Abaküs Yazılım
21. Hukuk Dairesi
Esas No: 2017/3994
Karar No: 2017/10209
Karar Tarihi: 07.12.2017

Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2017/3994 Esas 2017/10209 Karar Sayılı İlamı

21. Hukuk Dairesi         2017/3994 E.  ,  2017/10209 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi

    KARAR
    A) Davacı İstemi:
    Davacı, asıl davada; 5510 sayılı Yasa"nın 56/2.fıkrası uyarınca boşandığı eşi ile birlikte yaşadığının tespit edilmesi nedeni ile ölüm aylığının kesilmesine ilişkin davalı Kurum işleminin iptali ile yetim aylığının kesildiği tarihten itibaren bağlanarak ödenmeyen aylıklarının kanuni faizi ile birlikte ödenmesini talep etmiştir.
    B) Davalı Cevabı:
    Davalı SGK vekili özetle; husumet derdestlik ve zaman aşımı itirazında bulunmuş, denetmen raporu bulunduğundan işlemin doğru olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
    C)İlk Derece Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı:
    İlk derece Mahkemesince; “Bu işlem biçimine göre kurum denetmenlerinin yaptıkları araştırmaların ve topladıkları delillerin birlikte yaşama olgusunu kanıtlayacak nitelikte olması gerekir . Sırf denetmenin yetersiz beyan ve belgelere göre bir arada yaşama yönünde görüşü ile düzenlenmiş raporlar gerçekmiş gibi kabul edilerek aksinin kanıtlanması için aylık alana kesin ve net deliller sunma zorunluluğu getirmek ve davalara bu şekilde bakmak hukuk devleti ilkeleri ile bağdaşmaz . Bu itibarla mevcut duruma göre aylık alan kişinin statüsünün değiştirilmesi ve ağır borç yükü ile karşı karşıya bırakılması sonucunu doğuran bu raporlarında doğruluğunun dava sırasında değerlendirilmesi , toplanılan verilere göre birlikte yaşadıkları sonucuna varılıp varılmayacağının denetlenmesi zorunludur. Aksi takdirde denetmenlerin hiç yerinde soruşturma yapmadan internet üzerinden ya da kurum kayıtlarından temin edileek medula kaydı , adres bilgisi gibi veriler ile hak sahipleri için ağır sonuçlar doğuracak raporlar düzenlemesine icazet verilmiş olur ki bu durum hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmaz . Bu itibarla öncelikle raporun düzenlenme şekli ve elde edilen verilere göre aynı sonuca varılıp varılmayacağı değerlendirilmiştir. Raporda bir arada yaşamaya dair komşu beyanı yoktur. Davacının kabulü de bulunmamaktadır. İki sebepten dolayı bir arada yaşama sonucuna varılmıştır. İlki medula siteminde iki kez aynı gün davcının ve kocasının aynı hastanelere gitmiş olması , diğeri de 17/01/2011 tarihine kadar aynı adreslerin nüfus kayıt sisteminde gözükmesidir. Davacı ve kocası iki çocuk sahibidir. Bu nedenle boşanma sonrasında ilişkilerini tamamen sıfır noktasına inmesi beklenemez. Nitekim tanık beyanları ile de velayeti babaya verilen müşterek çocuğun zaman zaman annesini yanına getirilmesi vesilesi ile ilişki kurdukları anlaşılmaktadır. Sırf iki kez hastaneye birlikte gittiler diye bir arada yaşadıkları sonucuna varılamaz . Kaldı ki hastaneye aynı gün ayrı ayrı gidip gitmedikleri de belli değildir. Nitekim her ikisinin de aynı hastanelere farklı tarihlerde gittikleri de anlaşılmaktadır. Bu veri ile bir arada yaşama sonucuna varılamaz. Adreslerin aynı olması konusuna gelince adres bildirimleri konusunda beyan usulü geçerlidir. Genel olarak insanlar resmi bir işleri olmadan adres değişikliklerini zamanında ve değişiklik yapıldığı anda bildirmemektedirler. Davacının boşanma öncesi oturulan müşterek haneyi terk etmediği tanık beyanları ve nüfus kayıtları ile sabittir. Ancak 2007 den itibaren kayıtlarının bulunduğu Derbent mahallesi adresi boşanmanın üzerinden 10 aylık bir süre geçtikten sonraya kadar adres Küçük kayaş mahallesi olmasına rağmen değiştirilmemiştir. Yani boşanma dosyasındaki adreste oturmalarına rağmen davacı ve kocası boşanma öncesi Küçük kayaş adresini bildirmemişlerdir. ... 04/01/2010 da adres bildiriminde bulunmuş olup , bildirdiği adres davacının adresi ile aynıdır. 17/01/2011 den sonra ise farklı mahalle ve adresler bildirilmiştir. Bu durumda tanık beyanlarına bakmak gerekir . Dinlenen tanıklardan birisi hem müşterek evliliğin devam ettiği, hemde boşanmadan sonraki dönemde davacının oturduğu evlerin ev sahibidir. Tanığın ikisi komşu birisi de müşterek çocuk olup tamamı boşanma sonrası bir arada yaşama olmadığını ,zaman zaman çocuklar sebebi ile görüşüldüğünü, ev kirasının da davacı tarafından ödendiğini açıklamıştır. Yine tanık beyanları yetersiz veri ile bir arada yaşama sonucuna boşanmadan altı sene sonra 2. Evlilikten iki sene sonra yapılan denetim sonucu düzenlenen rapordaki bir arada yaşama ile ilgili verilere üstün tutulmuştur. Yeminli dinlenen tanıkların doğru söylediği kabul edileceğinden mahkememizce boşanma döneminde davacının eşi ile bir arada yaşamadığı kanaatine varılmış davanın kabulüne karar verilmesi gerekmiş aşağıdaki hüküm kurulmuştur. ” gerekçesiyle davacının davasının KABULÜ ile, davacının davalı kuruma babası Satılmış Kocaer üzerinden 01/04/2009-18/09/2013 dönemi için bağlanılan ve ödenen yetim aylığı ile ilgili 36.216,91 TL asıl ve 20/04/2015 tarihi itibarı ile 11.891,65 TL faizi olmak üzere toplam 48.108,56 TL borçlu olmadığının TESPİTİNE , karar verilmiştir.
