Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının onanmasını mutazammın 22.12.2011 tarih, 11946/30015 sayılı daire ilamının müddeti içinde tashihen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Alacaklının talebi üzerine, icra müdürlüğünce 20.04.2010 tarihinde borçlu şirket adına kayıtlı olması halinde 121/78 numaralı 05.02.2007 tarihli, 116/29 numaralı 09.09.2004 tarihli ve 01.09.2004 tarihli 116/27 numaralı ilaç ruhsatlarının haczine karar verildiği ve bu doğrultuda T.C.Sağlık Bakanlığı"na haciz yazısı gönderildiği anlaşılmıştır.
T.C.Sağlık Bakanlığı 28.04.2010 tarihli cevabıyla, 09.09.2004 tarih 116/29 sayı, 05.02.2007 tarih 121/78 sayı ve 01.09.2004 tarih 116/27 sayı ile düzenlenen Yabancı Tıbbi Müstahzarlar Ruhsatnamesinin borçlu Şti. adına kayıtlı olup, ruhsata esas dosya üzerine hacizle ilgili kaydın konulduğunun bildirildiği görülmüştür.
İİK.nun 85.maddesi uyarınca, borçlunun kendi yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmazlarından ve alacak ve haklarından borcu karşılayacak kadarı haczolunur. Buna göre bir mal veya hakkın haczedilebilmesi için öncelikle borçluya ait olması zorunludur. Kural olarak borçlunun her türlü mal ve hakkı haczedilebilir. Hangi malların kısmen veya tamamen haczedilemeyeceği, İcra ve İflas Kanununda tahdidi olarak sayılmış olup, bu sayılanların dışında olup da her hangi bir özel kanunla haczedilemeyeceğine ilişkin bir düzenleme bulunmayan borçluya ait bütün mal ve hakların haczi kabildir.
Ancak İcra ve İflas Kanununda düzenlenmemekle birlikte maddi hukuk kurallarına göre bir kısım mal ve hakların da haczi mümkün değildir. Buna göre, maddi hukuka göre başkasına devri yasak olan mal ve haklar haczi de edilemez. Yine bir mal veya hakkın haczedilebilmesi için, tek başına ekonomik bir değer ifade etmesi ve bu değerin hukuksal dayanağının bulunması zorunludur(Hukuk Genel Kurulu"nun, 06.12.2006 tarih, 2006/12-765 esas, 2006/765 karar sayılı kararı).
1262 Sayılı İspençiyari ve Tıbbi Müstahzarlar Kanunu"nun 3.maddesi uyarınca "Dahilde imal olunan ispençiyari ve tıbbi müstahzarların ticarete çıkarılmasından ve hariçte yapılanların memlekete ithalinden evvel Sıhhiye ve Muaveneti İçtimaiye Vekaletinden müsaade alınması meşruttur." Buna göre yurt içinde imal edilen veya yurtdışından ithal edilen ilaçların Türkiye"de piyasaya arzı bu Sağlık Bakanlığınca verilecek ruhsata bağlıdır. Öte yandan, ruhsat devrinin nasıl olacağı da 19.01.2005 tarih ve 25705 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Beşeri Tıbbi Ürünler Ruhsatlandırma Yönetmeliğinin 25.maddesinde düzenlenmiş olup, diğer bilgi ve belgelerden ayrı olarak, ürünün ithal bir ürün olması durumunda, orijin firmanın söz konusu ürünün Türkiye"de ruhsatlandırılması ve satışına ilişkin yetkilendirdiği gerçek veya tüzel kişiyi değiştirdiğine dair orijinal belge ve noter onaylı Türkçe tercümesinin Bakanlığa sunulması zorunlu kılınmıştır. Bütün bu düzenlemeler ışığında ilaç ruhsatlarını yurt içinde imal edilen ve yurtdışından ithal edilen ilaçlara ilişkin ruhsatlar olarak ikiye ayırarak değerlendirmenin doğru olacağı sonucu ortaya çıkmaktadır. Buna göre yurt içinde imal edilen bir diğer ifade ile lisansı yurt içinde bir gerçek veya tüzel kişiye ait ilaçları ruhsatları bu kişilere ait olduğundan, ruhsat sahibinin borcundan dolayı haczedilmelerinde de yasaya aykırılık yoktur.
Ancak yurtdışından ithal edilen ilaçlar hakkında düzenlenen ruhsatlarda, adına ruhsat düzenlenen kişi ilacın gerçek sahibi olmayıp, asıl sahibi orijin (lisans sahibi) firmadır. Bu nedenle, yabancı tıbbi müstahzarlar ruhsatnamesinin devri ise ürünün asıl sahibi olan lisansör firmanın izni ile mümkündür. Bu şekildeki ilaç ruhsatı, ruhsat sahibine ilaç üzerinde müstakil bir hak bahşetmeyip, lisans sahibi ile arasındaki sözleşme ilişkisinden kaynaklı, lisansör firmanın izni olmaksızın başkasına devri mümkün olmayan bir kullanım hakkı vermektedir. Şu hale göre yabancı tıbbi müstahzarlar ruhsatnamesinin devri ancak ürünün asıl sahibi olan orijin (lisans sahibi) firmanın izni ile mümkün olduğuna göre lisans sahibi olmayan kişinin borcundan dolayı haczi de mümkün değildir.
Somut olayda, haczedilen yabancı tıbbi müstahzarlar ruhsatnamesi olduğuna göre, lisans sahibi olmayan takip borçlusunun borcundan dolayı haczedilemez.
Mahkeme kararının bu nedenle bozulması gerekirken dairemizce onandığı anlaşıldığından borçlunun karar düzeltme isteminin kabulü ile gerekmiştir.
SONUÇ:Borçlunun karar düzeltme kabulü ile Dairemizin 12.12.2011 tarih ve 2011/11946 Esas - 2011/30015 Karar sayılı onama kararının kaldırılmasına, mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK."nun 366. ve HUMK."nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 14/06/2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.