10. Hukuk Dairesi 2019/2632 E. , 2019/9407 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozma sonrası ilamında belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Eldeki davada mahkemece verilen 27.05.2015 tarihli karar, Dairemizin bozma ilamı ile “davacı, 01.07.2008 - 07.09.2009 tarihleri arasında davalı işveren şirketin Suudi Arabistan"da bulunan işyerinde hizmet akdine tabi olarak geçen ve davalı Kuruma bildirilmeyen çalışma süreleri ile sigorta primine esas kazanç tutarının tespitini istemiş, Mahkemece, 09.05.2014 tarihli ilk hükümde davanın kabulüne karar verilmiş, Dairemizin 23.10.2014 tarih 2014/14478 Esas - 2014/20381 Karar sayılı ilamıyla; “...05.01.2009 - 07.09.2009 döneminde hizmet akdine tabi çalışma olgusunun kanıtlanmış olmasına rağmen, ülkemiz ile Suudi Arabistan arasında akdedilmiş sosyal güvenlik sözleşmesi bulunmadığının belirgin olduğu, Şu durumda, 05.01.2009 - 07.09.2009 dönemine ilişkin olarak, hizmet tespiti yönünden 5510 sayılı Kanunun 5. maddesinin (g) bendi ile 10. maddesi kapsamında, sigorta primine esas kazanç bakımından ise yazılı belgeler kapsamında yöntemince irdeleme ve değerlendirme yapıldıktan sonra elde edilecek sonuca göre hüküm kurulması gerekliliğine, Davacının yurt dışına çıkış ve yurda giriş kayıtlarından, dava dilekçesinden ve tüm dosya kapsamından, davacının 01.07.2008 - 04.01.2009 tarihleri arasında Türkiye"de bulunup davalı işveren şirket nezdinde fiili çalışmasının bulunmadığının anlaşılması karşısında, mahkemece 01.07.2008 - 04.01.2009 dönemi yönünden istemin reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesinin, isabetsiz olduğu, bozma ilamı sonrasında yürütülen yargılama sonunda, davanın kısmen kabulü ile, davacının, davalıya ait Suudi Arabistan"daki işyerinde 05.01.2009 - 07.09.2009 tarihleri arasında 5510 sayılı Kanunun 5/I-g ve 10. maddeleri kapsamında ocak 2009 itibariyle 26 günlük 4.870,66 TL, Şubat 2009 itibariyle 3.520,00 TL, Mart 2009 itibariyle 5.950,00 TL, Nisan 2009 itibariyle 5.550,00 TL, Mayıs 2009 itibariyle 4.355,00 TL, Haziran 2009 itibariyle 5.380,00 TL, Temmuz 2009 itibariyle 4.800,00 TL, ağustos 2009 itibariyle 4.700,00 TL, Eylül 2009 itibariyle 7 günlük 1.215,00 TL prime esas kazanç miktarları üzerinden çalıştığının tespitine, 01.07.2008 - 04.01.2009 dönemine ilişkin istemin reddine karar verildiği, Mahkemece bozma kararına uyulmasına karar verildiği, Bozma kararına uyulmakla, bozma kararı lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hak doğduğu ve mahkemece de bozma kararı doğrultusunda karar verilmesi gerektiği, (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı İBK) O halde mahkemece bozma kararına uyulduğuna göre, bozma kapsamı doğrultusunda inceleme ve araştırma yapılarak karar verilmesi gerektiği,
Bu açıklamalar ışığı altında inceleme konusu dava değerlendirildiğinde; mahkemece 05.01.2009 - 07.09.2009 dönemine ilişkin olarak, hizmet tespiti yönünden 5510 sayılı Kanunun 5. maddesinin (g) bendi ile 10. maddesi kapsamında, sigorta primine esas kazanç bakımından ise yazılı belgeler kapsamında hiçbir araştırma ve yöntemince irdeleme yapılmaksızın yazılı şekilde karar verilmiş olduğundan bozma gereklerinin tam olarak yerine getirildiğinden bahsedilemeyeceği, ayrıca davacı lehine hükmedilen vekalet ücreti ve yargılama giderinin tamamının diğer davalıdan tahsiline karar verilmesinin de usul ve yasaya aykırı olduğu” gereğine işaret edilerek bozulmuştur.
Eldeki davada ise bozmaya uyulduğu belirtilmiş ise de bozma gereklerinin tam olarak yerine getirildiğinden bahsedilmesi mümkün değildir. Mahkemece, bozma sonrası yapılan yargılamada, davacının davalı işveren yanında gerçekleştiğini iddia ettiği ancak kuruma bildirilmeyen, 01.07.2008 - 07-09.2009 arası davalı nezdinde geçen süreler için hizmet tespiti davası açtığı, Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin uyulan ilk bozma kararı ile oluşan usulü müktesep hak ilkesi gereğince davacının 01.07.2008 - 04.01.2009 arası için davalı şirket nezdinde çalışmadığının sabit olduğu, 05.01.2009 - 07.09.2009 arası davalı nezdinde çalıştığı sabit ise de söz konusu çalışmanın ülkemizle sosyal güvenlik anlaşması bulunmayan Suudi Arabistan ülkesindeki işyerinde geçtiği, yapılan bu işin geçici bir görevlendirme olmadığının açık olduğu, geçici görevle çalıştığının kabulü için kişinin yurtdışında yaptığı işin geçici bir süre olup ülkemize döndükten sonra işverene tabi yurtiçinde işine devam etmesi gerektiği, tanık anlatımları ve dosya kapsamına göre davacının yurtdışındaki iş için işe alındığı, geçici olarak yurtdışında görevlendirilmek üzere gönderilmediğinin anlaşıldığı, kaldı ki daha önce 01.07.2008 - 04.01.2009 dönemi için de hizmet tespiti talebinin reddedildiği, bu durumda da davacı yönünden ancak 5510 sayılı Kanun’un 5/g maddesi gereği işverenin kısa vadeli sigorta kolları primi ile genel sağlık sigorta primi yatırma yükümlülüğünün bulunmadığı, davacının bu hüküm kapsamındaki çalışmalarının uzun vadeli sigorta kollarına tabi olması için talepte bulunması halinde isteğe bağlı sigorta uygulaması ile mümkün olabileceği gerekçesiyle, davacının talebinin hizmet tespiti olduğu gözetilmek suretiyle, davanın reddine karar verildiği, davacı lehine hükmedilen vekalet ücreti ve yargılama giderinin davalılardan tahsil edilmesi konusunda ise bozma gereğine uyulduğu anlaşılmaktadır.
Mahkemece, Dairemiz bozma ilamına uyulduğu belirtilerek davanın reddine karar verilmiş ise de bozma gereği tam olarak yerine getirilmeden ve yeterli araştırma, inceleme yapılmadan hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır. Bir önceki bozma ilamında belirtildiği üzere; Mahkemece 05.01.2009 - 07.09.2009 dönemine ilişkin olarak, hizmet tespiti yönünden 5510 sayılı Kanunun 5. maddesinin (g) bendi ile 10. maddesi kapsamında, sigorta primine esas kazanç bakımından ise yazılı belgeler kapsamında hiçbir araştırma ve yöntemince irdeleme yapılmaksızın yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz ardı edilerek eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 03/12/2019 gününde oybirliğiyle karar verilmiştir.