Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2018/4773
Karar No: 2019/9458

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2018/4773 Esas 2019/9458 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2018/4773 E.  ,  2019/9458 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi : Sivas 2. İş Mahkemesi

    Dava, Tarım Bağ-Kur sigortalılığının tespiti istemine ilişkindir.
    İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı Kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun kabulü ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı ile davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    I-İSTEM
    Davacı, 2005"den bu yana geçen tüm günlerinin tarım Bağ-Kur"lu sayılması gerektiğinin tespitini istemiştir.
    II-CEVAP
    Davalı Kurum vekili; Kurum nezdinde yapılan incelemede, davacının 1479 sayılı ve 2108 sayılı Yasa gereği tescil kaydına rastlanmadığının, 5510 sayılı Yasanın yürürlük tarihi olan 01.10.2008 tarihinden önce Bağ-Kur sigortalılık kayıt işlemlerinin, sigortalının gerekli belgelerle müracaatı halinde tescil işlemlerinin gerçekleştirilirken, bu tarihten sonra Ziraat odası kaydının bildirimine göre yapıldığını, böyle bir bildiriminde bulunmadığı gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir
    III-MAHKEME KARARI
    A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
    İlk derece mahkemesi, davanın kabulüne, davacının 01/10/2005 - 07/07/2015 tarihleri arasında 506 sayılı Yasa kapsamındaki sigortalı çalışmaları hariç bırakılmak suretiyle Tarım Bağ-Kur sigortalısı sayılması gerektiğine karar vermiştir.
    B-BAM KARARI
    Ankara Bölge Adliye Mahkemesince, davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b.3 maddesi gereğince kabulüne,
    ... 2. İş Mahkemesinin 2015/382 E. – 2017/356 K. sayılı kararının kaldırılmasına,
    Davanın kısmen kabulü ile,
    a-Davacı ... T.C. Kimlik nolu ...’ün 01/09/2009 – 01/10/2011 tarihleri arasında zorunlu tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitine,
    b-01/10/2005 – 31/12/2005 ve 01/10/2011 – 07/07/2015 tarihleri arasındaki dönemler yönünden hukuki yarar yokluğu, 01/09/2009 – 01/10/2011 tarihleri arasındaki dönem yönünden sübut bulmadığından talebin reddine, karar vermiştir.
    IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ: Davacı vekili ile davalı Kurum vekili usul ve yasaya aykırı kararın bozulmasını talep etmişlerdir.
    V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
    Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 26. maddesi uyarınca; "Hakim tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir." Aynı Kanun"un 294-301 maddelerinde ise mahkeme kararlarının nasıl olması gerektiği belirlenmiştir. Bu düzenlemelere göre Mahkeme, usule veya esasa ilişkin bir nihai kararla davayı sona erdirir. Yargılama sonunda uyuşmazlığın esası hakkında verilen nihai karar, hükümdür. Yine aynı Kanun"un 297. maddesinin (2). fıkrasında “hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir”, hükümleri öngörülmüş olup, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait her hangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması, zorunludur.
    Somut davada; davacı 2005"den bu yana geçen tüm günlerinin tarım Bağ-Kur sigortalısı sayılması gerektiğinin tespitini istemiş olup, Bölge Adlie Mahkemesince davanın kısmen kabul edilmesine ve davacı ... T.C. kimlik nolu ...’ün 01/09/2009 – 01/10/2011 tarihleri arasında zorunlu tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitine, 01/10/2005 – 31/12/2005 ve 01/10/2011 – 07/07/2015 tarihleri arasındaki dönemler yönünden hukuki yarar yokluğu, 01/09/2009 – 01/10/2011 tarihleri arasındaki dönem yönünden sübut bulmadığından talebin reddine dair hüküm kurulması nedeniyle; 01.09.2009 - 01.10.2011 tarihleri yönünden hem kabul kararı hem de ret kararı verilmesi suretiyle hükmün kendi içinde çelişki oluşturulmuştur.
    O hâlde, davacı ile davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun kabulüne ilişkin kararı bozulmalıdır.
    SONUÇ: ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının yukarıda açıklanan nedenlerle HMK’nın 373/2 maddesi gereği BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, Başkan ..."in muhalefetine karşı, Üyeler ..., ..., ... ve ..."ün oyları ve oy çokluğuyla, 04/12/2019 gününde karar verildi.
    KARŞI OY
    Daire çoğunluğu ile aramızdaki uyuşmazlık, mahkeme hükmünün kendi içinde çelişkili olup olmadığı ve bun nedenle usul bozması yapılıp yapılamayacağı noktasındadır.
    Mahkeme kararı kanunda açıkça belirtilmiş unsurları ihtiva etmeli ve belli bir şekle uygun olarak yazılmalıdır. Kararda bulunması gereken hususlar HMK 297. maddede ayrıntılı olarak tek tek sayılarak gösterilmiştir. Bunun sebebi, kararın açık ve gerekçeli olması, infazı kabil olması ve hukuki dinlenilme hakkının yerine getirilmesidir. 298. maddeye göre de gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacaktır.
    Kararda yazılması gereken en önemli unsurlardan birisi de hüküm sonucudur. Zira hüküm sonucu, davacının somut talepleri hakkında infaz edilebilecek ve kesin hükme konu olabilecek şekilde kaleme alınmalıdır. Madde 297/2 “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir”
    10.04.1992 tarih, 1991/7 E. - 1992/4 karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının konusu, kısa karar ile gerekçeli kararın aynı olması gerektiği hususundadır. Sonradan yazılan gerekçeli kararın kısa karara uygun olması gerekir. İçtihadı birleştirme kararı, HMK m. 298/2"de, “gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz” şeklinde kanun maddesi haline gelmiştir. Tefhim edilen kısa karardan farklı olarak gerekçeli karar yazılamaz ise de somut olayda bu içtihadı birleştirme kararının uygulanma yeri yoktur.
