Esas No: 2021/24802
Karar No: 2022/4215
Karar Tarihi: 09.05.2022
Yargıtay 9. Ceza Dairesi 2021/24802 Esas 2022/4215 Karar Sayılı İlamı
9. Ceza Dairesi 2021/24802 E. , 2022/4215 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı
HÜKÜM : Çocuğun cinsel istismarı suçundan mahkumiyet
İlk derece mahkemesince bozma üzerine verilen hüküm temyiz edilmekle başvurunun muhtevası ve inceleme tarihine kadar getirilen kanuni düzenlemeler nazara alınarak dosya tetkik edildi, gereği görüşüldü:
Muhakeme safahatını yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede, iddia ve savunma ile tüm delillerin eksiksiz olarak kararda gösterildiği, hükmedilen cezanın nevi ve miktarı itibarıyla kanuni sınırlar içinde tayin edildiği anlaşıldığından, suça sürüklenen çocuk müdafisinin yerinde görülmeyen temyiz taleplerinin reddiyle hükmün ONANMASINA, 09.05.2022 tarihinde üye ...'un karşı oyu ve oy çokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Mağdur 26.01.2005 doğumlu ...’a karşı 24.07.2012 günü ile önceden bir başka günde cinsel istismar suçunu işleyen suça sürüklenen çocuk ...’in 5237 sayılı TCK’nun 103/1-1, 103/4, 43/1, 31/2 ve 62. maddeleri gereğince neticeten 2 yıl 4 ay 3 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına dair İstanbul 1. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesinin 2021/1 Esas ve 2021/70 karar sayılı 11.03.2021 günlü mahkumiyet hükmünün müdafi tarafından temyizi üzerine onanmasına karar verilmiştir.
Görüşülüp incelenen dava dosyasına göre;
24.07.2012 gününün suç tarihi olduğu,
25.07.2012 günü suça sürüklenen çocuğun adli bir makam olan savcıda ifadesinin alındığı,
04.11.2012 günü sanık çocuk hakkında iddianame düzenlenerek mahkemeye gönderildiği,
11.12.2012 günü sanık çocuğun mahkemede sorgusunun yapıldığı,
30.12.2013 günü sanık çocuk hakkında birinci mahkumiyet kararı verildiği,
Ancak bu mahkumiyet hükmünün sanık müdafiinin temyizi üzerine Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 2016/4819 esas 2020/4632 karar sayı ile 03.11.2020 günü çocuk sanığın işlediği zincirleme basit çocuk istismarı suçunu oluşturduğu gerekçesiyle bozulmasından sonra mahkemenin bozmaya uyarak, 11.03.2021 günü sanık çocuk hakkında ikinci kez mahkumiyet kararı vermiştir.
Bu kararında sanık müdafiince temyizi üzerine onama kararı verilmiştir.
5237 sayılı TCK’nın 103/1-1, 103/4 maddelerine göre on beş (15) yıllık asli dava zamanaşımı süresine tabidir. Ancak çocuk sanığın yaşı nedeniyle TCK’nun 66/2. maddesi gereğince dava zamanaşımı yarısı 7 yıl 6 aylık asli süreye tabidir.
Sanık çocuk hakkında ilk mahkumiyet kararının 30.12.2013 günü verilmesiyle dava zamanaşımı süresi kesilmiş ise de; temyiz edilen bu hükmün bozma kararıyla ortadan kalkması ve hukuken hiçbir hüküm ifade etmemesi sebebiyle bu mahkumiyet kararından sonra ancak 11.03.2021 günü ikinci mahkumiyet kararı verilmesiyle dava zamanaşımı süresi kesilmiştir. Dava zamanaşımı süresini kesen mahkumiyet kararı artık bozulan ve ortadan kalkan ilk mahkumiyet değil, temyiz edilen ikinci karardır.
Suç tarihinden itibaren işlemeye başlayan asli dava zamanaşımı süresini en son 11.12.2012 günü mahkemede sanık çocuğun sorgusunun yapılması kesmiştir. Bu bilgilere göre yeniden işlemeye başlayan 7 yıl 6 aylık asli dava zamanaşımı süresi 11.06.2020 günü dolmuştur.
TCK’nun 67/2-d bendinde mahkumiyet hükmü dava zamanaşımı sürelerini kesen sebeplerden biri olarak düzenlenmiştir. Ancak, birden fazla mahkumiyet kararı varsa her bir mahkumiyet kararının dava zamanaşımı süresini keseceğine veya hangi mahkumiyet kararının dava zamanaşımını keseceğine dair kanunda bir işaret bulunmamaktadır.
