiz çalıştığının tespitine, karar verilmiştir.
TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
1-Davacı Kurum vekili, davacının, işveren tarafından verilen işe giriş bildirgesinde doğum tarihi ve soyadı farklı kişiye ait bilgilerin olduğu, Kurum kayıtlarında bulunan kişi ile davacının aynı kişiler olmadığı, bu nedenle davacının sigortalı kabul edilmesinin mümkün olmadığını, ayrıca kurumun dava açılmasına sebebiyet vermediği gerekçesiyle Kurum aleyhine yargılama gider ve masrafları ile vekalet ücretine hükmedilmemesi gerektiğini ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
IV- İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu"nun Geçici 7. maddesi uyarınca davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesidir. Anılan Kanunun 6. maddesinde ifade edildiği üzere, “sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve vazgeçilemez.” Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkin olduğundan, özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde re’sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır. Diğer taraftan, 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi yada çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihide kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır.
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında eldeki dava dosyasına konu olayda davacının kesintisiz olduğunu iddia ettiği çalışmasının gerçekliği, işin ve işyerinin kapsam ve niteliğiyle süresinin belirlenebilmesi için Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme, hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir.
Bu tür davalarda, fiili çalışmanın her türlü delille ispatlanabileceği ve mahkemece resen araştırma yapılabileceği ilkesi de göz önünde bulundurularak, davanın aidiyet uyuşmazlığını da içermesi nedeniyle bordrolarda yazılı olan ... isimli şahsın varlığı araştırılarak tespiti halinde, bu şahsın da hak alanını ilgilendireceği dikkate alınarak, bu kişinin veya ölmüş ise mirasçılarının da davaya dahil edilerek HMK’nın 124. maddesi gereğince husumet yöneltilmesi,delillerinin toplanması ve davaya devam edilmesi sağlanmalı, davacı ve ..."in çalışmaları ile ilgili tüm belgeler davalı Kurumdan; puantaj kayıtları ve ücret tediye bordrolarının asılları işverenden getirtilmeli, dava konusu dönemde davacı ile birlikte çalışan ve işverenlerin bordrolarında kayıtlı kişiler ile aynı yörede komşu veya benzeri işleri yapan başka işverenler ve bu işverenlerin çalıştırdığı bordrolara geçmiş kişiler emniyet araştırması ve kurumdan sorulmak suretiyle saptanarak bilgi ve görgülerine başvurulmalı; yargılama sürecinde dinlenen tanık anlatımlarının değerlendirilmesinde, iş yerinin kapsamı, kapasitesi ve niteliği nazara alınmalı, çelişkiler vaki olursa usulünce giderilmeli, böylece bu konuda gerekli tüm soruşturma yapılarak uyuşmazlık konusu husus, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip; deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmelidir.
Mahkemenin, yukarıda açıklanan esaslar doğrultusunda araştırma yaparak elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalılardan Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun kabulüne ilişkin kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının yukarıda açıklanan nedenlerle HMK’nın 373/2 maddesi gereği BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 09/12/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.