
Esas No: 2018/2610
Karar No: 2019/9496
Karar Tarihi: 04.12.2019
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2018/2610 Esas 2019/9496 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi : Ankara 25. İş Mahkemesi
Dava, asıl işverenin davalı ... San. ve Tic. A.Ş. olduğunun tespiti ile davacının murisi ..."in 28/12/2014 tarihinde Irak-... Karayolu üzerinde inşa edilen tünel inşaatında çalıştığı sırada geçirdiği kazanın iş kazası olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince hükümde belirtilen gerekçelerle, davanın kabulüne ilişkin hükmün süresi içinde davalılar vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince istinaf isteminin esastan reddine dair karar verilmiştir.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk dairesince verilen kararın davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerin, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı vekili 24/10/2016 tarihli dava dilekçesinde özetle; davacının babası ...’in, davalı şirketin yüklenicisi olduğu, Irak ... Karayolu Tünel inşaatında demirci formeni olarak çalışırken, 28/12/2014 tarihinde maruz kaldığı kaza sonucu vefat ettiğini, kaza sonrası, hak sahibi davacılara gelir bağlanması için Sosyal Güvenlik Kurumu ... Güvenlik Merkezi"ne başvuru yapıldığını ve davalı şirket aleyhine, kısmi maddi ve manevi tazminat talepli dava açıldığını, bu davanın Fatsa 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/108 E. sayılı dosyasında derdest olduğunu, Kurumca muris ... ve aynı kazada ölen dava dışı diğer iki kazazedenin davalı şirket sigortalısı olmadığı gerekçesi ile kazanın 5510 sayılı Yasanın 13. maddesi kapsamında iş kazası sayılamayacağına karar verildiğini, davalı asıl işveren tarafından, zorunluluk gereği Irak"ta, sadece o işe münhasıran kurulan ve davalı şirketin alt işvereni olan... adlı şirketin, kazazedelerin Irak"taki işvereni görünmesi gerekçesiyle olayın iş kazası sayılamayacağının belirtildiğini, tüm dosya kapsamından davalı şirketin asıl işveren niteliğinde olduğunu belirterek, asıl işverenin davalı ... San. ve Tic. A.Ş." olduğunun tespiti ile davacının murisi ..."in 28/12/2014 tarihinde Irak - ... Karayolu üzerinde inşa edilen tünel inşaatında çalıştığı sırada geçirdiği kazanın iş kazası olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
II-CEVAP
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının davalı şirkette çalışmasının görülmediğini, bu sebeplerle davanın husumet yönünden reddi gerektiğini, davacının dava dilekçesinde açık bir şekilde müteveffanın İlyap Company’de çalıştığını beyan ettiğini, davacı tarafın iddia ettiği olayın davalıya ait iş yerinde meydana gelmediğini, "iş kazası tespit davasında" davalı firmanın asıl işveren - alt işveren, olup olmadığının tespitinin olamayacağını, Fatsa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2015/108 E. sayılı dosyası derdest olduğundan davalı aleyhine hüküm ifade etmeyeceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı SGK vekili cevap dilekçesinde özetle; zamanaşımı, yetkisizlik, görevsizlik, husumet, hak düşürücü süre, kesin hüküm ve derdestlik itirazında bulunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk derece Mahkemesi tarafından, "davanın KABULÜ ile, davacının murisi ..."in 28/12/2014 tarihinde geçirmiş olduğu kazanın, davalı SGK ve ... İnşaat Sanayi ve Ticaret A. Ş. yönünden iş kazası olduğunun tespitine" karar verilmiştir.