    İstinaf Başvurusu ;
    Davalı SGK vekili; davada tanık beyanlarının çelişkili olduğunu, davacının davasını yasaya uygun bir şekilde ispat edemediğini, yargılama giderlerinden sorumlu tutulmasının da isabetsiz olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının bozulmasını talep etmiştir.
    D) Bölge Adliye Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı :
    Denetmen tarafından yapılan incelemenin somut verilere dayanmadığı, dinlediği tanığın davacının boşandığı dönemde eşi ile birlikte yaşamadığını beyan ettiği halde bu beyanın doğru olmadığı kanaatine vardığını bildirdiği, ancak bu kanıyı kuvvetlendirecek tespitler yapmadığı, mahkemece dinlenen tanıkların da davacının boşandığı dönemde eşi ile birlikte yaşamadığını beyan etmiş olması birlikte değerlendirildiğinde kurum işleminin yerinde olmadığı, davacının dava açmakta haklı olması nedeni ile davalının yargılama giderlerinden sorumlu olduğu, dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
    E) Temyiz:
    Davalı SGK vekili; davada tanık beyanlarının çelişkili olduğunu, davacının davasını yasaya uygun bir şekilde ispat edemediğini, yargılama giderlerinden sorumlu tutulmasının da isabetsiz olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının bozulmasını talep etmiştir.
    F) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe:
    Dava; 5510 sayılı Yasa"nın 56/2.fıkrası uyarınca boşandığı eşi ile birlikte yaşadığının tespit edilmesi nedeni ile ölüm aylığının kesilmesine ilişkin davalı Kurum işleminin iptali ile yetim aylığının kesildiği tarihten itibaren bağlanarak ödenmeyen aylıklarının kanuni faizi ile birlikte ödenmesi istemine ilişkindir.
    Hüküm, davalı Kurum vekilince temyiz edilmiştir.
    Davanın, yasal dayanağı 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 56. maddesinin ikinci fıkrasıdır. Fıkrada: “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96. madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir.
    Düzenleme ile ölen sigortalının kız çocuğu veya dul eşi yönünden, boşanılan eşle boşanma sonrasında fiilen birlikte olma durumunda, ölüm aylığının kesilmesi ve ödenmiş aylıkların geri alınması öngörülmektedir. Buna göre, daha önce sosyal güvenlik kanunlarında yer almayan, boşanılan eşle fiilen birlikte yaşama olgusu, gelir veya aylık kesme nedeni ve bağlama engeli olarak benimsenmiştir.
    Anılan maddenin gerekçesinde de açıklandığı üzere, düzenleme ile hakkın kötüye kullanımının olası uygulamaları engellenmek istenmiş ve bu amacın gerçekleştirilebilmesi için kötüye kullanımın varlığı belirlendiği takdirde ilgiliyi haktan yararlandırmama; hakkın kötüye kullanılması durumunda hak sahipliğinin ortadan kalkması ve dolayısıyla gelir veya aylıktan yararlandırılmama yöntemi benimsenmiştir.
