3. Hukuk Dairesi 2016/19239 E. , 2018/5725 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; ... İli, ... İlçesi, ...Mahallesi 298 parsel sayılı arsa vasfındaki taşınmazın 531,08 m2"lik kısmını davalıdan haricen satın aldığını, taşınmaza ağaç diktiğini, daha sonra davalının taşınmazı başka bir kişiye devrettiğini öğrendiğini ileri sürerek, arsanın ve diktiği ağaçların rayiç bedelinin tespiti ile fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL"sinin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini istemiştir. Davalı; haricen yapılan satış sonrasında ifraz işlemini yaptıramadığından aynı taşınmazın tamamını sonradan resmi olarak dava dışı..."ya sattığını, adı geçene arsa bütün olup başkalarına da kısmen satış yaptığını bu kişilere tapularını vermesi gerektiğini söylediğini, adı geçenin bu konuda taahhütte bulunmasına rağmen, tahhüdünü yerine getirmediğini savunarak, davanın reddini dilemiştir. Mahkemece; davanın kabulü ile, 32.554,04TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak, davacıya verilmesine karar verilmiş, hükmün davalı tarafından temyizi üzerine Dairemizin 22.09.2014 tarih, 2014/ 5138 E., 2014/12228 K. sayılı ilamıyla ""mahkemece, taraflar arasındaki harici taşınmaz satış sözleşmesi gereğince ödenen satış bedelinin ve ağaç bedelinin, ifanın imkânsız hale geldiği tarihin saptanması suretiyle ve bu tarih itibariyle, enflasyon, üretici ve tüketici fiyatları endeksleri, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar gibi çeşitli ekonomik etkenlerin ortalamaları alınmak suretiyle ulaşacağı alım gücünün yukarıda açıklanan ilke ve esaslar altında konusunda uzman bilirkişi veya kurulundan nedenlerini açıklayıcı, taraf, hâkim ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak belirlenmesi ve bu miktara hükmedilmesi gerektiğinden"" sözedilerek bozulmuştur. Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, alınan bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kabulü ile 198.040,07 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine ve kararın bozmaya uygun olmasına göre, davalının aşağıdaki bent kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Dava sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayalı alacak istemine ilişkin olup, taraflar arasında dava konusu taşınmazın haricen satıldığı ve bedelinin ödendiği konusunda bir ihtilaf bulunmamaktadır. İhtilaf, davacıya iade edilmesi gereken bedelin tespiti hususundadır.
Somut uyuşmazlıkta; davacı davasını fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 10.000,00 TL üzerinden açmış ve dava değerini 08/01/2013 tarihli ıslah dilekçesi ile Değişik İş dosyasındaki ziraat bilirkişisi tarafından belirlenen tutar olan 32.554,04 TL’ye yükseltmiştir. mahkemece davanın ıslah edilen tutar üzerinden kabulüne karar verilmiştir. Davalı kararı miktar yönünden temyiz etmiş, satım tarihinde taşınmazın tarla vasfında olduğunu ve hatırladığı kadarıyla 20.000.000 TL bedelle sattığını belirtmiştir. Bozmadan sonra talimat yoluyla bilirkişi raporu alınmasına karar verilmiş, bilirkişilerce dosya üzerinden ve davacının 07/07/2015 tarihli celse sırasında alınan beyanları dikkate alınarak rapor tanzim edilmiştir. Davacı, alınan rapor doğrultusunda belirtilen bedel kadar talep miktarını arttırmış, mahkemece bilirkişi raporu esas alınarak, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bilirkişilerce taşınmaz bedelinin tespitinde sadece davacının beyanının dikkate alınması ve dosya üzerinden hesaplama yapılması doğru olmadığı gibi, bozma öncesi kararı davacının temyiz etmediği ve davacının ikinci kez ve bozma sonrası ıslah talebinde bulunduğu hususları da gözardı edilerek, karar verilmesi de doğru olmamıştır.
Zira, 04.02.1959 tarih 13/5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında vurgulandığı üzere; bozma kararına mahkemece uyulmuş olması taraflardan biri lehine usuli kazanılmış hak meydana getirir. Bu hakkı ne mahkeme ne de temyiz mahkemesi halele uğratabilir. Müktesep hakkın tanınması kamu düzeni düşüncesiyle kabul edilmiştir. Belirtilmelidir ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir. Yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde; davada, ilk kararın davacı tarafından temyiz edilmemesi ve bozma kararına uyulması ile davalı taraf lehine usuli kazanılmış hak doğduğunun kabulü gerekir.Bunun yanında, HMK"nun 177.maddesi (HUMK.84.maddesi) gereğince, ıslahın tahkikat bitinceye kadar yapılabileceği öngörülmüş olduğundan ve temyiz faslında da, bozmadan sonra dahi ıslahın olanaklı bulunduğuna dair açık veya örtülü bir hüküm yer almadığından, Kanunun bu olanağı bir devre ve zaman ile sınırlandırdığı kabul edilme ve bu nedenle bozmadan sonra ıslahın mümkün olmadığı sonucuna varılması da zorunludur.
Nitekim 04.02.1948 gün ve 1948-3 Esas, 1944-10 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; dava açıldıktan sonra mevzuunda, sebebinde ve delillerde ve sair hususlarda usule müteallik olmak üzere yapılmış olan yanlışlıkları bir defaya mahsus olmak üzere düzeltmek ve eksiklikleri de tamamlamak imkanını veren ve mahkeme kararına lüzum olmadan tarafların sözlü ve yazılı beyanlarıyla yapılabilen "ıslah"ın; Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 84. maddesinin açık hükmü dairesinde tahkikat ve yargılama bitinceye kadar yapılabileceği Yargıtay"ca hüküm bozulduktan sonra bu yoldan faydalanmanın mümkün olamayacağı açıklanmıştır. Yine; Yargıtay İçtihadı Birleştime Genel Kurulu 06.05.2016 tarih ve 2015/1 E.-2016/1 K.sayılı ilamı ile "Her ne sebeple verilirse verilsin, bozmadan sonra ıslah yapılamayacağına dair 04.02.1948 gün ve 1948-3 Esas, 1944-10 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının değiştirilmesine gerek olmadığına" karar verilmiştir.Dava sonucunda; bozma sonrası ıslaha göre karar verilmiş olup, yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde bozma sonrası ikinci kez yapılan ıslahın geçerli sayılamayacağı da açıktır.
O halde; mahkemece; dava konusu taşınmaz ve ağaç bedellerinin tespiti bakımından; mahallinde keşif yapılarak, iddia, savunma ve toplanan deliller çerçevesinde nizalı taşınmazın satın alınan miktarı, satım tarihindeki vasfı ve satım tarihi öncelikle belirlenerek, tespit edilen satış bedelinin bozma ilamında açıklanan prensipler çerçevesinde hesaplanması amacıyla hüküm kurmaya ve taraf ve Yargıtay denetime elverişli bilirkişi raporu alınması ve davalı taraf lehine doğmuş olan usuli kazanılmış hak ile bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı hususları da göz önüne alınarak karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu davalı taraf lehine doğmuş olan kazanılmış usuli hak nazara alınmaksızın ve bozmadan sonra yapılan ıslaha göre hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalıya iadesine, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23/05/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.