Abaküs Yazılım
İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
Esas No: 2022/41
Karar No: 2022/186
Karar Tarihi: 17.03.2022

BAM Hukuk Mahkemeleri İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/41 Esas 2022/186 Karar Sayılı İlamı

T.C.
İSTANBUL
5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/41 Esas
KARAR NO : 2022/186

DAVA : Genel Kurul Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 15/05/2012
KARAR TARİHİ : 17/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan Genel Kurul Kararının İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili tarafından verilen tarihli dava dilekçesinde özetle; 15/02/2012 tarihli Genel Kurul toplantısının davet yetkisiz kişiler tarafından yapıldığını, Ortaklar Kurulu kanunun öngördüğü şekilde toplanmadığını, Bu nedenle toplantıda alınan kararlar yok hükmünde olduğunu, Ortaklar Kurulu Toplantısına ortak sıfatı olmayan kişiler (..., ...VE ...) katıldıklarını, Tasfiye kararı, karar nisabına aykırı bir biçimde alınmış olup, hükümsüz olduğunu, tasfıye kararı alınmadan önce ortaklara şirketin mali durumu ile ilgili hiçbir bilgi verilmemiş, tasfiyeye ilişkin bir bilanço hazırlanmadığını, davalı Şirket müdürünün kendi ibrasında oy kullanmadığını, tasfıye memuru olarak Şirketi tasfiyeye sürükleyen kişinin seçildiğini; davacı 15.02.2012 tarihli toplantıda alınan tasfiyeye ilişkin 2 no.lu kararın uygulanmasının tedbiren durdurulmasını talep etmiştir.
Davalıya usulüne uygun dava dilekçesi, tensip zaptı tebliğ edilmiş olup, Davalı vekili cevap dilekçesinde; Ortaklar Genel Kurulu kararının iptali davası açılabilmesi için, davacının ortaklık payından kaynaklanan hak ve yetkilerin sahibi olması ve her hukuki talepte olduğu gibi iyi niyetle dava yoluna başvurması gerektiğini, davacının ise ortaklık payından kaynaklanan hak ve yetkilerin gerçek sahibi olmadığı gibi huzurdaki dava ve talepler de iyi niyet kuralları ile bağdaşmadığını, davacının ortaklık payından kaynaklanan hak ve yetkilerin gerçek sahibi olmadığını, davacının,şirketin sadece 25 TL sermayeye sahip ortağı olmakla hissesi %0,05 oranında olduğunu, davacının şirketteki hissedarlığı, limited şirketlerde yasanın aradığı asgari ortak sayısını temin edebilmek amacıyla kurulmuş herhangi bir ivaz ödemeksizin yani karşılıksız olarak edinilmiş hissedarlık olduğunu, 24.02.2013 tarihinde, davacı ...’in Yönetim Kurulu Murahhas Üyesi ve Genel Müdürü olduğu ... A.Ş. müşteri hesaplarında trilyonlarca liralık usulsüz İşlemlerin yapılmakta olduğunun ortaya çıktığını, usulsüz işlemlerin en büyük mağdurunun bu aracı kurumun davacının telkinleri İle müşterisi olan şirket ve şirketin büyük ortağı olan ... olduğunu, davacının toplantıya davete ilişkin itirazı dayanaksız ve haksız olduğunu, şirketin ortaklar kurulu toplantısına çağrı daveti, şirketin müdürü ve ortağı olan ... tarafından yapılmıştır. Şirket müdürünün görev süresinin belirlendiği 22.12.2008 tarihli ortaklar kurulu kararı 31.12.2008 tarihinde tescil edilmiş ve 07.01,2009 tarihinde ilan edildiğini, ... 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin ... E. ... K. Sayılı davası halen derdesttir. Ortaklar kurulu toplantısının yapıldığı tarihte tüm ortakların ortaklık sıfatlarının devam ettiğini, davacının, şirketin mali durumu hakkında bilgi sahibi olduğunu, davacının mali durumla ilgili bilgi sahibi olmadığı ve şirket kayıtlarının incelenmediği İtirazı dayanaksız ve haksız olduğunu, şirket müdürünün ibrasında usul ve yasalara aykırı bir yön olmadığını, tasfıye memuru olarak şirketin büyük ortaklarından birinin atanması şirket menfaatinde olduğunu, davacı tarafından talep edilen ihtiyati Tedbir talebi haklı ve hukuki bir menfaate dayanmamadığını, bu nedenle davanın reddini talep etmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda; bilirkişi raporu doğrultusunda 15/02/2012 tarihli ortaklar kurulu kararının toplantı nisabına uyulmadan alındığı gerekçesiyle davanın kabulü ile; 15/02/2012 tarihli ortaklar kurulunun 2,3,4 numaralı kararlarının yoklukla malul olduğunun tespitine karar verilmiştir.