    5510 sayılı Yasa"nın 56. maddesinde oldukça yalın olarak; "eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen" ibareleri yer almakta olup kanun koyucu tarafından örneğin; "sosyal güvenlik kanunları kapsamında ölüm aylığına hak kazanmak amacıyla eşinden boşanan", " hak sahibi sıfatını haksız yere elde etme amacıyla eşinden boşanan", "gerçek boşanma iradesi söz konusu olmaksızın (muvazaalı olarak) eşinden boşanan" veya bunlara benzer ifadelere yer verilmemiş, sade olarak kaleme alınan metinle uygulama alanı genişletilmiştir. Maddede, boşanma amacına/saikine yönelik herhangi bir düzenlemeye yer verilmediğinden, gerek Kurum"ca, gerekse yargı organlarınca uygulama yapılırken, eşlerin boşanma iradelerinin gerçekliğinin/samimiliğinin araştırılıp ortaya konulması söz konusu olmamalı, boşanmanın muvazaalı olup olmadığına ilişkin herhangi bir araştırma/irdeleme ve boşanma yönündeki kesinleşmiş yargı kararının geçerliliğinin sorgulaması yapılmamalı, özellikle kesinleşmiş yargı organının verdiği karara dayanan "boşanma" hukuki durum ve sonucunun, eşlerin gerçek iradelerine dayanıp dayanmadığının araştırılmasının bir başka organın yetki ve görevi içerisinde yer almadığı, kaldı ki, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda "anlaşmalı boşanma" adı altında hukuki bir düzenlemenin de bulunduğu dikkate alınmalıdır. Şu durumda sonuç olarak vurgulanmalıdır ki, boşanma tarihi itibariyle gerçek/samimi boşanma iradelerine sahip olan (evlilik birliği temelinden sarsılan) veya olmayan tüm eşlerin, maddenin yürürlük tarihi olan 01.10.2008 tarihinden itibaren her ne sebeple olursa olsun eylemli olarak birlikte yaşadıklarının saptanması durumunda gelirin/aylığın kesilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
    Somut olayda; davacı ...’in 03/03/2009 tarihinde eşi ..."den boşandığı, 2005 yılında vefat eden babasından dolayı yetim aylığı bağlandığı, 24/09/2013 tarihinde tekrar eski eşiyle evlendiği, Sosyal Güvenlik Denetmeni tarafından düzenlenen 21/01/2015 tarihli ve 04 sayılı rapora göre davacı ve boşandığı eşinin birlikte yaşadıklarının tespit edildiği, bu rapora dayanılarak davacının aylığının kesilerek, Kurumca 01/04/2009-17/10/2013 tarihleri arasında ödenen 48.108,56 TL tutarında aylıklar ve işlemiş faizinin borç çıkarıldığı, anlaşılmıştır.
    Ayrıca; 21/01/2015 tarihli ve 04 sayılı denetmen raporunda; davacının ve eşinin 2010-2011 süresinde mernis adresleri olan “... ...” adresinde bulunan binanın iki katlı müstakil bir ev olduğu ve giriş katta ..."in oturduğu, civarda bulunan gecekondu ve müstakil evlerin kapısının çalındığı ancak kimsenin kapıya bakmadığı, adreste kapı önünde yapılan gorüşmede ...’in kendisine sorulan sorulara "2009 yılı gibi eşim ... ..."den geçimsizlik nedeniyle ayrıldık. Kendisi ile ayrılık donemi içinde çocuklar için gorüştük. (zaman zaman) ancak aynı evi paylaşmadık. Gelip giderdi ama beraber yaşamazdık. Kendisi Çankaya da bir yerde oturuyordu. Ama tam adresini bilmem. 2013 yılı gibi tekrar evlendik. Çocukların isteği üzerine evlendikten sonra aynı evde yaşamaya başladık." dediği, Mamak İlçe Nüfus Müdürlüğü ile yapılan yazışmalara ilgili Kurum tarafından verilen cevabi yazıdan ... ile ... ..."in ayrı oldukları 03.03.2009-17.01.2011 tarihleri arasında ikamet adresi olarak aynı adresi beyan ettiklerinin tespit edildiği, ... ve eşi ... ..."in hastane sorgulamalarında, ayrı oldukları 03.03.2009-24.09.2013 tarihleri arasında 26.06.2012 tarihinde ... Numune Egitim ve Araştırma Hastanesinin Dermatoloji bölümüne her ikisinin de giriş kaydının olduğu, ayrıca ... Mamak Ağız ve Diş Sağlığı Merkezine 2 ila 3 gun aralıklarla birbirine yakın tarihlerde yine her ikisinin de giriş kayıtlarının olduğunun tespit edildiği, denetmence birlikte yaşadıkları kanaatine varıldığı görülmüştür.
    Sosyal Güvenlik Denetmeni tarafından tanzim edilen raporun içeriği, davacı ve eşinin 03.03.2009-17.01.2011 tarihleri arasında ikamet adreslerinin aynı olması, davacının, eşinin Çankaya’da yaşadığını beyan etmesine rağmen Medula hastane kayıtlarında davacının yaşadığı Mamak’ta sağlık hizmeti almaya devam etmiş olması, davacı ve eşinin kısa süre sonra tekrar evlenmelerinin birlikte yaşamanın kuvvetli delili olması ile tüm hususlar birlikte değerlendirildiğinde davacı ve eşinin boşandıktan sonra birlikte yaşamaya devam ettikleri sabit olup 5510 sayılı yasanın 59/2. maddesi gereğince Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları tarafından düzenlenen tutanak içeriğinin de aksi ispat edilemediğinden, davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi isabetsiz olmuştur.
    O halde, davalı SGK vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile yeniden hüküm kurulması gerekirken, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASI gerekmiştir.
    G)SONUÇ:
    Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK"nun 373/1. maddeleri uyarınca (KALDIRILMASINA), ilk derece mahkemesi kararının yukarıda belirtilen nedenle (BOZULMASINA), dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 07/12/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi