9. Hukuk Dairesi 2014/33755 E. , 2016/5704 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ
Y A R G I T A Y K A R A R I
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili özetle, davacının davalı işyerinde 12/02/2011 tarihinden itibaren yaklaşık 3 yıl nakışçı olarak çalıştığını, çalıştığı süre boyunca fazla çalışma ücreti ve bayram tatili çalışma ücretlerinin ödenmemesi ile ücretlerinin bordroda tam gösterilmemesi ve son 3 aylık ücretinin ödenmemesi nedeniyle iş sözleşmesini İş Kanunu"nun 24-II/e maddesi uyarınca haklı olarak feshettiğini, işyerinde İş Kanunu"nda belirtilen saatlerin aksine her gün 08:00-24:00 saatleri arasında çalışma yapıldığını, davacının 08:00-18:00 saatleri arasında çalıştığını, buna ek olarak çalıştığı süre boyunca çoğu zaman, haftada 4 kez 20:00-24:00 saatlerine kadar çalıştığını, pazar günü veya haftanın herhangi bir günü hafta tatili yapmadığını, davacının işe başladığından itibaren yalnızca 2011 yılında yıllık iznini kullandığını, takip eden yıllarda izin kullanmadığı gibi ücretinin de ödenmediğini, maaşının 1.050,00 TL olduğunu iddia ederek; kıdem tazminatı, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti, genel tatil ücreti, yıllık izin ücreti ve ödenmeyen ücret alacaklarının faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili özetle; davacının iş sözleşmesini hukuka aykırı olarak feshettiğini, davacının davalı işyerinde kendi isteği ile bazı akşamlar saat 20:00 ye kadar çalıştığını, davacının gece çalışmayı istemesinin nedeni ise ertesi gün yarım gün mesai yapmak gece 24:00 e kadar çalışması halinde ertesi gün hiç mesai yapmamak olduğunu, davacının yıllık izin kayıtlarına göre toplam 21 gün olmak üzere yıllık izinlerini kullandığını, davacının ücretinin asgari geçim indirimi dahil 973,40 TL olduğunu, ekte sunulan banka dekontlarından davacının ücretinin tespit edileceğini, işyerinde telefon ile mesajlaşmanın yasak olmasına rağmen bir çok kez mesai saatleri içinde cep telefonu ile mesajlaşarak mesaisini aksattığını, amirlerinin kendisini uyarması sırasında ast üst ilişkisine yakışmayacak şekilde cevap verdiğini ve izin almadan işyerinden ayrıldığını, davacı tarafından iş sözleşmesinin haksız olarak feshedildiğini savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak; dinlenen tanıkların fazla mesai, genel tatil ve hafta taitil ücreti alacaklarının elden ödendiğini beyan etmeleri, bordroların sunulmaması ve bu ücretlerin bordroya yansıtılıp yansıtılmadığı denetlenemediğinden davacının bu ücretlerinin haliyle sgk ya bildirilmeyerek eksik ücretten prim yatırılması nedenleriyle, davacı işçinin iş akdini haklı olarak feshettiği kanaaati ile, kıdem tazminatı, ücret alacağı ve yıllık izin ücreti taleplerinin kabulüne, fazla mesai ücreti, genel tatil ücreti ve hafta tatili ücreti taleplerinin reddine karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı, taraflar temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir
2-İşçi ücretlerinin ödenmesi konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanununun 37 nci maddesine göre, işçiye ücretin elden ya da banka kanalıyla ödenmesi durumunda, ücret hesabını gösteren imzalı ve işyerinin özel işaretini taşıyan “ücret hesap pusulası” verilmesi zorunludur.
Uygulamada çoğunlukla “ücret bordrosu” adı altında belgeler düzenlenmekte ve periyodik ödemelerde işçinin imzası alınmaktadır. Banka aracılığı ile yapılan ödemelerde banka kayıtları da ödemeyi gösteren belge niteliğindedir.
Ücretin ödendiğinin ispatı işverene aittir. Bu konuda işçinin imzasını taşıyan bir ödeme belgesi yeterli ise de, para borcu olan ücretin ödendiğinin tanıkla ispatı mümkün değildir.
4857 sayılı Yasanın 32 nci maddesinde, “Çalıştırılan işçilerin ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkakının özel olarak açılan banka hesabına yatırılmak suretiyle ödenmesi hususunda; tabi olduğu vergi mükellefiyeti türü, işletme büyüklüğü, çalıştırdığı işçi sayısı, işyerinin bulunduğu il ve benzeri gibi unsurları dikkate alarak işverenleri veya üçüncü kişileri zorunlu tutmaya, banka hesabına yatırılacak ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkakının, brüt ya da kanunî kesintiler düşüldükten sonra kalan net miktar üzerinden olup olmayacağını belirlemeye Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığından sorumlu Devlet Bakanlığı müştereken yetkilidir. Çalıştırdığı işçilerin ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkakını özel olarak açılan banka hesapları vasıtasıyla ödeme zorunluluğuna tabi tutulan işverenler veya üçüncü kişiler, işçilerinin ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkaklarını özel olarak açılan banka hesapları dışında ödeyemezler” şeklinde kurala yer verilmiştir. Anılan hükme göre, belli koşulların varlığı halinde ödemeler işçi adına açılacak banka hesabına yatırılmalıdır.
Somut uyuşmazlıkta; davacı dava dilekçesinde fazla mesai ücreti, genel tatil ücreti ve hafta tatili ücreti talebinde bulunmuş ve bu iddiasını ispat amacıyla tanık deliline dayanmıştır. Davalı işveren ise, davacı iddialarının asılsız olduğunu hiçbir hak ve alacağının bulunmadığını savunmuştur.
Dinlenen davacı taraf tanıkları; fazla mesai ücreti, hafta tatili ücreti ve genel tatil ücretlerinin düzenli olarak elden ödendiğini belirtmişlerdir.Mahkemece, dinlenen davacı tanıklarının talep edilen ücret alacaklarının elden ödendiğini beyan etmeleri nedeniyle bu taleplerin reddine karar verilmiş ise de; ücret ve ücret kapsamındaki fazla mesai ücreti, genel tatil ücreti ve hafta tatili ücreti alacaklarının ödendiğinin ispat yükü davalı işveren üzerindedir. Talep edilen bu ücret alacaklarının ödendiği işverence, işçinin imzasını havi ücret bordrosu, ödeme dekontu veya banka kayıtları gibi yazılı belgeler ile ispatlanmalıdır.
Tanıkların ücretlerin ödendiğine ilişkin beyanları sadece kendilerini bağlayacak olup, davacı açısından sonuca etkisi bulunmamaktadır.
Bu nedenlerle dosyada mübrez bilirkişi raporu bir değerlendirmeye tabi tutularak sonuca gidilmesi gerekirken yerinde olmayan gerekçe ile bu taleplerin tümden reddine karar verilmesi hatalıdır.
3-Hükmedilen miktarların net mi yoksa brüt mü olduğunun, hükümde belirtilmemesinin infazda tereddüte yol açacağının düşünülmemesi de isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir.
F)Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, 10/03/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.