14. Hukuk Dairesi 2018/1448 E. , 2018/9093 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki ... iptali ve tescil, ikinci kademede alacak davasından dolayı mahal mahkemesinden verilen yukarıda gün ve sayısı yazılı hükmün; Dairemizin 28.11.2017 gün ve 2016/17872 Esas, 2017/8895 Karar sayılı ilamı ile bozulmasına karar verilmişti. Süresi içinde davacı tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, inanç sözleşmesine dayalı ... iptali ve tescil ikinci kademede alacak istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davalılardan ..."un davacının öz ağabeyi olduğunu, diğer davalıların da 14.06.2011 tarihinde vefat eden ağabeyi ..."un eşi ve kızı olduğunu, davalıların dava konusu 1543 parsel numaralı arsa niteliğindeki 186 m²"lik taşınmazın maliki olduklarını, bu taşınmazın tapuda ... ve diğer davalıların murisi ... adına 22.02.2006 tarihinde kayıtlı olduğunu, dava konusu taşınmazın satın alınmasında taşınmazın satış bedeli, davalılar tarafından değil de davacının annesi ...a ait 162 parseldeki binanın (10) numaralı bağımsız bölümünün anlaşmalı olarak tarafların yakın akrabası olan ..."a satılarak ... (...) ... şubesinden kullanılan 38.000,00 TL tutarlı kredi ile ödendiğini, ... adlı kişinin bu şekilde aldığı kredi ile taşınmazın satış bedeli olarak verildiğini, davacının dava dışı ... ve ... ile imzaladığı 20.02.2006 tarihli sözleşme ile dava konusu taşınmaz bedelinin ödenmesine ilişkin krediye garantör olduğunu, davalıların kredi borcunu ödememesi üzerine davacının ilgili bankaya kredi ödemesi olarak 29.718,50TL ödeme yaptığını, davalıların dava konusu taşınmaz için sadece 5.000,00TL ödediklerini, 1543 parsel sayılı taşınmazın davalılar adına olan ... kaydının iptali ile davacı adına tesciline veya taşınmazın satın alma bedeli için ödemiş olduğu 29.718,50TL ödeme tarihlerine göre hesaplanacak faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili 1543 sayılı parseli dava dışı ... isimli şahıstan 22.02.2006 tarihinde resmi senetle satın aldıklarını, davacının dayandığı sözleşme ve diğer 10 no"lu taşınmazın satışı ile aralarında bağlantı bulunmadığını, davacının dayandığı 20.02.2006 tarihli sözleşmede davalıların ve murislerinin imzası bulunmadığını, davacının ..."a karşı alacak davası açması gerektiğini, tapunun 22.02.2006 tarihli, davacının dayandığı 10 nolu dairenin ..."a satış tarihinin 09.03.2006 yani davalıların satın almasından sonraki tarihli olduğunu, irtibat bulunmadığını, yazılı delil bulunmadığını, tanık dinlenmesine izin vermediklerini, tarafların arasında alacak davasını doğurabilecek borç-alacak ilişkisi bulunmadığını, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, ... iptali ve tescil talebinin reddine, bedele ilişkin talebin kabulüne, 29.718,50TL"nin faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine dair verilen hüküm, taraf vekillerinin temyizi üzerine Dairemizin 28.11.2017 gün ve 2016/17872 Esas, 2017/8895 Karar sayılı ilamıyla "Yapılan yargılamaya, toplanan deliller ve tüm dosya içeriğine göre davacının diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir. Davalılar vekilinin temyiz itirazlarına ve davacının diğer temyiz itirazlarına gelince; davacı inanç sözleşmesine dair diğer tarafın imzasını içeren herhangi bir yazılı delil ibraz edememiştir. Davacının dayandığı 20.02.2006 tarihli sözleşmede davalı kardeşi ..."un ve davalılar murisi, davacının kardeşi ..."un imzaları bulunmadığı değerlendirildiğinde davacının ilk talebini ve terditli talebini ispat edecek bir yazılı delilden söz etme olanağı bulunmamaktadır. Ancak, davacı vekilinin 21.01.2016 tarihli celsede yemin teklifinden vazgeçtiğine dair beyanı yazılmış ise de buna dair dilekçesi veya duruşmada alınan imzalı beyanı bulunmamaktadır. Ayrıca, davacı vekili 12.08.2012 tarihli delil listesinde açıkça yemin deliline dayanmış olduğu gibi davacı da 21.03.2016 ve 15.06.2016 tarihli dilekçelerinde yemin deliline dayandığını, yeminden vazgeçmediğini bildirdiğinden, mahkemece davacıya yemin delilini kullanıp kullanmayacağının hatırlatılması, HMK’nun 225 ve devamı maddeleri (Eski HUMK.nun 337 ve devam eden maddeleri) gereğince işlem yapılarak sonucuna göre davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, bu husus yerine getirilmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir" gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Davacı, karar düzeltme talebinde bulunmuştur.
Somut olayda, davacı inanç sözleşmesine dair diğer tarafın imzasını içeren herhangi bir yazılı delil ibraz edememiştir. Davacının dayandığı 20.02.2006 tarihli sözleşmede davalı kardeşi ..."un ve davalılar murisi, davacının kardeşi ..."un imzaları bulunmadığı değerlendirildiğinde davacının ilk talebini ve terditli talebini ispat edecek bir yazılı delilden söz etme olanağı bulunmamaktadır. Dairemizin 28.11.2017 gün ve 2016/17872 Esas, 2017/8895 Karar sayılı ilamında "davacı vekilinin 21.01.2016 tarihli celsede yemin teklifinden vazgeçtiğine dair beyanı yazılmış ise de buna dair dilekçesi veya duruşmada alınan imzalı beyanı bulunmamaktadır. Ayrıca, davacı vekili 12.08.2012 tarihli delil listesinde açıkça yemin deliline dayanmış olduğu gibi davacı da 21.03.2016 ve 15.06.2016 tarihli dilekçelerinde yemin deliline dayandığını, yeminden vazgeçmediğini bildirdiğinden, mahkemece davacıya yemin delilini kullanıp kullanmayacağının hatırlatılması, HMK’nun 225 ve devamı maddeleri (Eski HUMK.nun 337 ve devam eden maddeleri) gereğince işlem yapılarak sonucuna göre davanın esası hakkında bir karar verilmelidir" gerekçesi ile hükmün bozulmasına karar verilmiş ise de davacı vekili Avukat ..."ın 23.11.2015 tarihli dilekçesi ile yemin teklifi talebinden vazgeçtiğine dair beyanda bulunduğu görüldüğünden, davanın tümden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle davanın alacak talebi yönünden kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, açıklanan nedenlerle hükmün değişik gerekçeyle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacının karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 28.11.2017 gün ve 2016/17872 Esas, 2017/8895 Karar sayılı bozma ilamının KALDIRILMASINA, davacının temyiz itirazlarının reddine, davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan mahkeme kararının açıklanan nedenlerle, değişik gerekçe ile BOZULMASINA, peşin yatırılan karar düzeltme harcının istek halinde yatırana iadesine, 17.12.2018 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
-"Taraflardan yalnız birinin temyiz etmiş olduğu hüküm, temyiz eden tarafın aleyhine olarak bozulamaz; buna aleyhine bozma yasağı denir." (Prof. Dr. Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü V. Cilt 4646. Sayfa) "Aleyhe bozma yasağı, yalnız temyiz yolunda değil, karar düzeltme yolunda da uygulanır." (4729. sayfa aynı eser)
"Taraflardan yalnız biri karar düzeltme yoluna başvurursa, Yargıtay, yerel mahkemenin hükmünü o taraf aleyhine bozamaz; yani, aleyhe bozma yasağı karar düzeltme yolunda da uygulanır." (Aynı eser 4393. sayfa)
Somut olaya gelince, Dairemizin 28/11/2017 tarihli ve 2016/17872 Esas, 2017/8895 Karar sayılı bozma ilamıyla, davacının terditli her iki talebi yönünden davasını ispat edemediği, ancak davacı tarafın yemin deliline de dayandığı belirtilmiş ve hüküm bu nedenle bozulmuştur. Karar düzeltme yoluna sadece davacı taraf başvurduğundan; davacı tarafın aleyhine karar düzeltme kararı verilemez. Davacı tarafın karar düzeltme talebinin reddine karar vermekle yetinilmesi gerekirken, aleyhine olacak şekilde yeniden bozma hükmü kurulması doğru değildir. Bu sebeple sayın çoğunluğun kararına katılamıyorum.