    Usul bozması mutlaka usul kanununda bir hükme istinaden yapılmalıdır. Mahkemece kurulan hüküm HMK 294 vd. maddelere uygun olarak verildikten sonra gerekçenin çelişkiler içermesi veya hüküm fıkrasının kendi içinde çelişkili olması nedeniyle usul bozması kanunda öngörülmemiştir.
    Hüküm yeterince açık değilse veya icrasında tereddüt uyandırıyor yahut birbirine aykırı fıkralar içeriyorsa, icrası tamamlanıncaya kadar taraflardan her biri hükmün açıklanmasını veya tereddüt ya da aykırılığın giderilmesini isteyebilir (HMK 305/1).
    Bir hüküm, davada veya karşılık davada ileri sürülen taleplerden, sadece hükme bağlanmış olanlar hakkında kesin hüküm teşkil eder (HMK 303/2). Taraflarca talep edilen ancak mahkemece hükme bağlanmayan hususlar kesin hüküm oluşturmayacaktır.
    Kısa karar ile gerekçeli karar aynı ancak mevcut hüküm ile bunun gerekçesi arasında çelişki bulunması, başka deyişle, hâkim tarafından temyiz olunan karara uygun gerekçe oluşturulmaması halinde izlenecek yol ne olmalıdır? Bu hususu ikiye ayırarak incelemek gerekir.
    Birinci durum, temyiz olunan hüküm esas yönünden kanuna uygun olup da bu kararı yeterince açıklayan gerekçe oluşturulmaması veya hükümle gerekçenin birbiri ile çelişmesi halidir. Bu konu HMK m. 370/2 maddesinde açıklığa kavuşturulmuştur. “Temyiz olunan kararın, esas yönünden kanuna uygun olup da kanunun olaya uygulanmasında hata edilmiş olmasından dolayı bozulması gerektiği ve kanuna uymayan husus hakkında yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde Yargıtay, kararı düzelterek onayabilir. Esas yönünden kanuna uygun olmayan kararlar ile hâkimin takdir yetkisi kapsamında karara bağladığı edalar hakkında bu fıkra hükmü uygulanmaz.” Madde hükmüne göre mahkemece verilen karar doğru ancak gerekçede yanlışlıklar varsa Yargıtayca bu kararın gerekçesi düzeltilerek yani doğru gerekçe belirtilerek onanabilir. Kararın usulden bozulmasına gerek yoktur.
    İkinci durum, temyiz olunan karar esas yönünden kanuna aykırı olduğu gibi buna oluşturulan gerekçe ile de arasında çelişki olması halidir. Bu durumda, madde 370/2 hükmünden, esas yönünden kanuna uygun olmayan kararlar hakkında düzelterek onama kararı verilemeyeceği, bozma kararı verilmesi gerektiği sonucu çıkmaktadır. Bu hüküm dışında kanunlarda meseleye ışık tutan başka hüküm olmadığı gibi yukarıda sözü edilen içtihadı birleştirme kararı ise bu hali kapsamamaktadır.
    Temyiz olunan hüküm kanuna aykırı olduğu gibi buna uygun gerekçe oluşturulmamışsa, yani sonuç olarak Yargıtayca bozulması gereken hüküm ile de çelişen bir gerekçe oluşturulmuş ise bunların tamamı bozma kapsamı içinde değerlendirilecektir. Kanuna aykırı olarak verilen bir hükme, kanuna uygun bir gerekçe yazılamayacağı gibi bozma kararı hem hükmün hem de gerekçenin yanlışlığına ilişkin olabilir. Aksi halde yerel mahkeme kanuna aykırı hükmüne uygun bir gerekçe oluşturmaya zorlandıktan sonra bu sefer hükmün kanuna aykırı olması nedeniyle bozulması gerekecektir. Yani karar önce usulden bozulup sonra esas yönünden bozulacaktır.
    Hükmün kendi içinde birbirine aykırı fıkralar içermesi hali üzerinde de durmak gerekir. Hüküm fıkraları birbiri ile çelişkili ise, örneğin davanın kabulü denildikten sonra kısmen kabul şeklinde kabul kararı verilmesi halindeki durum, HMK 305. madde kapsamında değerlendirilmelidir. Taraflardan her biri hükmün açıklanmasını ya da aykırılığın giderilmesini mahkemeden isteyebilir.
    Somut olayımızda, davacı sigortalılık süresinin tespiti ve prime esas kazançlarının da tespitini talep etmiş, Bölge Adliye mahkemece davanın kabulüne denilerek sigortalılık süresinin kabulüne karar verilmiş ancak prime esas kazanç yönünden davacının ve işverenin istinaf talebi olmaması nedeniyle karar verilmemiştir. Prime esas kazanç yönünden hüküm kurulmaması HMK 303/2 maddesi uyarınca kesin hüküm teşkil etmeyeceği gibi kararı temyiz eden fer’i müdahil Kurum lehine de yargılama gideri oluşturulamayacaktır.
    Usul mevzuatımızda, hükmün kendi içerisinde çelişkili olması durumunda sırf bu nedenle usul bozması yapılması gerektiği yönünde düzenleme olmadığı, davanın esasına girilerek hüküm yanlış ise esas yönünden bozma kararı verilebileceği düşüncesinde olduğumdan sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi