3. Hukuk Dairesi 2016/18722 E. , 2018/5840 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:AİLE MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; yaşanan darp olayından sonra müşterek konuttan ayrılması nedeni ile, düğünde takılan 2 metre 22 ayar 115 gr 0.60 cm zincir, 8 adet her biri 35 gram ağırlığında 19 cm genişliğinde burma bilezik, 1 adet 22 ayar 25 gram 17 cm burma bilezik, 75 gram ağırlığındaki 1 adet 9 çeyrekten oluşan 22 ayar 22 gram üzüm salkımı kolye ucu, 1 adet 14 ayar 6 gram burma zincir, 1 adet çeyreklerden oluşan 22 ayar 18 gram bilezik, 1 adet 14 ayar 7 gram akik taşlı altın kolye,1 adet 22 ayar 4 gram küpe, alyans, kolye, yüzük, küpe ve bilezikten oluşan hint işi setin aynen iadesine, mümkün olmadığı takdirde ziynetlerin bedeli olan 55.000 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte bedelinin tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı, düğünde 6 adet bilezik, 1,5 metre zincir, küpe ve 1 adet hint işi kolye takıldığını, takılan ziynetlerin davacı tarafta olduğunu, dava dilekçesinde belirtilen diğer ziynetlerin takılmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir.Mahkemece; davanın reddine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmiştir.Uyuşmazlık, ziynet alacağı istemine ilişkindir.Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan, ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir.Davacı kadın dava konusu edilen ziynet eşyasının yaşanan darp olayı nedeni ile polis eşliğinde evi terk etmesi sebebiyle davalıda kaldığını ve davalıdan talep ettiği halde iade edilmediğini ileri sürmüş, davalı koca ise bu altınların davacıda bulunduğunu savunmuştur. Hayat deneylerine göre olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla, bunların davalı tarafın zilyetlik ve korunmasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Diğer taraftan, ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi, evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak, normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Bu durumda, ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını, kadının ispatlaması gerekir. Davacı iddiasının ispatı için tanık deliline dayanmış ve gösterdiği tanıklar mahkemece dinlenmiştir. Dinlenen davacı tanıkları, taraflar arasında yaşanan olay üzerine polislerin müşterek eve geldiğini, tarafların karakola ifade vermek için gittiğini, davacının karakoldan sonra arkadaşının evine gidip akşamına da ..."ya gittiğini, düğünde takılan 350 gr altının kuyumcuya verildiği ve kuyumcudan aylık 1.000 TL faiz alındığını, davacının ..."ya geldikten sonra kuyumcuyu aradığında altınların davalının babası tarafından kuyumcudan alındığını beyan etmişlerdir. Dosyanın incelenmesinde, taraflar arasında görülen boşanma dosyasında, taraflar arasında yaşanan kavga sonrasında davacının evden ayrılış şeklinin polis nezaretinde olduğu, emniyette ifadesi alındıktan sonra arkadaşının evine gittiği anlaşılmıştır.Aksine ciddi ve inandırıcı delil ve olaylar bulunmadıkça asıl olan tanıkların gerçeği söylemiş olmalarıdır. Akrabalık veya diğer bir yakınlık başlı başına tanık beyanını değerden düşürücü bir sebep sayılamaz. Dosyada tanıkların gerçek olmayan olayları gerçekmiş gibi ifade ettiklerini kabule yeterli delil ve olgu yoktur. Aksine davacı tanık beyanları aynı anlatımları içerir ve birbiriyle tutarlı olup, davacının iddiasını da destekler niteliktedir. O halde, tanıkların sözlerine değer vermek gerekir.Buna göre dinlenen tanıkların beyanları birlikte değerlendirildiğinde, davacı kadının, dava konusu ettiği altınların varlığı ve davalıda kaldığı yönündeki iddiasını ispat ettiği anlaşılmaktadır.
O halde mahkemece, yukarıdaki ilkeler gözetilerek, düğün cd kayıtları doğrultusunda hazırlanan bilirkişi raporunda varlığı ve davalı tarafta kaldığı ispatlanan altınlar yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile bu altınlar yönünden davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık, olmak üzere, 24.05.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.