20. Hukuk Dairesi 2016/11429 E. , 2017/4353 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar Hazine ve Orman Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
.....köyü 101 ada 50 parsel sayılı 3.357,34 m² yüzölçümündeki taşınmaz, tarla ve çayır niteliği ile Hazine adına tesbit edilmiştir.
Davacı, taşınmaza zilyet olduğu iddiasıyla taşınmazın mülkiyetinin kendisine ait olduğunun tespiti ile 10.000.-TL taşınmaz bedelinin faizi ile birlikte tahsili istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece, davanın kabulü ile 101 ada 50 sayılı parselin tapusunun iptali ile davacı adına tapuya tesciline, ... için açılan davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine ve Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu 2007 yılında 3402 sayılı Kanunun 5304 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesi hükmüne göre yapılmıştır.
1) Davalı ... Yönetiminin temyiz itirazları yönünden;
Dava konusu taşınmaz tarla ve çayır niteliği ile Hazine adına tapuda kayıtlı olup, davacı tarafından Orman Yönetimine de husumet yöneltilerek dava açılmıştır. Kural olarak; tapu iptal ve tescil davalarının tapu malikine karşı açılması gerekmektedir. Somut olayda; tapu maliki Hazine olup, davada Orman Yönetiminin pasif husumet ehliyeti bulunmadığı gibi açılan davaya da usulüne uygun şekilde müdahalesi de bulunmadığına göre davalı ... Yönetimi hakkında açılmış olan davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmemesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.
2) Davalı Hazinenin temyiz itirazları yönünden;
Mahkemece davanın kabulü ile dava konusu taşınmazın tapusunun iptali ile davacı adına tapuya tesciline karar verilmiş ise de verilen karar usul ve kanuna aykırıdır.
Şöyle ki; davacı, dava konusu taşınmaza zilyet olduğu iddiasıyla taşınmazın mülkiyetinin kendisine ait olduğunun tespiti ile 10.000.-TL taşınmaz bedelinin faizi ile birlikte tahsili istemiyle dava açmıştır.
HMK"nın 106. maddesinde düzenlenen tespit davası, bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut da bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesine ilişkin davalar olup, bir hukuki ilişkinin var olup olmadığının tespit edilmesine ilişkindir.
Tespit davası, eda davasının öncüsü niteliğinde olduğundan, henüz şartları tamam olmadığı için açılamayan eda davası için ilerideki hukukî ilişkinin belli edilmesi bakımından delil olarak kullanılmak üzere açılabilir. Eda davaları ve inşai davalardan farklı olarak, maddi hukuka ait bir talep hakkının dava yoluyla ileri sürülmesi anlamına gelmez.
Tespit davası açılabilmesi için, hak veya hukuki ilişki ile bu hukukî ilişkinin hemen tespitinde hukuki yararın bulunması gerekir. Eda davaları ve inşai davalardan farklı olarak tespit davalarında, davacı, hukuki ilişkinin varlığının tespitinde hukuki yararının bulunduğunu ispat etmelidir. Ancak, tespit davasının özel bir kanun hükmü ile düzenlendiği haller bundan müstesnadır. Bu gibi hallerde tespit davası açılmasında hukuki yararın bulunduğu kabul edilir. Özel Kanun hükmü olarak düzenlenen durumlar dışında, görülmekte olan veya açılacak bir davada iddia veya savunma aracı olarak ileri sürülebilecek konular için ve eda davası açılabilecek hallerde tespit davası açılmasında hukuki yarar mevcut değildir.
Yukarıdaki bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; dava konusu 101 ada 50 parsel sayılı taşınmazın 2011 yılında yapılan değişiklik beyannamesi ile 101 ada 1 parsel sayılı orman parselinden ifraz edildiği ve 6831 sayılı Kanunun 2. maddesinin (B) bendi uyarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığı, yörede 2012 yılında yapılan 3402 sayılı Kanuna 5831 sayılı Kanunun 8. maddesi ile eklenen Ek-4. madde uyarınca kullanım kadastrosuna tabi tutulmadığı, 27.01.2009 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 5831 sayılı Kanunun 5. maddesiyle, 6831 sayılı Kanuna eklenen Ek 10. maddesi uyarınca, Orman Kanununun 20.06.1973 tarih ve 1744 sayılı Kanunla değişik 2. maddesi, 23.09.1983 tarihli 2896 ve 05.06.1986 tarihli 3302 sayılı Kanunlarla değişik 2. madde birinci fıkra (B) bendi uygulamalarına göre bu tür taşınmazların çıkarma işleminin kesinleştiği tarihten itibaren kazandırıcı zamanaşımı yolu ile iktisap edilemeyeceği, 3402 sayılı Kanunun 18. maddesi gereğince de Hazineye ait yerlerden olduğu, bu nedenlerle, davacının Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan dava konusu taşınmazın adına tescilini istemesi mümkün olmadığı gibi 3402 sayılı Kanuna 5831 sayılı Kanunun 8. maddesi ile eklenen Ek-4. madde uyarınca kullanım kadastrosuna tabi tutulmayan taşınmaz üzerinde adına zilyetlik şerhi verilmesini de talep edemeyecektir.
Dosyanın incelenmesinde; dava konusu taşınmaz hakkında davacı yanca tespit davası açıldığı, aşamalarda davasını ıslah etmediği, yukarıda açıklandığı üzere davacının taşınmazın tesciline dair eda davası açmasının mümkün olmadığı da değerlendirilerek davanın esastan reddine karar verilmesi gerekirken kabule karar verilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Hazine ve Orman Yönetiminin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 15/05/2017 gününde oy birliğiyle karar verildi.