19. Hukuk Dairesi 2015/14152 E. , 2016/5925 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki birleşen itirazın iptali davalarının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükümlerin davalı ... vekilince duruşmalı, davacı vekilince ve birleşen dosya davalısı ... vekilince duruşmasız olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde gelen olmadığından incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili, dava dışı ... bankadan kullandığı kredi borcuna müvekkili ile davalının kefil olduğunu, kredi borcunun ödenmemesi üzerine hesabın kat edildiğini ve müvekkilinin kredi borcunu ödeyerek kapattığını, bu nedenle kredi borcunun kefillerine sorumlulukları oranında rücu hakkı doğduğunu ve alacağını tahsil için giriştiği icra takibine davalının haksız olarak itiraz ettiğini iddia ederek, itirazın iptaline ve icra inkar tazminatına hükmolunmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı ... vekili, davacının, tarafları ve uyuşmazlık konusu aynı olan icra hukuk mahkemesindeki dosyada müvekkilinin itirazında haklı olduğunun hüküm altına alındığını, davacının aynı taleple dava açtığını, davacı ile birlikte kefil olunan bir borcun bulunmadığını savunarak, davanın reddi ile lehlerine tazminata hükmolunmasını istemiştir.
Birleşen dosyada davacı vekili, kredi borçlusu tarafından ödenmeyen borcun kefil müvekkili tarafından ödendiğini, davalının da kredi sözleşmesinin kefili olup, sorumlu olduğu miktarın tahsili için davacının giriştiği icra takibine haksız olarak itiraz ettiğini iddia ederek, itirazın iptaline ve icra inkar tazminatına hükmolunmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının bankanın halefi olarak müvekkili hakkında icra takibi yapma hakkı olmadığını, borçlunun kullandığı krediye kefillerin ayrı ayrı kefaletinin söz konusu olup, sorumlu oldukları kefalet miktarının aynı olmadığını, alacağın likit bulunmadığını savunarak, davanın reddi ile davacının tazminata mahkum edilmesini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, davacının henüz temerrüde düşürülmeden ödeme yaptığı, bu nedenle davacının ödeme yaptığı tarih itibariyle bankaya ödemekle yükümlü olduğu miktarın kefalet limiti olan 115.000.00 TL olup, kefalet limitinden fazla yapılan ödemeyi davacının kefillerden talebinin mümkün olmadığı, kefalet limitinin kefil sayısı olan yediye bölündüğünde her kefile 16.428,57 TL düştüğü ancak dava dışı kefil Halil İbrahim Kıryatan’ın 15.000,00 TL’lik kefalet limitinin 115.000,00 TL’den düşülmesi sonucu kalan 100.000,00 TL’nin altıya bölünmesi sonucu asıl ve birleşen davanın davalılarının sorumluluk miktarının 16.666,67 TL olduğu, asıl ve birleşen dava davalılarının takiple temerrüde düştükleri gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı vekili, asıl ve birleşen davaların davalıları vekillerince temyiz edilmiştir.
Asıl ve birleşen dava, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 587/son maddesi uyarınca birlikte kefilin, diğer birlikte kefiller aleyhine rücu hakkına dayanılarak kefilin payı dışında kalan ödemenin birlikte kefillerden tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece bir kök, iki ek bilirkişi raporu alınmış ise de bu raporlar ayrıntılı incelemeyi içermediği gibi Yargıtay denetimine de elverişli olmadığından hükme esas alınması doğu görülmemiştir.
6098 sayılı TBK.’nun 587 maddesinin son fıkrasına göre; “ Birbirlerinden bağımsız olarak aynı borç için kefil olanlardan her biri, borcun tamamından sorumlu olur. Ancak, borcu ödeyen kefil, aksine anlaşma olmadıkça toplam kefalet miktarındaki payı oranında rücu hakkına sahiptir.” Anılan Kanun maddesinin gerekçesinde kanunun açıklığa kavuşması bakımından şu örneğe yer verilmiştir. Mesela, kefili olunan asıl borç 150 TL ise ve bu borca da birbirinden bağımsız olarak, (K-1) 200 TL için, (K-2) 50 TL için, (K-3)’ de 50 TL için kefil olmuş ise, toplam kefalet miktarı 300 TL olmaktadır. (K-1) 150 TL’nin tamamını ödediğinde, diğer kefillere olan rücu hakkının hesaplanmasında önce kefil olduğu miktarın toplam kefalet miktarına oranı 2/3 olarak bulunacak ve (K-1)’in asıl borçtan sorumluluğu, bu orana denk düşen 100 TL olacaktır. Bu durumda, (K-1) fazladan ödediği 50 TL için, yine aynı hesaplama ile bulunacak 1/6 oranında yani 25’er TL için diğer kefillerin herbirine (K-2 ve K-3)’e rücu edebilecektir.
Somut olayda yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılıp, birlikte kefilin diğer kefillere rücu edebileceği miktar yönünden yukarıda verilen örnekten de yararlanılarak 6098 sayılı TBK.’nun 587/son maddesi hükmüne uygun şekilde ayrıntılı ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınıp, tüm deliller birlikte değerlendirilerek varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalıların tüm, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine, 05/04/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.