Uygulamada, her bir mahkumiyet kararına dava zamanaşımını kesen sonuç bağlanmakta ve temyiz incelemesinde bozulan ve hukuken hiçbir sonuç doğurması mümkün olmayan mahkumiyet kararlarının her birine aynı hukuki kuvvet atfedilmektedir. Bu uygulama hukuka aykırı olup adil değildir.
İlkin dava zamanaşımı kurumu, sanık lehine bir atıfet müessesesi olarak kanunda yer almaktadır. Kanunda zikredilen dava zamanaşımını kesen nedenler yalnızca bir kez süreyi keserek yeniden işlemesine neden olurlar. Dava zamanaşımı süresini kesen her bir sebep, birden fazla kez gerçekleşse bile ancak bir kez bunu başarabilir. Mesela şüphelinin yeni ortaya çıkan durumlar nedeniyle ifadesine veya mahkemede sanığın sorgusuna birden fazla kez başvurulsa bile ifadelerden veya sorgularından yalnızca ilki süreyi keserken diğer ifade alma veya sorgulama işlemleri süreyi kesmemektedir. Aynı şekilde iddianame hangi sebeple olursa olsun iade edilmişse artık iade edilen iddianamenin hiçbir hukuki değeri kalmaz ve en son düzenlenen ve mahkemenin kabul ettiği iddianame dava zamanaşımı süresini keser. İşte mahkumiyet kararında da bu esaslardan ayrılmak için hiç bir makul neden yoktur. Dava zamanaşımını kural olarak kabul eden bir kanun hükmünün yorumla amaca aykırı olacak şekilde uygulanması hukuk güvenliğini zedeler.
İkinci olarak temyiz kanun yolunda incelenip bozulan ve bozma kararına uyulması ile de hukuken artık hiçbir geçerliliği kalmayan bir mahkumiyet hükmüne hukuki sonuç bağlanmaz. Bozma kararına uyarak yapılan yargılamada önceki mahkumiyet hükmü, hukuk düzenine hiç çıkmamış gibi dava yeniden ele alınıp görülür. Bundan dolayı bozulan mahkumiyet kararına dava zamanaşımını kesen bir hukuki değer verilemez. Dava zamanaşımını kesen mahkumiyet kararı bozularak ortadan kalkan ilk hüküm olmayıp son olarak verilmiş mahkumiyet hükmüdür. Temyiz sonucu verilen bozma kararıyla ortadan kalkmış hukuk dünyasında sonuç doğurması önlenmiş ilk mahkumiyet kararı artık dava zamanaşımını kesen gücünü kaybetmiştir. Hukuken hiçbir sonuç doğurması mümkün olmayan ölü bir mahkumiyet kararına hukuki bir değer verilemez, sonuç bağlanamaz ve sanık aleyhine dava zamanaşımını kestiği kabul edilemez.
Üçüncü bir sebep ise bir ceza davasında birden fazla mahkûmiyet kararı verilmesine sanık kusuruyla yol açmamaktadır. Yargılamayı zamanında gereği gibi yapamayan mahkemelerin geç kalması veya yanlış kararlar vermesi sanık aleyhine sonuç doğuracak şekilde yorumlanamaz.
Dördüncü olarak, gerek istinaf veya gerek temyiz kanun yolunda bozulan her mahkumiyet hükmünün, dava zamanaşımını süresini keseceğine dair kanunda açık bir kural yazmadığı halde yorumla kanuna sanık aleyhine ilave yapılamaz. Ceza hukuku, kanunilik ilkesiyle sıkı sıkıya örülmüştür. Dava zamanaşımını kesen sebepler de kanunilik ilkesine tabidir. Bu ilkeyi aşındıran uygulamalar adil görülemez. Bozulan mahkumiyet hükümlerine dava zamanaşımı süresini kesen sonuçlar bağlayarak kanunun düzenlediği süreleri aşırı uzatmak kanunilik ilkesine aykırıdır.
Neticeten, mahkumiyet kararlarından en sonuncusunun dava zamanaşımını bir kez kestiği kabul edilerek asli dava zamanaşımı süresi ikinci mahkumiyet kararı verildiği anda dolduğundan çocuk sanık hakkındaki mahkumiyet hükmünün bozulmasına ve kamu davasının düşürülmesine karar verilmesi gerekirken onanmasına dair sayın çoğunluğun görüşüne iştirak etmiyorum.