Esas No: 2019/28161
Karar No: 2020/13552
Karar Tarihi: 02.11.2020
Yargıtay 19. Ceza Dairesi 2019/28161 Esas 2020/13552 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
http:///youtu.be/t_kZaSuaVQM uzantılı internet sitesinde yayımlanan video nedeniyle kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu iddia eden ilgilisi ...tarafından yapılan erişimin engellenmesi talebinin reddine dair Çanakkale Sulh Ceza Hâkimliğinin 27/11/2018 tarihli ve 2018/4576değişik iş sayılı kararına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin mercii Burhaniye Sulh Ceza Hâkimliğinin 14/12/2018 tarihli ve 2018/3053 değişik iş sayılı kararı aleyhine, Adalet Bakanlığı"nın 29.03.2019 gün ve 2019 - 891 sayılı kanun yararına bozma istemini içeren yazısı ekindeki dava dosyası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 08.04.2019 gün ve KYB. 2019/35859 sayılı ihbarnamesi ile dairemize gönderilmekle okundu.
Anılan ihbarnamede;
5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunu’nun 9/1. maddesinde “İnternet ortamında yapılan yayın içeriği nedeniyle kişilik haklarının ihlal edildiğini iddia eden gerçek ve tüzel kişiler ile kurum ve kuruluşlar, içerik sağlayıcısına, buna ulaşamaması hâlinde yer sağlayıcısına başvurarak uyarı yöntemi ile içeriğin yayından çıkarılmasını isteyebileceği gibi doğrudan sulh ceza hâkimine başvurarak içeriğe erişimin engellenmesini de isteyebilir.” ve anılan maddenin 3. fıkrasında “İnternet ortamında yapılan yayın içeriği nedeniyle kişilik hakları ihlal edilenlerin talepleri doğrultusunda hâkim bu maddede belirtilen kapsamda erişimin engellenmesine karar verebilir.” şeklindeki düzenlemeler karşısında, itiraz merciince erişimin engellenmesi talep edilen videoda talepte bulunanın kişilik haklarını ihlâl edici mahiyette olmadığı ve eleştiri mahiyetinde bulunduğundan bahisle itirazın reddine ilişkin karar verilmiş ise de;
Benzer bir olayla ilgili olarak Yargıtay 19. Ceza Dairesinin 10/12/2018 tarihli ve 2018/7735 esas, 2018/13080 karar sayılı ilâmında; "...Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17/6/2015 tarihli ve E.2014/4-56, K.2015/1679 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir : "...Unutulma hakkına gelince; unutulma hakkı ve bununla ilişkili olan gerektiği ölçüde ve en kısa süreliğine kişisel verilerin depolanması veya tutulması konuları, aslında kişisel verilerin korunması hakkının çatısını oluşturmaktadır. Her iki hakkın temelinde bireyin kişisel verileri üzerinde serbestçe tasarruf edebilmesini, geçmişin engeline takılmaksızın geleceğe yönelik plan yapabilmesini, kişisel verilerin kişi aleyhine kullanılmasının engellenmesini sağlamak yatmaktadır. Unutulma hakkı ile geçmişinde kendi iradesi ile veya üçüncü kişinin neden olduğu bir olay nedeni ile kişinin geleceğinin olumsuz bir şekilde etkilenmesinin engellenmesi sağlanmaktadır. Bireyin geçmişinde yaşadığı olumsuz etkilerden kurtularak geleceğini şekillendirebilmesi bireyin yararına olduğu gibi toplumun kalitesinin gelişmişlik seviyesinin yükselmesine etkisi de tartışılmazdır. Unutulma hakkı; üstün bir kamu yararı olmadığı sürece, dijital hafızada yer alan geçmişte yaşanılan olumsuz olayların bir süre sonra unutulmasını, başkalarının bilmesini istemediği kişisel verilerin silinmesini ve yayılmasının önlemesini isteme hakkı olarak ifade edilebilir..." ... Yukarıda yapılan açıklamalar ve genel ilkeler bağlamında somut olay değerlendirildiğinde; başvuruya konu haberlerin ilk kez yayınlandıkları