B-BAM KARARI
Davalılar vekillerinin istinaf başvurularının Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davalı Kurum vekili dilekçesinde özetle; Bilirkişi raporu Kurum ve diğer davalı ... lehine düzenlenmişken yerel mahkemenin bu durumu görmezden gelerek davacı lehine hüküm kurduğu, bilirkişi raporunun aksine hüküm kurulmasına rağmen buna dair gerekçenin yazılı olmadığı, Irak’ta kurulu olan ve bu ülke mevzuatına göre çalışılan bir işyerinde Türk işveren ile Irak işvereni arasındaki ilişkinin 4857 sayılı Kanun ve alt işveren yönetmeliğine göre değerlendirilmesinin mümkün olmadığı,
Davalı İşveren vekili 25/08/2017 tarihli istinaf dilekçesinde özetle; Yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporunun hiçbir şekilde dikkate alınmadığı, ... Company şirketinin kurucuları ile davalı şirketin kurucularının farklı kişiler olduğu, iki şirketin ayrı tüzel kişiliklerinin bulunduğu, bu nedenle aralarında organik bağın bulunmadığı, ölen işçinin davalı şirketin çalışanı olmadığı, nu nedenle davalı şirkete husumet yönetilemeyeceğini, derdest davanın hükmün kurulmasında esas alınmasının hatalı olduğu belirtilerek ilk derece mahkeme ve bölge adliye mahkemesi kararlarının temyizen bozulması istemiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Davaya konu olan ve tespiti istenen "iş kazası" mevzuatımızda 506 sayılı Kanunun 11-a ve 5510 sayılı Kanunun 13. maddesi ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup, her iki kanunda da iş kazası tanımlanmamış, kazanın hangi hal ve durumlarda iş kazası sayılacağı yer ve zaman koşulları ile sınırlandırılarak belirlenmiştir
Eldeki davaya konu olayın meydana geldiği tarih itibari ile davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu olup, Kanunun 13. maddesinde İş Kazası;
"a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,
b)İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle,
c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
d) Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,
e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında, meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen özüre uğratan olaydır." şeklinde belirlenmiştir.
İş kazası nedeniyle sosyal sigorta yardımlarının yapılabilmesi öncelikle Kurumun zararlandırıcı sigorta olayının iş kazası olduğunu kabul etmesine bağlıdır. İş kazası olgusu Kurumca kabul edilmezse somut olayda olduğu gibi sigortalının ya da hak sahiplerinin olayın iş kazası olduğunu dava yolu ile tespit ettirmesi gerekmektedir.
Dava konusu ihtilaf, davacının yurt dışında çalıştığı esnada uğradığı kazanın 13. madde kapsamında iş kazası sayılıp sayılamayacağı hususudur. Kural olarak sigortalılar, Türkiye"de yaşadıkları ve hizmet akdine göre çalıştıkları takdirde sosyal sigorta haklarından yararlanırlar. Bu kural, kanunların mülkilik ilkesinin doğal sonucudur. Ancak, kanunlarda mülkilik ilkesinin istisnasını oluşturan düzenlemelere de yer verilmektedir. 5510 sayılı Kanunun 5. maddesi (g) bendinde ve 10. maddesinde yer alan düzenlemelerde bu istisnalardandır.
5510 sayılı Kanunun 5/1-g maddesine göre ülkemiz ile sosyal güvenlik sözleşmesi olmayan ülkelerde iş üstlenen işverenlerce yurt dışındaki işyerlerinde çalıştırılmak üzere götürülen Türk işçileri 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılır ve bunlar hakkında kısa vadeli sigorta kolları ile genel sağlık sigortası hükümleri uygulanır.10. maddeye göre ise, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde sayılan sigortalıların işverenleri tarafından geçici görevle yurt dışına gönderilmeleri halinde, bu görevleri yaptıkları sürece, sigortalıların ve işverenlerin sosyal sigortaya ilişkin hak ve yükümlülükleri devam eder. Benzer hüküm 506 sayılı Kanunun 7. maddesinde de vardır.
Kanunun, “506 sayılı Kanuna ilişkin geçiş hükümleri” başlıklı geçici madde 6/sonda ise “Sosyal güvenlik sözleşmesi imzalanmamış ülkelerde iş üstlenen işverenlerce çalıştırılmak üzere bu ülkelere götürülen Türk işçilerinden, bu Kanunun yürürlük tarihinden önce sadece malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi topluluk sigortasına devam edenler ile isteğe bağlı sigortalı olarak söz konusu ülkelere götürülmüş olan sigortalıların, bu Kanunun 5 inci maddesinin (g) bendi kapsamında sigortalılıkları bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren üç ay içerisinde işverenlerince sağlanır ve buna ilişkin yükümlülükler yerine getirilir” düzenlemesi vardır.
