11. Hukuk Dairesi 2015/13790 E. , 2017/1798 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Hasımsız olarak görülen davada ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 23/06/2014 tarih ve 2014/274-2014/365 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı; kendisine ait olan “...” isimli 05/11537 esnaf sicil numaralı ticari işletmesinin 04/04/2014 tarihinde meydana gelen yangında tamamen yandığını, ticari işletmenin içinde bulunan ticari defterlerinin, faturalarının, vergiye esas belgelerinin ve sair her türlü belge ve evraklarının, ödeme kaydedici cihazının yaşanan yangın nedeniyle zarar gördüğünü ileri sürerek işbu belgelerin zayi olduğuna dair tarafına zayi belgesi verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre; TTK"nın 82/7. maddesi gereğince zayi belgesini talep edebilmek için talepte bulunan kişinin tacir olması gerektiği ve davacının tacir olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı temyiz etmiştir.
Dava, 6102 sayılı TTK"nın 82. maddesine dayalı olarak açılmış zayi belgesi verilmesi istemine ilişkin olup, mahkemece, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiştir. 6102 sayılı TTK"nın 82/7 madde ve fıkrası uyarınca sadece tacirler zayi belgesi isteminde bulunabilirler. TTK"nın 12. maddesinde "Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir. Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır. Bir ticari işletme açmış gibi, ister kendi adına, ister adi bir şirket veya her ne suretle olursa olsun hukuken var sayılmayan diğer bir şirket adına ortak sıfatıyla işlemlerde bulunan kimse, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı tacir gibi sorumlu olur." hükmü ile anılan Yasa"nın 11. maddesinde "Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterilir.” Yine TTK’nın 15. maddesinde de "İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11. maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır." düzenlemesi bulunmaktadır. Dairemizin yerleşik uygulamaları gereğince, bir kimsenin Vergi Usul Kanunu"na göre esnaf sayılması, TTK yönünden de esnaf kabul edilmesini gerektirmez. Ticaret siciline ya da Oda"ya kayıtlı olmamak da tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez. Kaldı ki, somut olayda davacının ... Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği’ne kaydının bulunduğu anlaşılmaktadır.
Mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu"nun 1463. maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 18.06.2007 tarihinde kararlaştırılıp, 21.07.2007 tarih ve 26589 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 2007/12362 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında esnaf - tacir ayırımının nasıl yapılacağı belirlenmiştir.
6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun"un 10. maddesinde ticari işletmeler hakkında 6102 sayılı TTK"nın 11/2 madde ve fıkrasında öngörülen Bakanlar Kurulu kararı çıkarılıncaya kadar yürürlükte bulunan düzenlemelerin uygulanacağı belirtildiğinden Bakanlar Kurulu kararının uygulanmasına devam edilerek esnaf ve tacir ayrımının anılan kararda belirtilen kıstasların değerlendirilmesi suretiyle yapılması gerekecektir.
Bu itibarla, mahkemece yukarıda yapılan açıklamalar nazara alınmak suretiyle davacının faaliyetinin esnaf faaliyeti olup olmadığı, işin hacmi itibariyle ticari muhasebeyi gerektirip gerektirmediği, ticari faaliyet boyutuna erişip erişmediği değerlendirilip gerekirse bu hususta bilirkişi incelemesi yapılarak davacının tacir olduğu kanaatine varıldığı taktirde yargılamaya devam edilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi, esnaf olduğunun tespit edilmesi halinde ise, davanın aktif husumet ehliyeti nedeniyle reddine dair hüküm tesis edilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacının temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcın isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 27.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.