11. Hukuk Dairesi 2015/14033 E. , 2017/1835 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... ... 2. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR
Taraflar arasında görülen davada ... ... 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 26/05/2015 tarih ve 2013/24-2015/52 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin 2009/345 no’lu, "..." ve 2010/75392 no’lu "..." ibareli, 43. sınıfta tescilli markaları bulunduğunu, davalının "... " adlı kafeterya işlettiğini ve müvekkili markalarını izinsiz olarak kullanarak müvekkili marka hakkına tecavüz ve haksız rekabette bulunduğunu, davalıya haksız eylemlerine son vermesi için gönderilen ihtarın da sonuçsuz kaldığını ileri sürerek, davalının müvekkilinin markalarına tecavüzünün durdurulmasını ve men’ini, bu hususta markalar ile iltibas yaratacak mahiyetteki davalının kullandığı “ ... ” ibaresini her türlü üründe, bu ürünlerin satışında kullanılan katalog ile reklam, tanıtım materyalleri ile ticari unvanı ve ticari belgelerinde kullanmasının ayrı ayrı engellenmesini, 10.000,00 TL manevi tazminatın ticari reeskont faiziyle davalıdan tahsili ile hükmün ilanını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin marka hakkına tecavüz ya da haksız rekabet teşkil eden bir eylemi bulunmadığını, markaların benzer olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, toplanılan deliller, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davalının tescilli markasının "... ... " ibarelerinden oluştuğu ve markadaki esaslı unsurların “..., ... ve ŞEKİL” olduğu, davalının tescilli markasını "... + ŞEKİL" şeklinde kullandığı, tescilli marka kullanımının hukuka aykırı olmayacağı, davacı markalarının ise, “... + ŞEKİL” ve “... + ŞEKİL” şeklinde olduğu, dava konusu “...” ve “...” kelimelerinin İngilizce kökenli “...” kelimesine dayandığı, bu kelimelerin fonetik olarak aynı çağırışımda bulunduğu ancak, bu tür yabancı kökenli ve kullanımı yaygın bir çok kelimenin markaların bütünü içerisinde yer alabildiği, bu durumun marka hukuku bakımından bir aykırılık teşkil etmediği, TPE nezdinde 43. sınıf başta olmak üzere bir çok sınıfta “...”, “...” gibi yabancı kökenli kelimelere rastlamanın mümkün olup, anılan kelimenin davacı tarafından tekelleştirilmesinin mümkün olamayacağı, sadece fonetik açıdan benzerlik göstermiş olsa dahi gerek yazım yönünden gerekse markaya ek olarak kullanılan şekil yönünden “...” ve “... + ŞEKİL” markalarının “THE ... ... + ŞEKİL” markası ile sadece fonetik benzerliği sebebiyle bağdaştırılmasının hak kaybına neden olacağı, markayı oluşturan unsurun o markanın başka markalardan ayırt edilebilmesini sağlayan kelime, harf, sayı ve bunun gibi etkenler olduğu, markanın birden ziyade unsurunun, markanın bütünü itibariyle bıraktığı izlenim nazara alındığında işbu markalar arasındaki mevcut farklılıkların ve “...” ve “...” kelimelerini içeren markaların çok yaygın olarak kullanıldığı, tarafların tanınmışlık düzeyleri arasında bariz bir fark olmadığı ve haksız rekabet şartlarının oluşmadığı, davalının markayı tescil kapsamındaki mal ve hizmetlerde ve tescilli olduğu şekilde hukuka uygun olarak kullandığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1-Dava, marka hakkına tecavüzün durdurulması, men’i, ref’i, manevi tazminat ile hükmün ilanı istemlerine ilişkindir. Mahkemece benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, davacı adına 43. sınıfta tescilli markaları asli unsurları “... + Şekil” ibaresinden oluşan karma marka niteliğindedir. Davalının işbu dava açılmadan önce tescilsiz ve dava tarihinde ise devir sureti ile tescilli olarak kullandığı 2012/97774 sayılı ve aynı sınıfı kapsayan markanın asli unsurları da “... ... + Şekil” işaretinden oluşmaktadır. Davalı, söz konusu markayı iş yerinde “...+Şekil” şeklinde kullandığı dosya kapsamı ile sabittir. Tarafların markalarının asli unsurlarından baskın ve dikkat çekici olan kelime unsuru “.../...” ibareleri olup, davalı taraf esasen markasını tescilli kelime unsuru olan “... ...” ibaresini sadece “...” şeklinde kullanması nedeniyle bu kullanım şekli itibariyle markanın tescil edildiği haliyle kullanıldığından söz edilemeyecek olup, bu kullanımın 556 sayılı KHK’nın 14. maddesine uygun bir kullanım olarak kabulü mümkün değildir. Bu durumda, davacının tescilli “...+Şekil” markası ile iltibas oluşturacak şekilde “...+Şekil” şeklindeki davalı kullanımının marka hakkına tecavüz oluşturduğunun kabulü gerekirken yanılgılı değerlendirmeye dayalı, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
2-Bozma sebep ve şekline göre davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenle davalı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek olmadığına, ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 28/03/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.