19. Hukuk Dairesi 2015/14592 E. , 2016/6133 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 16/06/2015
NUMARASI : 2015/163-2015/245
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vekili Av. ... gelmiş, diğer taraftan kimse gelmemiş olduğundan onun yokluğunda duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-KARAR-
Davacı vekili, dava dışı ... ile müvekkili arasında imzalanan ve dava dışı şirketin müvekkiline olan borcunun ödenmesini düzenleyen 22.01.2013 tarihli protokol kapsamında davalının iki adet taşınmazının üzerinde dava dışı anılan şirketin borcu için müvekkili şirket lehine ipotek tesis edildiğini, söz konusu protokolün 6. maddesinde dava dışı firma tarafından borcun ödenmesine yönelik olarak verilen çeklerden birinin vadesinde ödenmemesi halinde iş bu teminat ipoteklerinin nakde çevrileceğinin öngörüldüğünü ileri sürerek, anılan firma tarafından söz konusu protokolden doğan borcun ödenmemiş olması nedeniyle müvekkilinin alacağını tahsil için başlattığı ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibine yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, %20 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, ipotek resmi senedinde yazılı 5 milyon TL karzın müvekkilince davacıdan alınmadığını, müvekkilinin davacıya borcu olmadığını, dava dilekçesine konu 22.01.2013 tarihli protokolün ipotek resmi senedinde yazılı karz borcunu doğurmayacağını, müvekkiline TMK"nın 887. maddesi uyarınca muacceliyet ihtarında bulunulmadığından icra takibinin usulsüz olduğunu, kaldı ki asıl borçlu hakkında takip yapılmadan müvekkili ipotek veren hakkında takip yapılamayacağını savunarak, davanın reddi ile % 20 oranında kötüniyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece yapılan yargılama ve toplanan delillere göre, alacaklının TMK"nun 887. maddesine göre, ipotekli taşınmaz malikine muacceliyet ihtarı göndermediği gerekçesiyle davacının itirazın iptaline ilişkin talebinin usulden reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Hükmüne uyulan Dairemiz bozma kararında özetle, “İtirazın iptali davaları takibe sıkı sıkıya bağlı olduğundan uyuşmazlığın dava ve takip konusu ipotek resmi senedi çerçevesinde değerlendirilip çözümlenmesi gerekir. Somut olayda dosyaya bir örneği sunulan takip konusu ipotek resmi senedi içeriğinden davalının davacıdan aldığı 5 milyon TL bedel mukabilinde davalıya ait taşınmazın teminat ipoteği ile yükümlendirildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda davalı, kendi aldığı borç para için kendisine ait taşınmazı ipotek verdiğinden ve böylece borçtan şahsen sorumlu olduğundan olayımızda TMK"nın 887. maddesi hükmünün uygulama yeri bulunmamaktadır. Hal böyle olunca davanın esasına girilerek uyuşmazlığın değerlendirilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken bu yönler gözetilmeksizin yanılgılı gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir." denilmiştir.
Mahkemece Dairemiz bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda, itirazın iptali davalarının takibe sıkı sıkıya bağlı olduğundan uyuşmazlığın dava ve takip konusu ipotek resmi senedi çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği, bu nedenle dava dilekçesine konu 22.01.2013 tarihli protokolün değerlendirmeye alınamayacağı, ipotek akit tablosuna göre davalının borçtan şahsen sorumlu olduğu, davacının itirazın iptali davasında davalının şahsen sorumlu olduğu her hangi bir borca dayanmadığı, ipoteğin bulunmasının tek başına alacağın varlığının ispatına yeterli olmadığı gerekçesiyle davanın reddine, alacaklının kötüniyetli olduğu ispatlanamadığından kötüniyet tazminatı isteminin reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Mahkemece Dairemiz bozma kararına uyulduğu halde bozma gereği tam olarak yerine getirilmemiştir. Zira, hükmüne uyulan Dairemiz bozma ilamında özetle; “itirazın iptali davalarının takibe sıkı sıkıya bağlı davalardan olduğundan takip talebinde dayanılan belgeler çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğine” değinilmiştir. Davanın temelini oluşturan icra takibinde ipotek resmi senedine dayanılmış ve resmi senet içeriğinden davalının davacıdan 5 milyon TL borç aldığı ve ipoteğin bu borcun teminatı olarak tesis edildiği açıkça anlaşılmıştır. Davalı, davacıdan bu miktar bir parayı almadığını savunduğuna göre resmi senedin aksini savunan davalı ispat yükü altında olup bu yöndeki savunmasını yazılı delille kanıtlamak zorundadır. Başka bir anlatımla, resmi senetteki açık borç ikrarı karşısında davalı savunmasını usulen kanıtlayamadıkça ve ikrar edilen borç ödenmedikçe davacının resmi senette yazılı miktar kadar alacaklı olduğunun kabulü gerekir. Mahkemece bu yönler gözetilmeksizin delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davacı yararına takdir edilen 1.350,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, peşin harcın istek halinde iadesine, 08/04/2016 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ
Dava, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan takipte ipotek borçlusunun ödeme emrine vaki itirazının iptali davasıdır.