Mahkememizden verilen karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiş olup, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 2014/17732 E, 2015/12495 Karar sayılı 24/11/2015 tarihli ilamı ile bozulmuş, bozma ilamında;"... Olay ve dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK'nın 549/2. maddesi uyarınca, esas sermayenin 3/4'üne sahip ortakların 3/4'ü tarafından verilecek karar ile şirketin infisah edebileceği düzenlenmiştir. Yine TTK'nın 372. maddesinde de, umumi heyetlerin, aksine hüküm bulunmayan hallerde, şirket sermayesinin en az 1/4'ünü temsil eden pay sahiplerinin katılımıyla toplanacakları hüküm altına alındığı, Davacının iptalini istediği ortaklar kurulu kararında alınan kararlar; ibra, tasfiye ve tasfiye memuru atanmasına yönelik olduğu, belirtildiği üzere 6762 sayılı TTK'nın 549/2. maddesi uyarınca tasfiye kararının alınmasındaki toplantı nisabı esas sermayenin 3/4'ü, diğer taleplere yönelik toplantı nisabı ise TTK'nın 372. maddesi uyarınca sermayenin 1/4'ü olduğu, Somut olayda davalı şirketin karar anındaki tüm ortaklarının bu toplantıya katıldığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır ki, daha önce alınan sermaye artırımına ilişkin kararın bu yargılama sırasında iptal edilmesi nedeniyle ortaklık yapısının eski haline döndüğü farz edildiğinde dahi, hem davacının hem de dava dışı diğer ortağın toplantıya katıldığı sabit bulunduğuna göre şirketin esas sermayesinin tümüne sahip ortakların toplantıya katıldığı sonucuna varılacağı, Bu itibarla ortaklar kurulunda alınan bütün kararlar yönünden toplantı nisabı bulunmasına rağmen, mahkemece, diğer iptal sebepleri tartışılmadan, sırf toplantı nisabı bulunmadığından bahisle davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamış hükmün bu nedenle davalı yararına bozulması gerektiği..." bildirilmiştir.
Mahkememizce Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 2014/17732 E, 2015/12495 Karar sayılı 24/11/2015 tarihli bozma ilamına uyularak yargılamaya devam olunmuştur.
Mahkememizce Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda bilirkişilerden ek rapor alınmasına karar verilmiş olup, ibraz edilen 28/02/2018 tarihli ek raporda; davalı şirketin hisse yapısı ve ortak sayısı değerlendirildiğinde karar yeter sayısının oluşabilmesi için ...'in ortaklar kurulunda oy kullanmasının mecburi olduğu, aksi halde davalı şirketin hiçbir konuda karar alabilmesinin mümkün olmayacağı şirketin işlemez hale geleceği, davacı ... tarafından açılan davaların süreklilik arz etmesi davalı şirketin menfaatine ters düştüğü, şirket ortaklarının şirket ortaklıklarını sürdürebilmelerine imkan kalmadığı, davacının taleplerinin MK.2 uyarınca iyi niyet doğrultusunda incelenmesi gerektiği, davacı tarafın talepleri hukuki dayanaktan yoksun ve delillendirilemediğini davacının şirket hisselerinin gerçek sahibi olmamakla birlikte huzurdaki davayı açması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu bildirilmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda; davacının ... C.Bassavcılığının ... hazırlık sayılı soruşturmasında vermiş olduğu savunmasında; ... Ltd Şirketlerinde kendisinin çok küçük oranda ortak olduğu, bu ortaklığın ...'in annesi ve kardeşleriyle kavgalı olması ve kendisinden başka yakın arkadaşı olmaması sebebiyle kurulduğunu beyan ettiği, davalının savunmalarının da bu yönde olduğu anlaşılmakla; davacının dava konusu şirkette inançlı malik konumunda olduğu, Yargıtay içtihatlarında inanç sözleşmesinde inanç gösterilene bir hakkın kullanılmasında davranışlarını inanç gösterenin tespit ettiği amaca uydurmak borcu yüklendiğinin belirtildiği, bu durumda inançlı malik olan davacının derdest davayı açmasının inanç gösteren ...'in söz konusu ilişkinin başında tespit ettiği amaca uygun olup olmadığının belirlenmesi gerektiği, TMK.nun 2.maddesine göre herkesin haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uygun davranmak zorunda olduğu, davacının inançlı malik olmasına rağmen açmış olduğu davalarla şirketin ticari faaliyetlerini aksattığı genel kurulda alınan tasfiye ve ibra kararlarına karşı iptal davası açmasının dürüstlük kurallarına aykırı olduğu, davalı şirketin ortaklarının ortaklığı sürdürebilme imkanlarının kalmadığı, davacıların iddialarını ispata yarar delillerini sunmamış olduğu, ...'in görev süresi bitmiş olsa bile yeni yönetim kurul üyesi seçilene kadar görevini sürdürebileceği bu sebeple genel kurula toplantı çağrısı yapabileceği, çağrının usulsüz olmadığı, genel kurul toplantısında alınan kararların TTK.nun 372 ve 378.maddelerindeki nisaba uygun olarak alındığı, hüküm vermeye elverişli denetime açık bilirkişi ek raporu ile anlaşıldığından davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkememizce verilen karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiş, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 2018/5417 Esas, 2019/6910 Karar sayılı 06/11/2019 tarihli bozma ilamında; "... Dava, davalı limited şirketin 15.02.2012 