17. Hukuk Dairesi 2018/6249 E. , 2019/12021 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki itirazın iptali davası üzerine yapılan yargılama sonunda, kararda yazılı nedenlerle, davanın kabulüne ilişkin verilen hüküm, davalı vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalının maliki olduğu trafik sigortasız aracın yaptığı tek taraflı kazada yaralanan ve malul kalan 3. kişiye 94.486,00 TL. tazminat ödemesi yaptıklarını, ödenen bedelin rücuen tahsili için başlatılan takibe davalı yanın itiraz ettiğini, itirazın haksız olduğunu belirterek icra takibine itirazın iptali ile % 40 icra inkar tazminatının davalı yandan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davaya konu kazaya karışan aracını kazadan önce oto alım satım sözleşmesi ile ... adlı kişiye satan davalının işleten sıfatının bulunmadığını, araç sigortasının da bu kişi tarafından yaptırıldığını, işleten sıfatı olmayan davalıya rücu edilemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; davanın kabulü ile davalının icra takibine itirazının iptaline ve takibin kaldığı yerden devamına, alacak likit olmadığından davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu"nun 14/2-b maddesi ile ... Yönetmeliği"nin 9/1-b maddesi gereği, dava dışı 3. kişiye maluliyet tazminatı ödeyen davacının ödediği bedelin, zarardan sorumlu olduğu iddia edilen davalıdan rücuen tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davalı vekili, davalının kaza yapan aracını, kazadan önce, 05.07.2007 tarihli noter vekaletnamesiyle dava dışı galericiye (... Otomotiv adlı işletmeye) satış için bıraktığını; bu işletme aracılığıyla aracın ihbar olunan ... adlı kişiye satılıp teslim edildiğini, davalının araç işleteni sıfatı bulunmadığını savunmuş; bu hususu ispat bakımından da davalı ile ihbar olunan ... adlı kişi arasında imzalanan tarihsiz "oto satış sözleşmesi" başlıklı belgeyi, davalının ... Otomotiv yetkilisi olan kişilere aracın satışı işlemlerini yapabilmesi için kazadan önce (05.07.2007) verdiği vekaletnameyi sunmuştur. Mahkemece, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"nun 20/d maddesi gereği, tescilli aracın noterden resmi şekilde satımının yapılması gerektiği, davacıyı bağlayacak nitelikte resmi devir olmadığı için kaza tarihi itibariyle kayıt maliki olan davalının işleten sıfatının devam ettiği gerekçesiyle, zarardan sorumluluğuna hükmedilmiştir.
İşleten tanımı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"nun 3. maddesinde "Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır" şeklinde yapılmıştır. 2918 sayılı KTK"nın 3. maddesinde işleten sıfatının belirlenmesinde şekli ve maddi ölçüt olmak üzere iki ayrı ölçüden yararlanılmıştır. Şekli ölçüye göre trafik sicilinde malik görülen kişi işletendir. Maddi ölçüye göre ise, trafik sicilinde adı geçen kişinin önemi bulunmamakta olup önemli olan araç üzerindeki fiili hakimiyet, araçtan ekonomik yarar sağlama, masraf ve rizikolara katlanma gibi ölçütlerdir. İşletenin belirlenmesinde doktrin ve Yargıtay"ın kabul ettiği görüş maddi ölçüdür.
Bu yasal düzenleme karşısında, kazaya karışan araçların meydana getirdikleri zararlardan araç sahiplerinin hukuken sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiş ise de, bu araçların sahipleri tarafından herhangi bir sebeple yararlanılmasının bir başka kimseye devir edilmesi halinde (çok kısa bir süre olmaması kaydıyla), artık üzerindeki fiili hakimiyetin kalmaması ve bu sebeple ekonomik yönden de bir yararlanma olanağının kalktığı durumlarda, o aracı kaza sırasında fiili hakimiyeti altında bulunduran ve ondan iktisaden yararlanan kimsenin işleten sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerekip, bunun sonucu olarak da araç malikinin sorumlu tutulmaması gerekecektir. Gerek doktrinde, gerekse Yargıtay"ın uygulamalarında, işleten sıfatının belirlenmesinde araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması ve fiili hakimiyetin uzun süreli olması gerekmektedir. Ancak bu konuda getirilecek delillerin üçüncü kişileri bağlayabilecek nitelikte ve güçte olması, özellikle zarara uğrayanların haklarını halele uğratacak bir sonuç yaratmaması şarttır.
Diğer yandan, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"nun 104. maddesi gereğince, motorlu araçlarla ilgili mesleki faaliyette bulunan kişiler, bu tür araçların gözetim, onarım, bakım, alım-satım, araçta değişiklik yapılması amacı ile veya benzeri amaçla kendisine bırakıldığı durumlarda, aracın fiili hakimiyetlerinde bulunduğu zamanda sebep olduğu zararlardan dolayı işleten gibi sorumludur. Bu madde uyarınca galericinin gerçek işleten malik yerine farazi işleten olarak sorumlu tutulabilmesi için, araç üzerindeki eylemsel egemenliğin kesin biçimde bu yere geçtiğinin ortaya konulması gerekmekte olup, Hukuk Genel Kurulu"nun 06.05.2015 tarih, 2013/17-2197 Esas ve 2015/1302 Karar sayılı içtihadında da belirtildiği üzere, bu eylemsel egemenliğin geçişi de aracın satışı için verilmiş özel vekaletname ve aracın galeriye teslim edildiğine dair yazılı herhangi bir belge ile ispat edilebilecektir.
Somut olayda; dava dışı galerici olduğu ve ... Otomotiv adlı işletmeyi işlettiği iddia edilen dört kişiye davalının 05.07.2007"de (15.11.2007 tarihine kadar geçerli olmak üzere) noterden satış vekaletnamesi verdiği; davalı ile ihbar olunan ... arasında harici oto satım sözleşmesi imzalanıp aracın bu kişiye teslim edildiği; daha sonra galericiler tarafından davaya konu kazada malul kalan çocuğun babası ..."ye (aynı zamanda davacının ödeme yaptığı kişi) aracın satıldığı; malul kalan çocuğun ailesi ile araç sürücüsünün ceza soruşturmasında aracın ..."ye ait olduğu yönünde beyanda bulundukları dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Dosyadaki tüm bu delillere göre; davalının aracını resmi devir olmaksızın, galericilik yapan 3. kişilere özel vekaletnameyle bıraktığı ve aracın harici satımlarla birden çok kez el değiştirdiği; aracı en son zilyetliğinde bulunduran ..."nün çocuğunun davaya konu kaza sonucu malul kalması nedeniyle davacı ..."nın tazminat ödemesi yaptığı görülmektedir. Bu itibarla, davalının işleten sıfatı yönünden mahkemece yapılan değerlendirmeler isabetli olmamıştır.
Diğer taraftan; davacı ..., araç kayıt maliki olan davalıya aracın trafik sigortasının bulunmadığı gerekçesiyle rücu etmektedir. Şanlıurfa İl Emniyet Müdürlüğü"nün 28.01.2010 tarihli cevabi yazısında, kazayı yapan aracın davalı adına kayıtlıyken 09.06.2004 tarihinde (kazadan önce) hurdaya ayrıldığı bildirildiği halde; Dairemizin geri çevirme kararı üzerine yazılan yazıya verilen 28.11.2018 tarihli cevapta, aracın davaya konu kazadan sonra (29.08.2008 tarihinde) kullanılamayacak durumda olması nedeniyle hurdaya ayrılıp kaydının kapatıldığı bildirilmiştir. Davalının kayıt maliki olduğu aracın davaya konu kazadan önce hurdaya ayrılmış olup olmaması ile hurdaya ayrılış nedeni, trafik sigortası yaptırma zorunluluğunu ve davacının rücu hakkını doğrudan etkileyeceği için, bu husustaki mahkeme araştırması da yetersizdir.
Açıklanan hukuki ve maddi vakıalar karşısında mahkemece; dava dosyası kapsamındaki delil ve belgeler, galericilik yapan dava dışı 3. kişilere davalı tarafından araç satışı için kazadan önce verilen özel vekaletnamenin kapsamı, galericilerin tanık sıfatıyla verdikleri beyanlar ve zarar gören çocuğun ailesinin ceza soruşturması kapsamındaki beyanları da dikkate alınarak davalının araç işleteni sıfatının bulunduğu zamanda davaya konu kazanın gerçekleşip gerçekleşmediğinin değerlendirilmesi; Şanlıurfa İl Emniyet Müdürlüğü"nün iki ayrı tarihte verdiği cevaplar arasındaki çelişki giderilerek, aracın kazadan önce hurdaya ayrılmış araç olup olmadığı ve trafik sigortası yaptırma zorunluluğu kapsamındaki araç olup olmadığı üzerinde de durulmak suretiyle davacının rücu hakkının değerlendirilmesi gerekirken, eksik incelemeyle, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA; peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 16/12/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.