506 sayılı Kanun döneminde kısa vadeli sigorta hükümlerinin ülke dışında meydana gelen sigorta olaylarında uygulanabilmesi, 7. maddede belirtildiği gibi sigortalıların İşveren tarafından geçici görevle yabancı ülkelere gönderilmesi ya da Sosyal Sigortalar Kurumu’na yükümlülükler getiren sosyal güvenlik sözleşmesi veya kısa vadeli sigorta kollarını da kapsayan topluluk sigortaları bulunması halinde mümkün olabilir. SSK madde 86 uyarınca “Kurum, 2 nci ve 3 üncü maddelere göre sigortalı durumunda bulunmayanların Çalışma Bakanlığınca onanacak genel şartlarla (İş kazalarıyla meslek hasta¬lıkları) (Hastalık), (Analık), (Malullük, yaşlılık ve ölüm) sigortalarından birine, birkaçına veya hepsine toplu olarak tabi tutulmaları için, işverenlerle veya dernek, birlik, sendika ve başka teşekküllerle sözleşmeler yapabilir.” Maddeye göre sosyal güvenlik sözleşmesi akdedilmemiş ülkelerde Türk işverenler tarafından istihdam edilen Türk işçilerinin sosyal güvenliklerini sağlamaya yönelik topluluk sigortası sözleşmesi yaparak işçiler iş kazası sigortası kapsamına alınabilirler. Ancak, 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunla 506 sayılı Kanunun birkaç maddesi dışında tüm maddeleri yürürlükten kaldırıldığından, topluluk sigortası uygulaması da sona ermiştir. Daha önce topluluk sigortasına devam edenler artık, kısa vadeli sigorta kolları bakımından 5510 sayılı Kanunun Geçici 6. maddesi gereğince Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi yani 4/a kapsamında sigortalı sayılacaklardır.
5510 sayılı Kanun döneminde ise, 5/1-g maddesine göre ülkemiz ile sosyal güvenlik sözleşmesi olmayan ülkelerde iş üstlenen işverenlerce yurt dışındaki işyerlerinde çalıştırılmak üzere götürülen sigortalılar ile 10. maddeye göre sigortalıların işverenleri tarafından geçici görevle yurt dışına gönderilmeleri halinde, bu görevleri yaptıkları sürece meydana gelen kazalar iş kazası sayılır.
5510 sayılı Kanunun 10. maddesi kapsamında sigortalı sayılabilmek için, Türkiye Cumhuriyeti ile yabancı ülke arasında sosyal güvenlik sözleşmesi düzenlenmemiş olması, Türk işverenin iş merkezinin Türkiye’de bulunması, gerçek veya tüzel kişi Türk işverenin Türkiye’de iş yapmak koşulu aranmaksızın Türkiye’de tescil edilmiş ya da tescil edilebilir nitelikte işyerinin olması, Türk işveren ile Türk işçi arasında yabancı ülkede yerine getirilecek iş görme edimine ilişkin bireysel iş sözleşmesinin Türkiye’de yapılması, Türk işçinin işbu yazılı veya sözlü hizmet sözleşmesinin Türk işçiye yüklediği iş görme ediminin yerine getirilmesi gereği olarak yurt dışında yaşamasının sürekli olmayıp geçici nitelik taşıması gerekmektedir. Anılan maddede “geçici görev” kavramı bakımından herhangi bir süre sınırlaması öngörülmediğinden, görevin geçici mi yoksa sürekli mi olduğunun belirlenmesinde her somut olayın özelliği, bu yönde hizmet akdinin sigortalıya yüklediği iş görme ediminin niteliği, iş süresini belirlemeye ilişkin iş hayatının olağan akışı ve sosyal güvenlik hukuku ilkeleri gözetilecektir.
Ancak, işverenin baştan beri yurt dışında faaliyet göstermesi halinde, bu işveren yanında işe başlanması ve orada çalışma yapılması halinde 5510 sayılı Kanunun 10. maddesinin uygulama imkânı bulunmamaktadır. Diğer bir deyişle, geçici olarak götürülmeyip yurt dışında o ülkenin mevzuatına göre kurulmuş ve faaliyet gösteren, Türkiye" de işyeri bulunmayan işverenler yanında, doğrudan yurt dışındaki iş nedeniyle işe alınan Türk işçileri o ülke mevzuatına tabi olacakları, 5510 sayılı Kanunun 4/1-a maddesi kapsamında sigortalı sayılamayacaklarından uğradıkları kazalar, 5510 sayılı Kanun kapsamında iş kazası sayılmayacaktır. (Yargıtay Dergisi Cilt:44 sayı: 3 Temmuz 2018- Türk Mevzuatında İş Kazasının Tespiti Davaları- ... )
İş kazasının zorunlu unsurlarından birisinin kısa vadeli sigorta kolları kapsamında iş kazası ve meslek hastalığı kapsamında sigortalı olmaktır. Aksi halde meydana gelen kaza, iş kazası olarak nitelenemez. Sigortalı olma ve dar anlamda kısa vadeli sigorta kollarına tabi olmanın şartları, 506 ve 5510 sayılı Kanunlarda sınırlı olarak belirtilmiştir. Kısa vadeli sigorta kollarına tabi olmayan birisinin maruz kaldığı olay, Sosyal Güvenlik Kurumu açısından iş kazası sayılmayacağı ancak işveren yönünden iş kazası sayılacağına da karar verilemez. İş kazasının tanımı ve unsurları 506 veya 5510 sayılı Kanunlarda yapılmış olup bu Kanunlar dışında iş kazası sayılabilen bir hal yoktur. Yurt dışında meydana gelen bir kazanın genel olarak adı iş kazası olsa da anılan Kanunlara göre iş kazası sayılamayacağı durumda işveren yönünden de iş kazası sayılması mümkün değildir.
Yukarıdaki yasal düzenlemeler ve açıklamalara göre dava değerlendirildiğinde; davacı murisi ile davalı ... San. ve Tic. A.Ş. arasında Türkiye"de yapılan bir iş sözleşmesinin mevcut olmadığı, ..."nin Irak Cumhuriyeti ... Bölgesi Ticaret ve Sanayi Bakanlığı Şirketler Genel Müdürlüğü"ne kayıtlı olduğu, müteveffa kazalılar ..., ... ve ..."in 01/07/2014 tarihi itibariyle... ile hizmet sözleşmesi imzalandığı, davacı murisinin 28/12/2014 tarihinde Irak ülkesi Erbil şehrinde Erbil-Selahaddin yolu üzerinde yapılan tünel inşaatında (... Tüneli) ..., ... ve ... ile birlikte tünel girişinde kalıp altı demir donatı bağlama işi yaparken, demir donatı iskeletinin bir kısmının çökmesi sonucunda vefat ettiği anlaşılmakla; Irak ile Türkiye arasında Sosyal Güvenlik Sözleşmesi yok ise de davacıların murisinin bir Türk şirketi tarafından geçici olarak yurt dışına götürülmesi söz konusu olmayıp, tamamen Irak mevzuatına göre kurulan ve faaliyet gösteren, Türkiye" de işyeri bulunmayan dava dışı bir şirket tarafından ve Irak mevzuatına göre çalıştırıldığı, çalışanın Türkiye" de sigortalılık vasfı bulunmadığı bu nedenle olayın 5510 sayılı Kanun kapsamında iş kazası sayılamayacağı ve davalı şirketin işveren olmaması nedeni ile husumet yöneltilemeyeceği gözetilerek davanın reddi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmektedir.
O hâlde, davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılardan ... İnşaat San. ve Tic. A.Ş."ye dosyanın kararı veren İlk derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 04/12/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.