tarihte, her hangi bir eleştiri veya yorum yapılmaksızın internet üzerinde yorumsuz biçimde yayınlanmalarının, olay tarihinde kişilik haklarına karşı bir saldırı veya ihlal içermediği, bu hâliyle ifade ve basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilebileceği, başvuranların beraat etmeleri sonucu, aradan geçen dokuz yıl sonra, haberin "güncellik" değerini yitirdiği, dolayısıyla haberin o tarihte "gerçeklik ve doğruluk" kriterlerini karşılamasının artık bir önemi kalmadığı, habere konu olan yargılama sürecinin tüm aşamalarıyla sona ermesiyle birlikte, habere konu olan kişiler için haksızlık içeren durumun, toplum tarafından öğrenilmesinin, geçmişte gerçeklik ve doğruluk payı varmış gibi ifşa edilmesi anlamına gelebileceği, dolayısıyla adı geçen habere istenildiği zaman ulaşılmasının, toplum açısından yanlış algılamaya yol açabileceği, başvuranların beraatle sonuçlanan bir yargı sürecinde gözaltına alınması ve tutuklanması süreçlerine dair haberin basının arşivinde bulunmasının, haberin kamu yararı için gelecekte hatırlanması veya istatistiki açıdan değerlendirilmeye alınması gibi işlevi de taşımadığı, dolayısıyla haberin yayında kalmasının, toplumun ilerlemesi, gelişmesi için bir katkı sağlamayacağı gibi, kamu yararına toplum hafızasında yer etmesi gibi bir etkisi de olmadığı, haberin içeriğini oluşturan kişilerin; toplumu temsil ve topluma hizmet etme gayesiyle seçilmiş veya atanmış siyasilerden olmadığı gibi, topluma kendini anlatma ve toplumu aydınlatma gayesiyle eser veren sanatçılardan veya aydınlardan da olmaması nedeniyle, suç geçmişlerine dair bilgilerin kamuyu ilgilendirmediği, ayrıca bu bilgilerin sadece devletin belirli organlarınca kayıt altında tutulabileceğinin, başvuranların isimlerinin ad ve soyadı şeklinde açıkça yazılması suretiyle "örgüt, fuhuş ve insan ticareti" gibi kelimelerin yanında anılmaya devam etmesinin, şeref ve haysiyetlerine karşı bir eylem olduğu gibi, bu nedenle gözaltına alındıkları bilgisinin arşivlenmesinin kişisel verilerin izinsiz olarak işlenmesi ve yayınlanması anlamına geleceği, yukarıda yer alan değerlendirmeler karşısında, başvuranların istememesine rağmen, geçmişlerinde yer eden olumsuz tecrübelere dair haberlere, toplum tarafından istenen her anda kolaylıkla ulaşılmasının başvuranların kişilik haklarını zedelediği, sonuç ve kanaatine varıldığından ..." şeklindeki açıklamalar nazara alındığında,
Dosya kapsamına göre, başvuru sahibinin talep konusu videonun yayınlandığı 01/08/2013 tarihinde ve halen Çanakkale Hasan Ali Yücel Anadolu Lisesinde Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni olarak görev yapmakta olduğu, bahse konu videonun yayınlanmasından itibaren beş yılı aşkın bir süre geçmiş ve halen ulaşılabilir olmasının, başvuru sahibinin mesleki haysiyetini zedeleyici nitelikte olduğu, video içeriğinin eleştiri sınırını aştığı ve başvuranın istememesine rağmen, geçmişinde yer eden olumsuz tecrübelere dair habere, toplum tarafından istenen her anda kolaylıkla ulaşılmasının başvuranın kişilik hakkını zedelediği anlaşılmakla, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla,
Gereği görüşülüp düşünüldü:
5651 sayılı "İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun"un "içeriğin yayından çıkarılması ve erişimin engellenmesi" başlıklı 9. maddesinin uygulanma şartları;
- İnternet ortamında yapılan bir yayın olması,
- Yapılan yayın içeriği nedeniyle, gerçek ve tüzel kişiler ile kurum ve kuruluşların "kişilik haklarının" ihlal edilmesidir.
