22. Hukuk Dairesi 2018/5581 E. , 2018/9941 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... 8. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : TESPİT
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin, 19 nolu Savunma ve Özel Güvenlik alanında faaliyette bulunan halihazırda yaklaşık 28 Bin üyesi olan bir sendika olduğunu, müvekkil sendikanın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına yetki tespiti için başvurabilmesi için örgütlenmiş olduğu işyerinden bir takım bilgi ve belgelere ihtiyacı olduğunu, bu meyanda Personel Çalıştırılmasına Dayalı Hizmet Alımlarında Toplu İş Sözleşmesinden Kaynaklanan Fiyat Farkının Ödenmesine Dair Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik"in 2/2. maddesi doğrultusunda örgütlenilen iş yerlerinden gerekli bilgi ve belgelerin talep edildiğini, müvekkil sendikanın davalı idarenin işyerinde hem işkolu hem de işletme barajı yönünden gerekli çoğunluğu sağladığını, yukarıda belirtilen Personel Çalıştırılmasına Dayalı Hizmet Alımlarında Toplu İş Sözleşmesinden Kaynaklanan Fiyat Farkının Ödenmesine Dair Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik hükümlerine dayanarak müvekkili sendikanın örgütlendiği davalı idareden bilgi ve belgeleri 03.01.2017 tarihinde talep ettiğini, davalı idarenin ise 17/01/2017 tarihli yazısıyla müvekkili tarafından istenilen belgelerden ihale sözleşmesini, ihale alan şirketin bilgilerini gönderdiğini fakat söz konusu hizmet alımı işinin 4734 Sayılı Kanunun 62. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi kapsamında olduğuna dair yazı göndermediğini, hatta söz konusu işin bahsedilen madde kapsamında olmadığına dair yazı gönderdiğini, davalı idarenin söz konusu yazısında; "İlgi yazınız, yukarıda yer verilen hüküm ve açıklamalar çerçevesinde değerlendirildiğinde, yardımcı işlere ilişkin hizmet türlerinin henüz belirlenmemiş olması nedeniyle, 2016/557309 kayıt numaralı ihale sözleşmesinin, 4734 Sayılı Kamu İhale Kanununun 62 nci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi kapsamında değerlendirilmesi anılan maddenin açık hükmü karşısında mümkün değildir." şeklinde gerekçelendirildiğini, 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun İdarelerce Uyulması Gereken Diğer Kurallar başlıklı 62. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde yer alan açık kanun hükmünde de görüleceği üzere idareler kendi güvenlik hizmeti ihtiyaçlarını kendileri karşılayamayacaklarından dolayı ve ayrıca güvenlik işinin teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektirdiğinden dolayı hizmet alımı yoluna gidilebileceğinin açıkça belirtildiğini, davalı idare tarafından yapılan güvenlik hizmeti alım işinin de 4374 sayılı Kanunun 62/1-e maddesi kapsamında olduğunun açık olduğunu, ilgili yasa maddeleri uyarınca; alt işverenlerin aldıkları işleri asıl işverene ait iş yerinde yapıyor olmaları nedeniyle, bu yerler alt işverenler yönünden de işyeri anlamını taşımakta ve fiziki olarak tek olan bu yerler hukuki bakımdan hem asıl işverenin hemde alt işverenin işyeri olarak sayıldığını, Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 16/12/2013 tarih ve 2013/35709 E. , 2013/29302 K. sayılı kararında, alt işverenin işkolunun asıl işverenin işkoluna göre belirlenemeyeceği, alt işverene ait işyerinde yapılan işlerin, asıl işverene ait iş yerinde yapılan işlere yardımcı iş olarak değerlendirilmesinin de doğru olmayacağının belirtildiğini, davalı idarenin kötüniyetli bir şekilde sırf yetki tespitine ilişkin başvuru yapmamızın engellenmesi ve dolayısıyla davalı idarenin iş yerinde toplu iş sözleşmesinin çıkarılmaması amacıyla hareket ettiğini ve açık kanun hükmüne kendilerince farklı yorumlar getirdiğini ileri sürerek müvekkili sendikanın davalı iş yerinde yetkili olup olmadığının tespit edilebilmesi için davalı idare tarafından yapılan özel güvenlik hizmet alımı işinin 4734 Sayılı Kanunun 62. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi kapsamında olup olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı, cevap vermemiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
İstinaf başvurusu :
İlk derece mahkemesinin kararına karşı, davalı istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti :
Bölge Adliye Mahkemesince gerekçesiz şekilde istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Temyiz:
Bölge Adliye Mahkemesinin kararına karşı, davalı temyiz başvurusunda bulunmuştur.
Gerekçe:
1-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun “Hukuki Dinlenilme Hakkı” başlıklı 27. maddesi uyarınca davanın tarafları, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hak, yargılama ile ilgili bilgi sahibi olunmasını da içerir. Bu kapsamda kural olarak, duruşma yapılması zorunlu olan çekişmeli yargıda hakim, Kanunun gösterdiği istisnalar dışında tarafları dinlemeden veya iddia ve savunmalarını bildirmeleri için kanuna uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremez.
Hukuki dinlenilme hakkının gereği olarak taraflar duruşmaya çağrılmadan, eş anlatımla; taraf teşkili sağlanmadan hüküm verilememesi, Anayasanın 36. maddesi ile düzenlenen iddia ve savunma hakkının kullanılmasına olanak tanınması ilkesinin doğal bir sonucudur ve aynı zamanda ... İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının da en önemli unsurudur.
Bu çerçevede, öncelikle tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir (H. Pekcanıtez, O. Atalay, M. Özekes, Medeni Usul Hukuku, 11. Bası, 2011, s. 273).
Gerçekten savunma hakkını güvence altına alan T.C. Anayasası’nın 36. maddesi ile 6100 sayılı HMK’nun 27. maddesinde de açıkça belirtildiği üzere, mahkemece davalı yan, dinlenmek ve savunması alınmak üzere kanuni şekillere uygun olarak davet edilmedikçe hüküm verilmesi mümkün bulunmamaktadır.
Öte yandan, taraf teşkili dava şartı olup, davanın her aşamasında mahkemece re’sen nazara alınması gereken bir olgudur ve mahkemenin, dava dilekçesi ile duruşma gününü taraflara kendiliğinden tebliğ edip taraf teşkilini sağlaması, Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun amir hükmü gereğidir.
Yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, itirazların yapılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırılabilmesi, öncelikle tarafların duruşma gününden haberdar edilmesi ile mümkün olur. Kişinin hangi yargı merciinde duruşması bulunduğunu, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğunu bilmesi, 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve Tebligat Yönetmeliğinde açıklanan usule uygun tebligat yapılması ile sağlanabilir.
Bu genel açıklamalar ışığında temyiz itirazlarının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Somut uyuşmazlıkta dava dilekçesi ve duruşma gününü bildirir davetiye “Balcalı Hastanesi Başhekimliği” adresi esas alınarak tebliğe çıkartılmış ve ilk oturumda da yargılamaya son verilerek dava kabul edilmiştir.
Balcalı Hastanesinin tüzel kişiliği bulunmadığından, dava dilekçesi ve duruşma gününü bildirir davetiyenin tüzel kişiliği ve taraf sıfatını haiz ... Üniversitesi Rektörlüğünün adresi esas alınarak usûlüne uygun şekilde anılan Rektörlüğe tebliği ile yargılamaya devam edilmesi gerekmektedir. Davalının hukuki dinlenilme hakkını ihlal edecek şekilde yargılamaya son verilerek yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
2-Kabule göre de;
Bölge Adliye Mahkemesi kararında yer alması gereken hususlar 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359. maddesinde belirtilmiştir. Maddeye göre, “Tarafların iddia ve savunmalarının özeti”, “İlk derece mahkemesi kararının özeti”, “İleri sürülen istinaf sebepleri” ve “Taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan veya olmayan hususlarla bunlara ilişkin delillerin tartışması, ret ve üstün tutma sebepleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebep” bölge adliye mahkemesi kararında yer alması gereken zorunlu hususlardandır.
Buna göre kararda, tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
Nitekim, 07/06/1976 gün ve 3/4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde yer alan “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği kanun koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye, vurgu yapılmıştır.
Diğer taraftan, kararların gerekçeli olması, davanın taraflarının mahkeme kararının dayanağını öğrenerek mahkemelere ve genel olarak yargıya güven duymalarını sağladığı gibi, tarafların kanun yoluna etkili başvuru yapmalarını mümkün hale getiren en önemli faktörlerdendir. Gerekçesi bilinmeyen bir karara karşı gidilecek kanun yolunun etkin kullanılması mümkün olmayacağı gibi bahsedilen kanun yolunda yapılacak incelemenin de etkin olması beklenemez.
Açıklanan hukuki olgular karşısında belirtmek gerekir ki, somut uyuşmazlıkta, Bölge Adliye Mahkemesi kararının içermesi gereken zorunlu unsurlardan olan “Taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan veya olmayan hususlarla bunlara ilişkin delillerin tartışması, ret ve üstün tutma sebepleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebep” hususları kararda yer almadığından, bir başka ifadeyle Bölge Adliye Mahkemesi kararı somut olaya özgü hukuki gerekçe ihtiva etmediğinden, 6100 sayılı Kanun’un 359. maddesine aykırı olarak tesis edilmiştir. Bu itibarla, anılan hususlar gözetilmeksizin yazılı şekilde tesis edilen Bölge Adliye Mahkemesi kararı da usul ve kanuna aykırıdır.
Anılan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme sonucunda İlk Derece Mahkemesince yazılı şekilde hüküm tesisi ve bu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddi kararı hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç:
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılarak İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, bozma sebeplerine göre sair hususların bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 26.04.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.