Takip dosyasının tetkikinden ipoteğin borçlunun alacaklıdan şahsen aldığı 5.000.000,00 TL borcun teminatı olarak tesis edildiği, borçlunun ödeme emrine itirazında ipotekle teminat altına alınan paranın alacaklı tarafından kendisine ödenmediği ileri sürdüğü anlaşılmıştır.
Alacaklı-davacı açtığı itirazın iptali davasında; davalı -borçlu tarafından verilen bu ipoteğin davacıya borçlu bulunan dava dışı ..."nın borcunun ödenmesi için imzalanan 22.01.2013 tarihli protokolün davalı-borçlu tarafından da imzalanması nedeniyle paraya çevrilmekte olduğunu, zira davalı-borçlunun bu ipoteği verme sebebinin dava dışı şirketin borcunun 5.000.000,00 TL"lik kısmının ödenmesi olduğunu bildirmiştir.
Yerel mahkemece davalı borçlunun ipotek verme sebebi dava dışı şirketin borcuna teminat vermek olduğu değerlendirilerek TMK"nun 887. maddesi gereğince davanın reddine ilişkin 22.10.2013 tarihli karar verilmiş ve Dairemizin 18.02.2015 tarihli kararıyla bu karar somut olayda TMK"nun 887. maddesi koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle bozulmuştur.
Yerel mahkemece bozma kararma uyulduktan sonra bu kere ipoteğin varlığının tek başına alacağın varlığını göstermiyeceği gerekçesiyle dava reddedilmiştir.
Yerel mahkemenin 16.06.2015 tarihli bu kararı Dairemizce bu kere ipotek senedinde davalı-borçlunun davacı-alacaklıdan 5.000.000,00 TL borç aldığının açıkça yazılı olduğuna işaret edilerek davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle bozulmaktadır.
İtirazın iptali davaları takip dosyasıyla sıkı sıkıya bağlı davalardır. Bu, itirazın iptali davasında hem takip talebinde yazılı olmayan bir talep hakkında karar verilemeyeceği hem de davacı alacaklının davalı-borçlunun itirazının aksini ispatlaması gerektiği anlamındadır.
İpotek senedinde, ipoteğin borçlunun alacaklıdan aldığı 5.000.0000,00 TL karşılığında tesis edildiği yazılıdır.Borçlu itirazında bu parayı alacaklıdan almadığını savunarak itiraz etmiştir.
Bu durumda davacı-alacaklının itirazın iptali davasında davalı-borçlunun itirazının aksini yani 5.000.000,00 TL borç verdiğini önce iddia ve sonra ispat etmelidir. Ancak davacı-alacaklının yukarıda özetlenen dava dilekçesindeki iddiası bundan başka bir iddiadır. O halde yerel mahkeme kararı sonucu itibariyle doğru olmaktadır.
Bu durumda yerel mahkeme kararının gerekçesi düzeltilerek onanması görüşünde olduğumdan saygıdeğer çoğunluğun bozma kararına muhalifim. 08.04.2016