1. Hukuk Dairesi 2014/17903 E. , 2015/1964 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İSTANBUL 14. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/07/2014
NUMARASI : 2012/273-2014/338
Taraflar arasında görülen ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava; ecrimisil istemine ilişkindir.
Davacı mülkiyeti vakfa ait 24 ve 25 parsel sayılı taşınmazların davalı tarafından haklı ve geçerli bir neden olmaksızın kullanıldığını, kesinleşen mahkeme ilamları ile 01/03/2001 ila 28/02/2006 ve 15/03/2006 ila 30/07/2008 tarihleri arası olmak üzere iki ayrı dönem için ecrimisilin kabulüne karar verildiğini ileri sürüp, 31/07/2008 ila 30/07/2012 dönemi için fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 72.500,00 TL. işgal tazminatının, işgal tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilini istemiştir.
Davalı, çekişmeye konu yerde Aile Hekimliğinin faaliyet gösterdiğini, bu kurumlara faaliyet gösterecekleri yerleri Sağlık Bakanlığının tahsis etmediğini, kira yardımında bulunduğunu, 30/10/2010 tarihinden itibaren Bakanlığın ecrimisilden sorumlu tutulamayacağını, öncesinde sağlık ocağı olarak kullanıldığını, Aile Hekimliğinin sözleşmesiz kullanımından sorumlu tutulamayacaklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; mülkiyeti davacı Vakfa ait çekişmeye konu arsa vasfındaki taşınmazların davalı Sağlık Bakanlığı tarafından sağlık ocağı olarak kullanıldığı, İstanbul Asliye 5. Hukuk Mahkemesinin 2008/196 Esas, 2010/379 Karar sayılı, kesinleşen mahkeme ilamı ile en son 15/03/2006- 30/07/2008 dönemi için davalı tarafın ecrimisilden sorumlu tutulduğu, eldeki dava da ise 31/07/2008 ila 30/07/2012 tarihleri arası için ecrimisil talep edildiği, mahkemece yapılan keşifte çekişmeye konu taşınmazların halen Aile Hekimliği olarak kullanıldığının saptandığı anlaşılmaktadır. Bu saptama karşısında davacıya ait 24 ve 25 parsel sayılı taşınmazlar bakımından davalı tarafın ecrimisilden sorumlu tutulmuş olmasında kural olarak bir isabetsizlik yoktur.
Ne var ki; davalı savunmasında 30/10/2010 tarihinden itibaren taşınmazların Aile Hekimliği tarafından kullanıldığı, Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliğinin 25. maddesinde; ".... Aile Hekimleri, öncelikle bu yönetmelikteki asgari fiziki koşulları haiz, Bakanlık, Kurum veya bağlı kuruluşlara ait sağlık hizmeti vermek amacıyla yapılan binalarda hizmet verirler, Bu imkanın sağlanamaması halinde Müdürlüğün onayı ile uygun standartlara sahip bölgedeki diğer mekânlarda da hizmet verilebilir " hükmüne yer verildiğini, Anılan Yönetmelik hükmü uyarınca öncelikle kamu kurumlarına ait taşınmazların kullanılması, kamu kurumlarına ait taşınmazların bulunmaması halinde de kira yardımı yapılarak taşınmaz kira sözleşmesi akdedilebilmesi sağlanmıştır. Aile Hekimliklerinin faaliyet gösterecekleri yerler için ayrıca kira sözleşmesi yapmaları gerektiği, sözleşme yapmaksızın kullanımlarından dolayı Sağlık Bakanlığının sorumlu tutulamayacağı savunmasında bulunmuş, ancak mahkemece bu savunma üzerinde durulmaksızın sonuca gidilmiştir.
Hâl böyle olunca; Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği çerçevesinde değerlendirme yapılarak çekişmeye konu taşınmazların ne zamandan beri Aile Hekimliği olarak kullanıldığının saptanması, davalı Bakanlığın o tarihten itibaren ecrimisilden sorumlu tutulmaması gerektiği gözetilererek savunma doğrultusunda araştırma ve soruşturma yapılması hâsıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Kabule göre de; eldeki davada talebe konu dönem öncesi için ecrimisil kesinleşen mahkeme ilamı ile belirlendiğine göre sonraki dönemler için ecrimisil değerinin ilk dönem için belirlenen miktara ÜFE artış oranının tamamının yansıtılması ve taleple de bağlı kalınarak takdir edilmesi gerektiği gözetilerek uzman bilirkişilerden ek rapor alınmak suretiyle hüküm kurulması gerekirken anılan hususlar gözardı edilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması da isabetsizdir.
Davalının, temyiz itirazları değinilen yönler itibariyle yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 12.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.