11. Hukuk Dairesi 2016/3238 E. , 2017/1830 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... 1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ... 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 19/11/2015 tarih ve 2012/185-2015/211 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 28/03/2017 günü hazır bulunan davacı vekili Av... ile davalı vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında yapılan sözleşme gereğince davalının müvekkilinin menajerlik hizmetleri karşılığı sözleşmeye konu faaliyetlerde elde edeceği gelirin %20 lik kısmını komisyon olarak ödemesinin öngörüldüğünü, buna KDV"nin dahil olmadığını, davalının sözleşmeye aykırı olarak sözleşmede belirtilen yükümlülüklerini yerine getirmediği gibi davalının müvekkiline haber vermeksizin başka bir dizide rol aldığını ileri sürerek, şimdilik 7.500 TL komisyon ücreti ve 3.060 TL KDV olmak üzere toplam 10.560 TL alacağın 01.12.2011 keşide tarihinden ve 30.000 ABD doları cezai şartın dava tarihinden itibaren işleyecek en yüksek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının 1 yıl boyunca üzerine düşen hiç bir görevi yerine getirmediğini, hiç bir projede iş teklifi yapılmadığını, bunun üzerine tarafların bu konuyu görüşerek müvekkilinin sözleşmeyi sözlü olarak feshettiğini, menajerin herhangi bir iş temin etmemesi nedeniyle komisyon alacağının bulunmadığını, vicdani nedenlerle davacının talebi üzerine 15.02.2012 tarihinde 15 bölüm karşılığında 7.500 TL ile 15.03.2012 tarihinde 4 bölüm karşılığı 2.000 TL"yi elden ödediğini, davacının cezai şart talep edemeyeceğini, cezai şartın fahiş olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalının "..." isimli dizide oynadığı hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığı, sözleşmenin 3.maddesiyle davalının mesleki işlerinin davacı ajans tarafından yürütülmesi öngörülüp, 4. maddesinin değişik fıkralarında davalıya ağır yükümlülükler getirilmesine ve 4.8 maddesiyle de davacının kendisine ulaşan teklifleri ajansa bildirmesi yükümlülüğü öngörülmüş ise de; davacı lehine davalının çalışma koşullarını kısıtlayan bu ağır hükümlere karşılık davacı aleyhine somut yükümlülük getirilmemesi nedeniyle sözleşmenin davalıya ağır yükümlülükler getiren maddeleri Türk Borçlar Kanunu"nun 27.maddesiyle öngörülen kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırılık içerici mahiyette olduğundan bağlayıcılığı bulunmadığı, sözleşmenin 3, 4, 5, 6, 7, 8 9.maddeleriyle davalı aleyhine getirilen yükümlülükler ./..
karşılığı davacının da davalıya sözleşme süresince karşılıklı edim ifa yükümlülüğü bulunduğu, davacının, davalıya herhangi bir iş sağlamaması nedeniyle davalının iş akdini feshi haklı ise de; TBK 123. maddesi gereğince davacıya edimlerini yerine getirmesi için uygun bir süre vermeden sözleşmenin sözlü olarak feshinin davacıya karşı hüküm ifade etmediği, ancak davacı da sözleşmenin yürürlükte olduğu sürece davalıya menajerlik hizmetleri kapsamında gerektiği şekilde hizmet vermemesi nedeniyle kusurlu olduğundan davalının kendi imkanlarıyla bulmuş olduğu iş için sözleşmeyle öngörülen komisyon ücretinin tamamını talep etmesi hakkaniyete ve sözleşme dengesine aykırı olduğundan TBK 51 ve 52. maddesi gereğince tazminatlarından indirim yapılması gerektiği gibi, TBK 182. maddesi gereğince de davacının edimleriyle orantısız olan cezai şarttan indirim yapılması gerektiği, davacı davalının daha önce ... olduğu komisyon ücretleri için KDV ve stopaj istemiş ise de TBK 104. maddesine göre faiz veya kira bedeli gibi dönemsel edimlerden biri için alacaklı tarafından çekince belirtilmeksizin makbuz verilmişse önceki dönemlere ait edimler de ifa edilmiş sayılacağından ve madde dönemsel olarak ödenen diziden doğan alacakları için de geçerli olduğundan davacının önceki bölümler için komisyon ücretini alırken o bölümlerle ilgili KDV veya stopaj talep etme hakkını saklı tutmaması nedeniyle geçmiş ödemelerin eksik yapıldığından bahisle talepte bulunmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle, TBK 51 ve 52. maddeleri gereğince takdiri indirim yapılarak 5.000 TL komisyon ücreti ile bunun KDV"sinin 01/12/2011 tarihinden itibaren en yüksek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, TBK 182. madde gereğince takdiren 10.000 Amerikan Doları cezai şartın dava tarihinden Merkez Bankası"nca döviz hesaplarına uygulanan en yüksek faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası yargılamanın açıklığı ilkesini kabul etmiştir. Gerek mülga 1086 sayılı HUMK 388 maddesinde gerekse yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK"nın 294 ve devamı maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca hükme bağlanmıştır. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması ve tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi ilke olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle hükmün açık, anlaşılır ve şüpheye yer vermeyecek şekilde infazı kabil olarak kurulması ve de en önemlisi sonradan yazılacak gerekçeli kararın kısa karara uygun bulunması gerekir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş ve mahkeme kararlarına duyulan güven sarsılmış olacaktır. Kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki olmaması gerektiği gibi gerekçe ile hüküm fıkrası arasında da çelişki bulunmaması yasal bir zorunluluk olup, HMK"nın 298/2. maddesinde gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı düzenlenmiştir. Kararların bu hususlara aykırı oluşturulması mahkeme kararlarına duyulan güveni sarsacağı gibi verilen kararların hukuki denetiminin yapılmasını da olanaksız kılmaktadır.
Somut olayda mahkeme gerekçesinin ilk kısmında sözleşmenin 3. maddesiyle davalının mesleki işlerinin davacı ajans tarafından yürütülmesi öngörülüp, 4. maddesinin değişik fıkralarında davalıya ağır yükümlülükler getirilmesine ve 4.8 maddesiyle de davacının kendisine ulaşan teklifleri ajansa bildirmesi yükümlülüğü öngörülmüş ise de; davacı lehine davalının çalışma koşullarını kısıtlayan bu ağır hükümlere karşılık davacı aleyhine somut yükümlülük getirilmemesi nedeniyle sözleşmenin davalıya ağır yükümlülükler getiren maddeleri Türk Borçlar Kanunu"nun 27. maddesiyle öngörülen kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırılık içerici mahiyette olduğundan bağlayıcılığı bulunmadığı belirtilmesine rağmen, gerekçenin devamında davalının sözleşmede belirtilen komisyon ve cezai şarttan sorumlu olduğu belirtilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bu durumda, gerekçe kendi içerisinde çeliştiğinden verilen karar yukarıda açıklanan yasa ve içtihat hükümlerine aykırı bulunduğundan kararın bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
3- Bozma neden ve şekline göre, taraf vekillerinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle kararın resen BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, takdir olunan 1.480,00 TL duruşma vekalet ücretinin herbirtaraftan alınarak yekdiğerine verilmesine, ödedikleri peşin temyiz harcın istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 28/03/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.