tarihli ortaklar kurulu toplantısında alınan kararların iptali istemine ilişkindir. Mahkemece, davacının, savcılık soruşturması sırasında verdiği ifade ve davalı savunması kapsamında inançlı malik olduğu kabul edilerek genel kurulda alınan tasfiye ve ibra kararlarına karşı iptal davası açmasının dürüstlük kuralına aykırı olduğu ve davacının iddialarını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, davacının savcılık soruşturma dosyasında “... Ltd. Şirketlerine benim de çok küçük oranda ortak olduğum doğrudur. Ancak bu ortaklık ...’in annesi ve kardeşleri ile kavgalı olması ve benden başka yakın arkadaşı bulunmaması sebebiyle hatır için kurulmuş bir ortaklıktır” ifadesinde bulunduğu, davacının savcılıkta vermiş olduğu bu beyanından inançlı ortak olduğunun kabulünün mümkün bulunmadığı, davacının inançlı malik olduğunun davalı tarafça da ispatlanamadığından davacının gerçek ortak olduğunun ve dava açma hakkının bulunduğunun kabulü gerekir.
Ayrıca, davacı vekili, dava dilekçesinde yönetim kurulunun ibrasına dair kararın TTK’nın 374. maddesi hükmüne aykırı alındığını şirket müdürünün kendi ibrasında oy kullandığını ileri sürerek yönetim kurulunun ibrasına ilişkin kararın da iptalini talep etmiştir.
TTK’nın 374. maddesinde oy hakkının kullanılamayacağı iki hal “mahrumiyet” başlığı altına öngörülmüştür. Anılan hükme göre, pay sahiplerinden hiç biri, kendisi veya karı ve kocası yahut usul ve füru ile şirket arasındaki şahsi bir işe veya davaya konu olan müzakarelerde oy kullanamayacağı gibi, şirket işlerinin görülmesine her hangi bir suretle katılmış olanlar yönetim kurulu üyelerinin ibrasına dair kararlarda oy kullanamazlar. Karar yeter sayısının belirlenmesinde TTK’nın 374. maddesi uyarınca kullanılması mümkün olmayan oylar hesaba katılmaz. Nisap, yasak dışında kalan kullanılabilir oy sayısına göre belirlenir. Bir ibra oylamasında oy hakkından yoksun olan kişilerin oy kullanmış olması, tek başına kararın geçersizliğini gerektiren bir sebep teşkil etmez. Diğer bir deyişle kararın geçersiz kılınması için TTK’nın 374. maddesine aykırı olarak kullanılan oyların kararın sonucunu etkilemiş olması gerekir. Mevcut oy dağılımı içinde yoksun oyların kullanılmış olması sonuca etkili değilse ibra kararı geçerliliğini muhafaza eder (Poroy/Tekinalp/Çamoğlu, Ortaklıklar ve Kooperatif Hukuku, 2009, 11. Basım, syf.357,358). Bu itibarla mahkemece, anılan hususlar değerlendirilmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmediği.." bildirilmiştir.
Mahkememizce Yargıtay Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 2018/5417 Esas, 2019/6910 Karar sayılı 06/11/2019 tarihli bozma ilamına uyulmuş olup, yargılamaya devam olunmuştur.
17/03/2022 tarihli oturumda davacı vekili müvekkilinin şirketteki hisselerini 23/08/2021 tarihinde devrettiğini, şirkette payı kalmadığını beyan etmiş, davalı vekili de davacının şirkette payı kalmadığını, davacılık sıfatının kalktığını bildirerek pay devrine ilişkin ticaret sicil gazetesini dosyaya ibraz etmiştir.
Dava, limited şirket genel kurulunda alınan kararların iptali davası olup, davacının yargılama sırasında şirketteki payını devrettiği, davalı şirkette payı kalmadığı, pay sahipliği sıfatının iptal davasının dinlenebilmesinin koşulu olduğu, davacının pay sahibi sıfatını davanın sonuna kadar devam ettirmek ve kesin hükümle sonuçlanmasına kadar davanın her aşamasında korumak zorunda olduğu, yargılama sırasında davacının pay sahipliği sıfatını kaybederek şirket ortaklığından ayrıldığı anlaşıldığından; davanın aktif husumet yokluğundan reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Aktif husumet nedeniyle davanın reddine,
2-Harçlar yasası uyarınca belirlenen karar harcı olan 80,70 TL'nin, peşin alınan 21,15 TL harçtan mahsubu ile eksik olan 59,55 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 5.100,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davalı tarafından yapılan 200,85 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacı ve davalı tarafından yatırılan gider avansından bakiye kalan kısmın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı tebliğden itibaren 15 günlük sürede temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 17/03/2022


Başkan ...
E-İMZALI
Üye ...
E-İMZALI
Üye ...
E-İMZALI
Katip ...
E-İMZALI




Harç Beyanı
K.H: 59,30 TL
P.H: 21,15 TL
B.H: 59,55 TL


Davalı yargılama gideri: 200,85 TL

Bu belge 5070 sayılı kanun kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.


Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi