4. Hukuk Dairesi 2015/7050 E. , 2016/5683 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 16/05/2014 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 12/03/2015 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, haksız şikayet nedeni ile manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalının ve kendisinin sağlık personeli olduğunu ve aynı lojmanda kaldıklarını, davalı tarafından .. yapılan şikayette, evini farklı ve kötü amaçlarla kullandığının iddia edildiğini, davalının bu şikayeti nedeniyle soruşturma başlatıldığını ve ifade vermek zorunda kaldığını belirterek, uğradığı manevi zararın giderilmesi isteminde bulunmuştur.
Davalı ise davanın reddini gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davaya konu olayın özellikleri ve gelişim biçimi göz önünde tutulduğunda, davalının şikayet hakkını kullanması bakımından yeterli emarenin varlığı kabul edilerek istemin reddine karar verilmiştir.
Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.
Anayasa’nın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasa"nın “ .. ” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25. maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK’nın 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir.
Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikâyet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikâyeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikâyet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikâyetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.
Dosya arasındaki bilgi ve belgelerden, davalının .. , davacının sürekli olarak evde kalmamakla birlikte değişik zamanlarda yanında farklı bayanlar ve erkek arkadaşları ile lojmana geldiği, bazı günlerde ise tek bayan arkadaşı ile geldiği, farklı ve kötü amaçlarla lojmanı kullandığı ve gece geç saatlerde lojmanı terk ettikleri şeklinde beyanda bulunduğu ve şikayetçi olduğu, .. tarafından yapılan inceleme sonucunda, davalının şikayetlerinin komşularının da ifadelerinden anlaşıldığı üzere asılsız olduğu ve davacı hakkında işlem yapılmasına gerek olmadığı kanaatinde olunduğunun bildirildiği, .. tarafından yapılan soruşturma neticesinde ise, idari yönden, tarafların Kamu Konutları Yönetmeliği uyarınca uyması gereken kurallar olduğu halde daha önce soruşturma geçirmeleri ve yazılı olarak ikaz edilmelerine rağmen bu kurallara uymadıkları gerekçesiyle lojmandan çıkarılmalarına ve kınama cezası ile cezalandırılmalarına karar verildiği, davacı tarafından lojmandan çıkarılma kararının iptali istemiyle .. esas sayılı dava dosyasında iptal davası açıldığı ve .. ortaya çıkan ve lojman sakinleri arasında yaşanan tatsızlıkların davacıdan kaynaklanmadığı bununla birlikte tahliye işleminin ön şartını oluşturan yazılı uyarının davacı yönünden gerçekleşmediği belirtilerek davacının lojmandan tahliyesine ilişkin işlemde hukuka uyarlılık bulunmadığı gerekçesi ile yürütmenin durdurulmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Şu durumda, yerel mahkemece, açıklanan olgu ve ilkeler gözetilip davalının davacıyı zararlandırmak kastı ile hareket ettiği ve davaya konu eyleminin hukuka aykırı olduğu sonucuna varılarak, davacı yararına somut olaya uygun bir tutarda manevi tazminat takdir edilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile istemin tümden reddedilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 27/04/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.