Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2014/47230 Esas 2015/2061 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
13. Hukuk Dairesi
Esas No: 2014/47230
Karar No: 2015/2061
Karar Tarihi: 29.1.2015

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2014/47230 Esas 2015/2061 Karar Sayılı İlamı

13. Hukuk Dairesi         2014/47230 E.  ,  2015/2061 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi(Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla)

    Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

    KARAR
    Davacı, davalı bankadan konut kredisi kullandığını, kendisinden haksız olarak dosya masrafı vs. adı altında ıslahen 3.601,75TL kesinti yapıldığını ileri sürerek, bu bedelin tahsiline karar verilmesini istemiştir.
    Davalı, davanın reddini dilemiştir.
    Mahkemece, davanın kabulü ile, 3.601,75TL"nin 2200TL"si açısından dava tarihinden geri kalan 1.401,75TL açısından ıslah tarihiden (17.09.2014) itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
    1-Yargıtay Hukuk Genel Kurulu" nun 2009/19-109 Esas ve 2009/123 Karar sayılı ilamında değinildiği üzere, 10.04.1992 tarih, 1991-7 Esas 1992-4 Karar Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, hâkimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olması gerektiğini öngörmektedir. Yargı erkinin görev ve yetkisi, Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak, keza İçtihadı Birleştirme Kararlarının bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar ve hüküm arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Tefhim edilen hüküm başka, gerekçeli karardaki hüküm veya gerekçe başka ise bu durumun mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır.
    Öyle ki, İçtihadı Birleştirme Kararında bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde, başka hiçbir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir. Ayrıca 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 381, 388. ve 389. maddelerinde (yeni HMK 294,297) maddelerinde düzenlenmiş olup, hüküm fıkrasında nelerin yer alacağı açıklanmış; 388. maddesinin son fıkrası (yeni HMK 297/son) ile "Hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir" hükmü getirilmiştir.
    Somut uyuşmazlıkta, gerekçeli kararın gerekçe kısmında 4.138,16TL"nin davalıdan tahsiline karar verildiği anlatılmış olmasına rağmen, hüküm kısmında 3.601,75TL"nin davalıdan tahsiline karar verilmiş olduğu anlaşılmakla, açıklanan yasal düzenleme gözetilmeyerek kısa karar ile gerekçe arasında çelişki oluşturulması, HUMK."nun 388/son madde ve fıkrası gereğince hükmün bozulmasını gerektirmiştir.
    2-Bozma nedenine göre davalının temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
    SONUÇ:Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenle hükmün BOZULMASINA, 2.bent gereğince davalının temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/III-2 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 29.1.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.

    Bu web sitesi, sisteminin bir üyesidir.