11. Hukuk Dairesi Esas No: 2015/13949 Karar No: 2017/1809 Karar Tarihi: 27.03.2017
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2015/13949 Esas 2017/1809 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2015/13949 E. , 2017/1809 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... 4.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ... 4.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 14/07/2015 tarih ve 2014/123-2015/134 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü: Davacı vekili; müvekkilinin endüstriyel otomasyon ve bilgi yazılımları alanında faaliyet gösterdiğini ve “...” markasının müvekkilinin dünyaca tanınmış markası olduğunu, davalı tarafın kötü niyetli olarak 2007/47722 sayılı “...” ibareli markayı tescil ettirdiğini, ayrıca davalı tarafın bu markayı kullanmadığını ileri sürerek davalı adına tescilli markanın 556 sayılı KHK’nın 7/1-i ve 14. maddeleri uyarınca ve aynı zamanda kötü niyetle tescil edilmiş olması sebebiyle hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; müvekkilinin kötü niyetli olmadığını ve markayı yoğun biçimde kullandığını savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davacının markasının tanınmış marka olduğunun ispat edilemediği, “...” sözcüğünün Türkçe anlamı itibariyle herkesçe akla gelebilecek ve marka olarak seçilip kullanılabilecek klişe bir sözcük olması nedeniyle davalının marka tescilinin kötü niyetli olmadığı, ancak “...” ibareli markanın tescil kapsamındaki emtia üzerinde ciddi ve pazar payı yaratacak şekilde kullanıldığının davalı tarafça ispatlanamadığı gerekçesiyle davalı adına tescilli “...” ibareli markanın kullanmama nedeniyle iptaline karar verilmiştir. Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir. 1- Dava, tanınmışlık, kötü niyet ve kullanmama nedenine dayalı markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkin olup, mahkemece, yazılı şekilde davalının marka tescilinin kötü niyetli olmadığı, davacı markasının tanınmışlığının ispat edilemediği ancak davalının markayı ciddi şekilde kullandığının davalı tarafından ispat edilemediği gerekçesiyle 556 sayılı KHK’nın 14. maddesi gereğince markanın kullanmama nedeniyle iptaline karar verilmiştir. Ancak, karar tarihinden sonra 06.01.2017 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi’nin 14.12.2016 tarihli 2016/148 esas ve 2016/189 karar sayılı kararı ile 556 sayılı KHK’nın 14. maddesinin iptaline karar verilmiştir. Bu durumda, davalının kötü niyetli olmadığı ve davacı markasının tanınmışlığının ispat edilemediği noktasındaki mahkeme kararının davacı tarafından temyiz edilmediği için kesinleştiği hususu gözetilip Anayasa Mahkemesi"nin anılan iptal kararı değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğinden kararın bozulması gerekmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre, davalı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle hükmün resen BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödediği peşin temyiz harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 27.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.