İnternet içeriğine erişimin engellenmesi tedbiri, başvuranın kişilik haklarını ihlal ettiği mahkeme kararıyla tespit edilen bir internet yayınına toplumun erişiminin derhal engellenmesi amacıyla düzenlenmiş bir tedbirdir. Erişimin engellenmesi tedbirinin uygulanması için yayının içeriğinde kişilik hakkına yönelen bir suç unsuru bulunması şartı aranmadığı gibi yayın içeriğinde bir suç işlenmişse dahi yürütülecek ceza muhakemesinin sonucu beklenmeksizin erişimin engellenmesi tedbirine bir koruma tedbiri olarak hükmedilebilecektir. Erişimin engellenmesine konu edilen ve başvuranın kişilik hakkını ihlal ettiği tespit edilen internet yayınının "bir an önce" internet ortamından kaldırılması, gerek kişilik haklarının gerekse kamu düzeninin korunması açısından elzemdir. Ancak verilecek kararlarda ifade ve basın özgürlüğünün zedelenmemesi de gözetilmesi gereken bir diğer husustur.
Kişilik Hakları; özel hukukta kişinin doğumla birlikte kazandığı ve üzerine kişisel gelişimiyle birlikte her geçen gün yeni değerler kattığı kişiliğinin, maddi ve manevi bütünlüğünün, isminin, mesleki kariyerinin, ailesinin ve hatta sosyal çevresinin kişi üzerinde oluşturduğu, kısacası kendini gerçekleştirme yolunda elde ettiği tüm kazanımlarının ve menfaatlerinin, hukuk düzeni tarafından koruma altına alınan yönüdür. Kişilik hakları, haklar kategorisinde yer alan mutlak haklar başlığı altında, kişiye sıkı sıkıya bağlı ve devredilemeyen, parayla satın alınamayacak bir takım değerleri koruduğu için malvarlığına ilişkin değil, şahısvarlığına ilişkin haklardandır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanun"un "Kişiliğin korunması" üst başlığında yer alan 24. maddesi;
"Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hâkimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir. Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da Kanun"un verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır." hükümleriyle, herhangi bir hukuka uygunluk sebebi olmaksızın kişilik hakkına karşı yapılan her saldırının hukuka aykırı olduğunu ve bu saldırıya uğrayan kimsenin hakimden bu özel kanun maddesine göre de korunma isteyebileceğini düzenlemektedir.
Kişilik haklarına dair yukarıdaki düzenlemeler, kişinin bu temel hakkını sınırlayabilen durumları, "kişinin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar veya kanunun verdiği yetkisinin kullanılması" olarak sınırlandırmış, bu durumlar haricinde kişinin sahip olduğu kişilik haklarına karşı her tür saldırının mutlak suretle "hukuka aykırı" olduğunu belirtmiştir. İfade ve basın özgürlüğü de şüphesiz bir hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilmektedir.
İfade özgürlüğü; insanın dilediği zaman, koşul ve şekilde, herhangi bir baskı, sınırlama veya zorlama olmaksızın;
- Bilgi, haber, mesaj ve yorumlara erişebilme,
- Elde ettiği bilgiyi özgürce yorumlama, düşünebilme ve fikir sahibi olma,
- Sahip olduğu düşünce ve kanaatini baskı altında kalmadan açıklayabilme, iletme ve yayma imkanının bulunmasıdır.
İfade özgürlüğü, AİHS’nin 10. maddesinde, T.C. Anayasası’nın 25 ve 26. maddelerinde düzenlenmiş bir temel hak ve özgürlüktür. Ancak diğer temel hak ve özgürlüklerde olduğu gibi ifade özgürlüğünün de bir kapsamı ve sınırları vardır.
Yukarıda anlatılan genel ilkelerin kanun yararına bozmaya konu somut uyuşmazlık açısından değerlendirilmesine gelince;
Başvuran öğretmenin, erişime engellenmesini istediği video, youtube adlı sosyal paylaşım sitesinde Esat Kurnaz (sanal) adlı bir kişi tarafından 10.08.2013 tarihinde paylaşılan videodur. Paylaşım içeriğinde, Hasan Ali Yücel Lisesi"nde görev yapan başvuran öğretmenin, sınıf içinde ders yapmaya çalışırken kayda alındığı anlaşılmaktadır. Videoyu çeken cep telefonu, sınıftaki bir öğrenciye aittir ve çekimin öğrencilerin sıralarından ayakta çekildiği görülmektedir. Öğretmen iki erkek öğrenciyi tahtaya kaldırmış ve diğer öğrencilere ders anlatmaya çalışmakta, ancak sınıfta büyük bir gürültü ve herkesin kendi halinde birden fazla diyaloğa girdiği görülmektedir. Videonun başlığı "Bu nasıl edebiyat öğretmeni"dir. Başvuranın dilekçesinde, 5 yıl önce bir öğrenci tarafından çekilen ancak internet üzerinde herkesin erişimine kim tarafından sunulduğu bilinmeyen bu videoyu artık unutmak istediğini, yeni okulu ve yeni sınıfındaki görevine, geçmişi ile ilgili bu video olmadan devam etmeyi amaçladığını belirterek erişimin engellenmesini talep ettiği görülmektedir.
Başvuranın talebi ve itirazı, ilgili Sulh Ceza Hakimliklerince, başvuruya konu yorumları yapan kişilerin ve içerikleri yayınlayan sitenin savunma yapabilme imkanı olmadığından bahisle konuyla doğrudan ilgisi olmayan ve "basın özgürlüğünü" anlatan bir Anayasa Mahkemesi kararına atıfla reddedilmiş ise de;
Başvuranın, oluşturulmasında bilgisi ve rızası olup olmadığı anlaşılamayan video kaydının, esasen başvuranın kişilik haklarını ihlalinden ziyade, bir okulda sadece öğrenciler ile öğretmen arasında yapılan ders sırasında, kamu hizmetini yerine getirmeye çalışan bir öğretmen ve sınıftaki tüm öğrencileri konu edinmesi bakımından kişisel verilerin işlenmesi olarak görülmesi mümkündür. Öte yandan kamu hizmetinin görülmesi sırasında ilgili idarenin bilgisi ve onayı alınmaksızın çekilen ve internet paylaşım sitelerinde dolaşan video nedeniyle bir soruşturma yapılıp yapılmadığı da dosya kapsamından anlaşılamamaktadır. Bu nedenle video içeriğinde bulunan görüntülerinin internet ortamında yer almasının "Kişisel Verilerin Korunması" ve "Unutulma Hakkı" kapsamında değerlendirilmesi gerekecektir.
Kişisel Veri; 07.04.2016 tarihinde yürürlüğe giren Kişisel Verilerin Korunması Kanunu"nun 3. Maddesinde "...Kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgi...” şeklinde tanımlanmıştır.
6698 sayılı Kanun"un ilgili madde gerekçesinde; "...Kişisel veriler, sadece bireyin adı, soyadı, doğum tarihi ve doğum yeri gibi onun kesin teşhisini sağlayan bilgiler değil, aynı zamanda kişinin aklî, psikolojik, fizikî, kültürel, ekonomik, sosyal ve sair özelliklerine ilişkin verilerdir. Bir kişinin belirli veya belirlenebilir olması, mevcut verilerin herhangi bir şekilde bir gerçek kişiyle ilişkilendirilmesi suretiyle, o kişinin tanımlanabilir hale getirilmesini ifade eder. Yani verilerin; kişinin fiziksel, ekonomik, kültürel, sosyal veya psikolojik kimliğini ifade eden somut bir içerik taşıması veya kimlik, vergi, sigorta numarası gibi herhangi bir kayıtla ilişkilendirilmesi sonucunda kişinin belirlenmesini sağlayan tüm halleri kapsar. İsim, telefon numarası, motorlu taşıt plakası, sosyal güvenlik numarası, pasaport numarası, özgeçmiş, resim, görüntü ve ses kayıtları, parmak izleri, genetik bilgiler gibi veriler dolaylı da olsa kişiyi belirlenebilir kılabilme özellikleri nedeniyle kişisel verilerdir" açıklamasına yer verilmiştir.
Öğretide de kişisel verilere ilişkin; "Bireyin şahsi, mesleki ve ailevi özelliklerini gösteren, o bireyi diğer bireylerden ayırmaya ve niteliklerini ortaya koymaya elverişli hertürlü bilgiyi ifade eder" (Ersan Şen, Türk Ceza Kanunu Yorumu, Vedat Kitapçılık, İstanbul, 2006, s.601), "Bir kişinin adı ve soyadı, yaşı, cinsiyeti, doğum yeri, dini, TC kimlik numarası, cinsel hayatı, cep telefonu numarası, medeni durumu, ailesi, işi, geliri, borçları, adresi, geçirdiği hastalıklar, özel zevkleri ve buna benzer bilgileri" (Volkan Sırabaşı, İnrternet ve Radyo- Televizyon Aracılığıyla Kişilik Haklarına Tecavüz, Adalet Yayınevi, Ankara, 2007, 2. Bası, s.195) şeklinde tanımlar yapılmıştır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 17.06.2014 tarihli, 2012/12-1510 E. 2014/331 K. sayılı kararında;
"...Kişilerin, sadece insan olması ve toplumdaki yeri, bazı değerleri kişisel veri haline getirmektedir, örneğin; kişinin adı, adresi, kimlik bilgileri, medeni durumu vb... Bunun yanında teknolojik gelişmeler nedeniyle gittikçe karmaşıklaşan toplum hayatındaki bir takım bilgiler de kişisel veri haline gelmiştir, örneğin; vatandaşlık numarası, banka hesap numarası, telefon numarası, elektronik posta adresi ve şifresi vb... Dolayısıyla farklı gruplandırmalar bulunmakla birlikte kişisel verilerin iki başlık altında toplanması mümkündür. Birinci grupta; insanın varoluşundan kaynaklanan kişiliğine ait bilgiler, ikinci grupta ise; teknolojinin gelişmesiyle insanın modern toplumda yer alması nedeniyle kendisine verilen ya da çeşitli hizmetlere ulaşmasında kullanılan bilgiler yer almaktadır. Ancak her iki grupta yer alan bilgilerin de kişisel veri olarak hukuk düzenindeki değeri ve korunmaları açısından bir fark bulunmamaktadır. (Murat Volkan Dülger, Bilişim Suçları ve İnternet İletişim Hukuku, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2014, 4. bası, s.577)
TCK"nun 136. maddesinde tıpkı 135. maddesinde olduğu gibi korunan hukuki değer genel olarak kişilerin özel hayatı ve hayatın gizli alanı, özelde ise kişisel verilerdir. Bu düzenlemeler ile tüm kişisel veriler koruma altına alındığından kişisel verilerin mutlaka gizli olması zorunlu değildir. Gizli olmayan ve herkes tarafından bilinen kişisel veriler de hukuka aykırı eylemlere karşı korunmalıdır. Zira kişisel verilerin korunmasına ilişkin suçlarda korunan hukuki değer "sır" olmayıp, verinin ilgilisi olan kişinin kişilik haklarıdır.(Murat Volkan Dülger, Bilişim Suçları ve İnternet İletişim Hukuku, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2014, 4. bası, s.579, 588-593)...
...Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde; TCK"nun 135 ve 136. maddelerindeki kişisel verilerin korunmasına ilişkin düzenlemelerde sadece sır niteliğinde kişisel verilerin korunacağına ilişkin bir hükmün bulunmaması ve aksine 135. maddenin gerekçesinde gerçek kişiyle ilgili her türlü bilginin kişisel veri olarak kabul edilmesi gerektiğinin belirtilmesi karşısında, her türlü kişisel verinin hukuka aykırı olarak başkasına verilmesi, yayılması ve ele geçirilmesi fiillerinin kanunun 136. maddesindeki suçu oluşturduğu kabul edilmelidir.
Bu kapsamda somut olayda, sanığın genel yayın yönetmenliğini yaptığı gazetede köşe yazarı olarak çalışan katılanın yazdığı köşesinde kullanılan fotoğrafın, hukuka uygunluk nedenlerinin bulunmaması nedeniyle hukuka aykırı olduğunda tereddüt bulunmayan bir yöntemle sanık tarafından internetteki özel bir arkadaşlık sitesine kimlik, adres ve telefon bilgileri verilmeksizin ve erkek arkadaşı aradığı açıklamasıyla konulması eylemi, TCK"nun 136. maddesinde düzenlenen kişisel verileri hukuka aykırı olarak yayma suçunu oluşturmaktadır...."
Şeklindeki gerekçeyle, sanığın, mağdurun zaten onu tanıyan herkesçe bilinen ve kolaylıkla ulaşılabilen fotoğrafını, altında mağdurun erkek aradığını belirterek rızası dışında bir arkadaşlık sitesinde yayınlaması eyleminin, hukuka aykırı bir eylem olduğu ayrıca TCK"nın 136. maddesinde belirtilen suçu oluşturduğuna tereddüt bulunmadığı tespiti yapılmıştır.
Keza Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 17.06.2015 tarihli, 2014/4-56 E. Ve 2015/1679 K. Sayılı kararında da;
"...Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)’nin 8. maddesinde yer alan özel yaşama saygı hakkı altında korunan “mahremiyet hakkı”nın, bireyin kendisi hakkındaki bilgileri kontrol edebilmesi şeklindeki hukuki çıkarlarını da içerdiği ifade edilmektedir. Zira bireyin kendisine ait herhangi bir bilginin, kendi rızası olmaksızın açıklanmaması, yayılmaması ve bu bilgilere başkalarının ulaşamaması kısacası kişisel verilerinin mahrem kalması konusunda hukuki menfaati bulunmaktadır. (Gülay Arslan Öncü, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde Özel Yaşamın Korunması, Beta Yayınları, İstanbul 2011, s.182)...
Kişiye unutulma hakkının sağlanması ile birlikte özel hayatının gizliliği korunmuş olacaktır.
Somut olaya bu kapsamda bakıldığında; davacı, kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanarak, müteselsilen cinsel saldırı suçunun mağdurudur. 2006 yılında gerçekleşen eylem tarihinde davacı bekâr olup maruz kaldığı eylem geleceği açısından etkilidir. Yapılan yargılama sonunda kamu görevlisi olan sanık ceza almıştır. Temyiz istemi üzerine yapılan inceleme sonunda ise hüküm 2009 yılında onanmıştır. Mağdur davacı gerek hazırlık gerekse de yargılama sırasında cinsel saldırının nasıl gerçekleştiğini açık bir şekilde anlatmış, bu anlatımlar doğal olarak karar metnine geçirilmiştir. Karar mağdur ve sanığın ismi rumuzlanmadan 2010 yılı nisan ayında yayınlanan kitapta yer almıştır.
Hemen ifade edilmelidir ki; davacının rızası dışında bir kitapta geçen ismi kişisel veri niteliğindedir.
Ayrıca şunun da ifade edilmesi gereklidir ki; unutulma hakkı tanımlarına bakıldığında her ne kadar dijital veriler için düzenlenmiş ise de, bu hakkın özellikleri ve bu hakkın insan haklarıyla arasındaki ilişkisi dikkate alındığında; yalnızca dijital ortamdaki kişisel veriler için değil, kamunun kolayca ulaşabileceği yerde tutulan kişisel verilere yönelik olarak da kabul edilmesi gerektiği açıktır.
Davacı, geçmişte yaşadığı kötü bir olayın toplum hafızasından silinmesini istemektedir. Unutulma hakkı ile geçmişindeki yaşanan talihsiz bir olayın unutularak geleceğini serbestçe şekillendirmek, diğer bir deyişle hayatında, yeni bir sayfa açma olanağı istemektedir. Kaldı ki, davacı da yargılama sırasında verdiği dilekçelerinde bu istem üzerinde ısrarla durmuştur. Davacı unutulma hakkı ile özel hayatına ilişkin kişisel verilerinin üçüncü kişiler tarafından bilinmemesini, aradan geçen süre nedeniyle toplum hafızasından silinmesini istemektedir.
4 yıl önce gerçekleşen bir olayın mağduru olan kişinin adının açık bir şekilde yazılarak kitapta yer alması halinde unutulma hakkının bunun sonucunda da davacının özel hayatının gizliliğinin ihlal edildiği kabul edilmelidir. Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın “Google Kararı”nda açıkladığı gibi ilgili verinin kamu hayatında oynadığı önemli rol ve halkın ilgili veriye yönelik yoğun ilgisi şeklinde, üstün bir kamu yararını ortaya koyan özel sebepler bulunmadığına göre bilimsel esere alınan kararda kişisel veriler açık bir şekilde yer almamalıdır..."
Şeklindeki gerekçeyle, başvuran ve cinsel saldırı suçu mağduru olan davacının isminin; her ne kadar okuyucuların somut olaydaki ismine değil gerçekleşen somut eyleme daha çok dikkat ettiği bilinse de, bilimsel ve eğitim amaçlı bir kitapta anlatılan örnek olay içeriğinde rumuzlanmadan bulunmasının, özel hayatın gizliliğini ve bu kapsamda unutulma hakkını ihlal eder mahiyette hukuka aykırı bir eylem olduğundan manevi tazminat koşullarının gerçekleştiğinin kabulüne karar verilmiştir.
Dairemizin, başta 2016/15510 E. 2017/5325 K. sayılı kararında ve pek çok emsal kararında da gerekçeleri belirtildiği üzere;
Unutulma Hakkı; insanlar hakkında, basında, yazılı, görsel/işitsel medya veya internet medyasında, kısacası kitle iletişim araçları üzerinde; kişilerin geçmişine dair kişisel verilerine, kişiler hakkında geçmişte hukuka uygun yollar ve gerekçelerle (tam anlamıyla eksiksiz ve doğru olarak sunulsa dahi) paylaşılmış bilgi, haber veya yorumlara, isteyen herkesçe her an ulaşılabilecek olmasının engellenmesi yönünde hukuken korunan menfaat olarak adlandırılabilir.
Yargı organlarının; internet arşivinde kişilerin şeref ve saygınlığına yönelen, kişilerin özel hayatı ve kişisel verilerinin kamu yararına katkı sağlamayacak şekilde işlendiği görülen, güncelliğini yitiren, her an toplumun erişimine açık halde bulunan ve tarihsel bir veri olarak da kabul edilemeyeceği anlaşılan yayınlar hakkında; makul, haklı ve ispatlanabilir taleplerde bulunulması halinde, ifade ve basın özgürlüğünün özüne halel getirmemek şartıyla, "kişisel verilerin korunması" ve "unutulma hakkı" kapsamında "erişime engellenmesi" yönünde kararlar verebileceği değerlendirilmektedir.
Bu durumda bir İnternet yayınının "unutulma hakkı" kapsamında İnternet ortamından çıkarılabilmesi için;
- yayının içeriği,
- yayında kaldığı süre,
- güncelliğini yitirme,
- tarihsel bir veri olarak kabul edilememe,
- kamu yararına katkısı (toplumsal açıdan haberin değeri, haberin geleceğe ışık tutan niteliği)
- habere konu kişinin siyasetçi veya ünlü olup olmadığı,
- haber veya makalenin konusu, bu bağlamda haberin olgusal gerçekler ya da değer yargısı içerip içermediği,
- halkın paylaşılan veriye yönelik ilgisi gibi hususların her somut olay açısından birlikte değerlendirmeye tabi tutularak ayrıntılı şekilde incelenmesi gerekmektedir.
Yukarıda ayrıntılarıyla izah edildiği üzere;
Kanun yararına bozmaya konu karar ve başvuru sırasında, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu"nun henüz yürürlükte olmadığı, ancak kişisel verilerin hukuken korunması ve unutulma hakkı kavramlarının yukarıda atıf yapılan değişik yargı kararlarına konu olduğu bilinmektedir. İnsanların isim, resim veya görüntü gibi vücut bütünlüklerine dair kişisel verilerinin, internet ortamında kişilerin rızası olmaksızın paylaşılması, hukuka aykırılık, hatta bazı durumlarda suç da oluşturabilmektedir. Başvuranın görüntülerinin internet üzerindeki bir sosyal paylaşım sitesinde rızası olmadığı halde başkaları tarafından paylaşılmasının; kişisel verilerin korunmasına dair kurallara ve unutulma hakkına aykırılık teşkil edeceği değerlendirilmiştir.
Bu nedenlerle, ilgili Sulh Ceza Hakimliklerince, başvuru hakkında kişisel verilerin korunması ve unutulma hakkı çerçevesinde değerlendirme yapılması ve sonuç itibariyle başvuranın görüntüsünün izni olmaksızın 5 yılı aşkın bir süredir yayınlandığı video paylaşımının (ifade veya basın özgürlüğü kapsamında kalsa dahi) kişisel verilerin korunması ve unutulma hakkı çerçevesinde erişimin engellenmesine dair olumlu yönde bir karar verilmesi gerekirken;
Ortada herhangi bir basın organizasyonu veya basın faaliyeti bulunmadığı göz ardı edilerek, Anayasa Mahkemesinin basın özgürlüğü ve erişimin engellenmesi kararı verilmesi istenen bir basın kuruluşunun savunmalarına dair emsal kararından hareketle, başvurunun reddine karar verildiği anlaşılmakla,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği yerinde görüldüğünden, Burhaniye Sulh Ceza Hâkimliğinin 14/12/2018 tarihli ve 2018/3053 değişik iş sayılı kararının 5271 sayılı CMK"nın 309/4-d maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma sebebine göre işin esasını çözen bir karar alınması ve yerel mahkemece yapılacak başka bir işlem bulunmaması nedenleriyle;
http:///youtu.be/t_kZaSuaVQM uzantılı internet sitesinde yayımlanan video yayınına yönelik verilen erişimin engellenmesi talebinin reddine dair, başvuran tarafından yapılan itirazın kabulüne, adı geçen URL adreslerinde yukarıda adı geçen köşe yazısına ERİŞİMİN ENGELLENMESİNE, kararın gereğinin; 5651 sayılı Kanun"un 9. vd. maddeleri gereği "Erişim Sağlayıcıları Birliği" tarafından yerine getirilmesi için karardan bir suretin adı geçen Birliğe gönderilmesine, 02.11.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.