Abaküs Yazılım
23. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/1947
Karar No: 2016/1711
Karar Tarihi: 18.03.2016

Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2015/1947 Esas 2016/1711 Karar Sayılı İlamı

23. Hukuk Dairesi         2015/1947 E.  ,  2016/1711 K.
"İçtihat Metni"



MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tazminat davası sonucunda verilen hükmün bozulmasına ilişkin Dairemizin ... gün ve ... Esas,.... Karar sayılı ilamının karar düzeltme yoluyla incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, dosya incelendi, gereği görüşüldü.
- KARAR -
Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında 15.11.2005 tarihinde arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalandığını, sözleşmede 89 daire yapılması kararlaştırılmış iken, imar durumunun müsait olması nedeniyle 130 daire yapıldığını, davalı arsa sahibine düşen 59 adet dairenin, belirlenen emsal dairelerden daha lüks yapıldığını, sözleşme dışı fazladan yapılan imalat bedelinin 3.474.117,00 TL olduğunu, müvekkilinin tüm işleri bitirmiş, iskân ruhsatını almış ve davalıya ait daireleri teslim edilmiş olmasına rağmen, davalının müvekkiline düşen B Blok zemin kat 1 no"lu bağımsız bölümün tapusunu halen devretmediğini, vergi mevzuatı uyarınca arsa sahibine düşen bağımsız bölümlerin teslimi nedeniyle yaklaşık 557.239,16 TL KDV doğduğunu, taraflar arasındaki sözleşmeye göre bundan davalının sorumlu olduğunu, ayrıca, inşa edilen daire sayısının artmış olması nedeniyle müvekkilince yapılan cins tashihi harcı ödemesi ve yoğunluk artışına bağlı olarak yapılan imar harcamalarından davalının da %50 oranında sorumlu olduğunu, bu kapsamda müvekkilinin 72.623,00 TL alacağı bulunduğunu ileri sürerek, B Blok zemin kat 1 no"lu bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tescilini, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, fazladan yapılan imalat bedeli alacağı için 215.000,00 TL"nin, KDV alacağı için 50.000,00 TL"nin, daire sayısının artmasına bağlı olarak yapılan cins tashihi ve imar harcamaları için 10.000,00 TL"nin davalıdan temerrüt tarihlerinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiş, ıslah yoluyla, fazladan yapılan imalat bedeline ilişkin istemini 2.147.813,00 TL"ye, KDV alacağına ilişkin istemini 557.239,16 TL"ye artırmıştır.
Davalı vekili, taraflar arasındaki sözleşmede yer alan hakem şartı nedeniyle ihtilafın giderilmesinin hakem heyetinin görevinde olduğunu, davacının edimini tam ve eksiksiz olarak yerine getirmediğini, pek çok eksik iş ve ayıplı imalat bulunduğunu, bu nedenle teminat olarak tutulan bir adet dairenin tapu ferağının verilmesinin mümkün olmadığını, davacının inşa ettiği 3 adet bloktaki tüm dairelerin aynı özellikte olduğunu, davacının kendisine düşen dairelerde de aynı imalatları yaptığını, bu nedenle fazla imalat bedeli talep edemeyeceğini, KDV alacağının doğmadığını, yoğunluk artışı nedeniyle müvekkilinin davacıya ödeme yaptığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, taraflar arasında yapılan sözleşmede davalı arsa sahibine düşen bağımsız bölümlerin ....kalitesinde yapılması kararlaştırılmış iken, davacı yüklenicinin daha üstün kalitede imalat gerçekleştirdiği ve böylelikle her bir bağımsız bölümün değerinde %30 artış meydana geldiği, toplam değer artışının 2.147.813,00 TL ve davalının ASKİ"ye davacı adına yaptığı 89.140,00 TL tutarındaki ödeme mahsup edildiğinde, bu kalem yönünden davacı alacağının 2.060.000,00 TL olduğu, edimlerini yerine getiren davacı yüklenicinin teminat olarak tutulan B Blok zemin kat 1 no"lu bağımsız bölüme hak kazandığı, vergi mevzuatı uyarınca, KDV mükellefi yüklenici ise de, sözleşmenin 7/1. maddesi hükmüne göre, davalı arsa sahibinin kendisine düşen dairelerin KDV bedelinden sorumlu olduğu, bu kapsamda, yüklenicinin 557.239,16 TL alacağı bulunduğu, davacı yüklenicinin 72.623,00 TL tutarındaki alacağını liste halinde sunmadığı, belediyenin de bu kalem yönünden bir talebi olmadığından hesaplama yapılamadığı, bu itibarla davacı yüklenicinin diğer istemlerinin yerinde olmadığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile, B Blok zemin kat 1 no"lu bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline, 2.060.000,00 TL fazla imalat bedeli, 557.239,16 TL KDV bedeli olmak üzere toplam 2.617.239,16 TL"nin, 2.060.000,00 TL"sinin 18.11.2010 tarihinden, 557.239,16 TL"sinin ise 03.03.2011 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemlerin reddine dair verilen karar, taraf vekillerinin temyiz istemi üzerine, Dairemizin ... tarih ve...E., ... K. sayılı ilamıyla, taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının reddine, yargılama sırasında yapılan keşif ve alınan bilirkişi raporlarında, yapılan dairelerin, B blok 7 ve 8 numaralı örnek daireler gibi tefriş edildiği, böylece, sözleşmede belirtilen emsal daireden daha lüks ve kalitede iş yapıldığı, bu durumda, yüklenicinin maliyetinin % 30 oranında ve 2.147.813.00 TL arttığı bildirilmiş ve mahkemece de bu miktar esas alınmış ise de, Yargıtay"ın yerleşik içtihatları gereğince, yüklenicinin, inşaatın ortak alanlarında ve kendi bağımsız bölümlerine de yaptığı fazla imalatların bedelini, bu imalatlardan kendisi de yarar sağladığından talep etmesinin mümkün olmadığı, yüklenicinin, sadece arsa sahibinin bağımsız bölümlerine yaptığı fazla imalat bedelini isteyebileceği, bununla birlikte, davacı yüklenici tarafından, davalı arsa sahibine yazılan 16.06.2009 günlü yazıda, B bloktaki örnek dairelerde tefriş edilen ankastre beyaz eşyaların, teşhir amaçlı olduğu, daireleri satın alan 3. kişilerce bedelleri ödendiği takdirde, montajının yapılacağının bildirildiği, açıklanan bu hususlar hakkında, mahkemece bir incelemenin yapılmadığı, bu durum karşısında, mahkemece, davacı tarafın ileri sürdüğü fazladan imalatların ortak alanlara mı bağımsız bölümlere mi ilişkin olduğu tespit ettirilerek, bu imalatların ortak alanlara ve yüklenicinin kendisine ait bağımsız bölümlere de yapılmış olduğunun tespiti halinde, fazla imalat bedeline ilişkin istemin reddine, sadece arsa sahibinin bağımsız bölümlerine yapılmış fazladan imalat var ise bu imalatların ve yine örnek dairelerde teşhir edilen ankastre beyaz eşyaların bedeli, satın alan 3. kişilerce ödendiği takdirde montajının yapıldığı tespit edildiğinde ve bu imalatlar arsa sahibine ait bağımsız bölümlerde yapılmışsa, bunların yapıldığı yıl serbest piyasa fiyatlarına göre belirlenecek bedelinin hüküm altına alınması gerekirken, değinilen bu hususlar dikkate alınmaksızın, eksik inceleme ile ve maliyetin genel olarak arttığından bahisle artan maliyetin davalıya isabet eden kısmının fazladan imalat adı altında tahsiline karar verilmesinin hatalı olduğu belirtilerek taraflar yararına bozulmuştur.
Taraf vekilleri karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
1-Dairemiz kararı, davacı vekiline 23.12.2014 tarihinde tebliğ edilmesine karşın, HUMK"nun 440/1.maddesi hükmünde öngörülen 15 günlük süre geçirildikten sonra, 09.01.2015 tarihinde kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, süre yönünden karar düzeltme isteminin reddi gerekmiştir.
2-Davalı vekilinin karar düzeltme itirazlarına gelince;
a) Taraflar arasındaki uyuşmazlık 15.11.2005 tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanmıştır.
Sözleşmenin "İHTİLAFLARIN HALLİ" başlıklı 17. maddesinde, "Taraflar arasında işbu sözleşme nedeniyle çıkabilecek ihtilaflar (kamu düzeni ile ilgili tapu iptal ve tescil hariç) biri inşaat mühendisi veya mimar, diğeri hukukçu olmak üzere tarafların seçeceği bir hakem ile bu hakemlerin müşterek seçecekleri bir inşaat yüksek mühendisinden oluşan üç kişilik tahkim kurulunca çözülecektir. Hakemlerin şahsında anlaşılamadığı veya üçüncü hakemin taraf hakemlerince müştereken seçilemediği veya süresi içinde bir tarafın hakemini tayin etmemesi durumunda hakemin tayinine Ankara Ticaret Mahkemesi yetkilidir." hükmüne yer verilmiştir. Bu hüküm kesin tahkim şartı niteliğindedir.
Sözleşme, 6100 sayılı HMK"nın yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden önce yapılmış, dava da yine HMK"nın yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmıştır.
Sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 1086 Sayılı HUMK"nın 516 vd. maddelerinde tahkime ilişkin hükümler düzenlenmiştir.
6100 sayılı HMK"nın "zaman bakımından uygulanma" başlıklı 448/1. maddesiyle HMK hükümlerinin, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanacağı kabul edilmiştir. Eski Kanun zamanında yapılan tahkim şartı ya da sözleşmelerinin düzenlendikleri tarihte yürürlükte bulunan Kanuna göre geçerli olmaları halinde sonraki Kanun döneminde dahi geçerliliklerini muhafaza ettikleri kabul edilmelidir. Çünkü usul sözleşmelerinin kurulmaları ve geçerlilikleri bakımından maddi hukuk hükümlerine tâbi oldukları genel kabul gören bir ilkedir (Prof. Dr. Sabri Şakir Ansay – Hukuk Yargılama Usulleri, 7. Basım, 1960, s. 152; Prof Dr. Saim Üstündağ, Medeni Yargılama Hukuku, 7. Bası, İstanbul, 2000, s. 420; Prof Dr. Abdurrahim Karslı, Medeni Usul Hukukunda Usuli İşlemler İstanbul 2001, s.239).
Tarafların sözleşmenin düzenlendiği tarihte yürürlükte olmayan bir kanun hükmünü öngörmeleri mümkün değildir. Sözleşmenin düzenlendiği tarihte yürürlükte olmayan bir kanun hükmünün, daha önce düzenlenen bir sözleşmeden doğan uyuşmazlığa uygulanması çağdaş hukuk sistemlerinde kabul edilen “Hukuk Güvenliği İlkesi"ne” açıkça aykırı olacaktır. Tarafların öngöremedikleri ve öngörmeleri mümkün olmayan bir sonuçla karşılaşmaları, “Taraflara Sürpriz Yapma Yasağı” olarak adlandırılmakta ve bir çok çağdaş hukuk sisteminde kabul görmemektedir. Buna göre maddi hukuk alanında yapılan yeni kanunlar eski kanuna göre geçerli olarak yapılmış olan sözleşmeleri hükümsüz hale getirmedikleri gibi usul sözleşmelerine ilişkin yeni kanun hükümlerinin dahi eski kanun zamanında yapılmış usul sözleşmelerinin geçerliliğini etkileyemeyeceğini kabul etmek gerekir. Dairemizin uygulaması da 07.03.2014 tarih ve 2013/4664 E., 2014/1720 K. sayılı ilamında olduğu üzere bu yöndedir. YHGK"nın 18.06.2006 tarih ve 15-609 E., 2006/656 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; yargılama yetkisi kural olarak mahkemeler eliyle kulanılmakta, tahkim usulü ise yargılama hukukumuzda istisnai bir kurum olarak düzenleme alanı bulmaktadır. Bu nedenledir ki, tahkimle ilgili düzenlemelerin genel usul kuralları anlamında geniş yorumlanması ve açık bir hükme yer verilmedikçe tam anlamıyla usul hukukumuza ilişkin ilkelerin tahkim açısından da doğrudan geçerli kabul edilmesi olanaklı değildir. Eş söyleyişle; usul hükümlerinin geriye yürüme etkisinin tamamen sözleşmeyle hayat bulan ihtiyari tahkim kuralları hakkında uygulama alanı bulamayacağı açıktır. Zira, temeli sözleşme olan ve taraf iradelerini baz alan tahkim sözleşmesinde - tahkim şartının konulmasında tarafların açıkça ortaya koydukları kurallar ve belirledikleri hukuk uygulanacaktır. Yine buna ilişkin değişiklik yapılabilmesi şartları da sözleşmede belirlenen ilkeler çerçevesinde olacaktır. İstisnai bir yol olan tahkimde taraf iradeleri asıldır. Taraf iradeleri sözleşmenin akdedildiği tarihte geçerli olan (cari kanunlar) yeni Türk kanunlarının uygulanması yönünde ortaya konmuş iseler, bu kanun da 1086 sayılı HUMK"dır.
Yasa tarafından bir uyuşmazlığın mutlaka mahkemede çözümlenmesi öngörülmedikçe veya böyle bir zorunluluk işin nitelendiğinden anlaşılmış olmadıkça, tarafların hukuki ilişki kurulması sırasında yahut uyuşmazlığın doğmasından sonra yaptıkları ve adına ihtiyari hakem sözleşmesi denilen sözleşme ya da her hangi bir sözleşme içerisinde tahkim şartı, uyuşmazlığın salt bir biçimde her halükarda hakem yolu ile çözülmesini zorunlu kılmaz. Böyle bir sözleşmeye ya da tahkim şartına rağmen, taraflardan biri hakem yoluna gitmeyerek genel hükümler uyarınca mahkemede dava açar ve hasmı savunma yoluyla mahkemenin işi inceleyemeyeceğini bildirmezse mahkeme, işi inceleyip çözümleme ödevi içine girer. Çünkü, bu sorun usul hukuku yönünden teknik anlamda bir itiraz değil, bir savunma (defi) nedenidir. Savunma nedenleri de, kural olarak esasa cevap süresi içinde bildirilmelidir. Ne var ki, bu yönde bir savunma esasa cevap süresi geçtikten sonra ileri sürülmesine karşın, davacı tarafça HUMK"nın 202. maddesi gereğince savunmanın genişletilmesine muvafakatları olmadığını bildirmezse, mahkeme bu savunma uyarınca davayı uyuşmazlığın hakemde görülmesi için red etmelidir.
Somut olayda, dava dilekçesi davalı tarafa 12.05.2011 tarihinde tebliği edilmiş olup, davalı vekili 24.06.2011 havale tarihli dilekçesinde tahkim itirazında bulunmuştur. Anılan dilekçenin bir sureti 27.09.2011 tarihinde davacı vekiline verilmiş, davacı vekili aynı duruşmada dilekçe münderacatını kabul etmediğini, dilekçenin süresinde verilmediğini beyan etmiş, bunun üzerine mahkemece, usul ve yasaya uygun olarak, 3 nolu ara kararla süresinde yapılmayan hakem şartı itirazının reddine karar verilmiştir.
Bu açıklamalara ve Yargıtay ilamında belirtilen gerektirici sebeplere göre, davalı vekilinin, HUMK"nın 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirisine uymayan diğer karar düzeltme itirazlarının reddi gerekmiştir.
b) Davalı vekilinin, KDV alacağı hakkında verilen hükme ilişkin karar düzeltme itirazlarına gelince;
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmeleri, eser sözleşmelerinin kendine özgü bir türü olup, kural olarak, arsa sahibi bu sözleşme ile yüklenicinin yapacağı inşaat karşılığı arsa veya arsa payı devrini, yüklenici de sözleşmeye göre üstlendiği işi tamamlayıp teslim etmeyi taahhüt eder. Bu haliyle bu sözleşmeler "götürü bedelli" nitelik taşımaktadır. Borçlar Kanunu"nun 365. maddesi uyarınca, yine kural olarak, yüklenici üstlendiği işi, kararlaştırılan fiyata yapmaya mecbur olup, tahmin edilenden daha fazla emek ve masrafı gerektirse dahi,
fiyatın artırılmasını isteyemez. Ancak bu hüküm emredici değil, düzenleyici nitelikte olup, bilindiği üzere, taraflar düzenleyici hüküm dışında anlaşma yapabilirler. Somut olayda da dava konusu sözleşmenin 7.1. maddesi ile arsa sahiplerine ait bağımsız bölümler için yüklenicinin keseceği faturadan dolayı çıkacak KDV"nin arsa sahiplerince ödeneceği karalaştırılmıştır. Nitekim davacı yüklenici şirket de buna istinaden alacağına konu yaptığı faturaları düzenlemiş ve davalı arsa sahibinden bu faturalara ilişkin KDV"nin ödenmesini istemiştir.
Konuya, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu açısından bakıldığında ise, 1/2. maddeye göre, ""her türlü mal ve hizmet ithalatı"" KDV"nin konusunu oluşturan işlemlerden sayılır. Yine aynı Yasanın 4. maddesi uyarınca ise, hizmet işlemleri, ""bir şeyi yapmak, işlemek, meydana getirmek, imal etmek, onarmak, temizlemek, muhafaza etmek, hazırlamak, değerlendirmek, kiralamak, bir şeyi yapmayı tahhüt etmek gibi şekillerde gerçekleşebilir. ""Bu hükümler doğrultusunda, Katma Değer Vergisinin eser sözleşmesi ilişkisini ve o mahiyetteki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerini de içerdiği, yani eser bedelinin KDV"ye tabi olduğu görülmektedir.
Bunun yanında, 3065 sayılı Kanun"un 8/1-a maddesince de, katma değer vergisinin mükellefinin ""mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde bu işleri yapanlar"" olduğu, yani yüklenicinin KDV mükellefi bulunduğu belirtildiğinden ve taraflar arasındaki sözleşmede bu borcun arsa sahibine ait olduğu kararlaştırıldığından, bu verginin sorumlusu olan yüklenicinin iç ilişkide arsa sahibine aynen yansıtabileceğinin kabulü gerekir. Nitekim yüklenici de, bu konuda sözleşmenin 7.1. maddesine dayalı olarak düzenlediği faturalarda, arsa sahibi yönünden ödenmesi gereken KDV tutarları gösterilmiş olup, KDV"den sonuç olarak arsa sahibinin sorumlu tutulmasında yasaya aykırı bir husus bulunmamaktadır.
Keza, 3065 sayılı Kanun"un 1/2, 4/1 ve 10/a maddeleri uyarınca, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinde, arsa sahibinin, arsasını yükleniciye teslim etmesi değil, yüklenicinin kendisine devri taahhüt edilen arsa veya arsa payı karşılığında inşaat yapıp teslim etmesi KDV tahakkukunu gerektirdiğinden, bunun bir ticari faaliyet olduğu kuşkusuzdur.
Tarafların kararlaştırdıkları götürü ücret bakımından BK"nın 365/I.fıkra (TBK"nın 480 mad.) uyarınca ücretin riski yükleniciye ait olup, sonradan ücretin artırılması istenemez. Ancak, söz konusu kural emredici nitelikte olmayıp, BK"nın 19, 20. maddeleri uyarınca hukuka, ahlaka ve adaba aykırılık teşkil etmedikçe taraflarca aksinin kararlaştırılması her zaman mümkündür. (Prof. Dr. Fahrettin ARAL, Borçlar Hukuku, Özel Borç İlişkileri, 1997 T. Sh. 216,383)
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununa göre, bir hizmeti ifa eden kişi yaptığı işin miktarını ve KDV"sini keseceği faturada göstermek zorundadır. Burada özellik arzeden husus, başlangıçta KDV"nin ödeme mükellefiyetinin hizmeti yapan kişi olmasıdır. Şüphesiz taraflar aralarında yapacakları sözleşme ile KDV"nin hangi tarafça ödeneceğini belirleyebilirler. (Mustafa Reşit Karahasan, Türk Borçlar Hukuk Özel Borç İlişkileri, 2004 T.Sh.38)
Kat karşılığı bağımsız bölüm işlerini icra eden müteahhitler genellikle ya ticari bir organizasyon şeklinde yapılanmışlar, ya da bu işlerle devamlı surette uğraşan kişilerdir. Dolayısı ile elde ettikleri kazanç genellikle ticari kazanç mahiyeti arz etmektedir.
Müteahhidin arsa sahiplerine daire ve iş yeri teslimlerinde elde ettiği gelirin ticari kazanç mahiyetinde olduğu bu nedenle GVK"nın ticari kazanca ilişkin hükümlerinin uygulanması gerekir. Burada asıl olan mal satışı kazancı değil, hizmet ifası kazancıdır. ( Dr. Şenol Turut, Vergisel ve Hukuki Boyutlarıyla Arsa Karşılığı İnşaat İşleri, 2009 T. Sh.277)
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu"nun 1/1,2,3 fıkraları; "Türkiye de yapılan aşağıdaki işlemler katma değer vergisine tabidir.
1-Ticari, sinaî, ziraî faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetler.
2-Her türlü mal hizmeti ve ithalatı,
3-Diğer faaliyetlerden doğan teslim ve hizmetler." hükmünü,
Aynı Kanun"un 2. maddesi,-"Teslim, bir mal üzerindeki tasarruf hakkının malik veya onun adına hareket edenlerce, alıcıya veya onun adına hareket edenlere devredilmesidir." hükmünü,
8/1 maddesi,"Katma değer vergisinin mükellefi:
Mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde bu işleri yapanlardır." hükmünü,
10. maddesi "Vergiyi Doğuran Olay:
Mal teslimi veya hizmet ifası hallerinde, malın teslimi veya hizmetin yapılması" hükmünü,
Taraflar arasında imzalanan 22.06.2008 tarih 25628 yevmiye nolu düzenleme şeklinde Kat Karşılığı Sözleşmesi"nin 13. maddesi ise;
"Arsa sahiplerine ait bağımsız bölümlerin veya bu bağımsız bölümlerin kendileri tarafından bir başkasına satılması ile doğacak emlak vergileri, harçlar, bilumum vergiler ile müteahhidin keseceği faturadan dolayı çıkacak KDV arsa sahiplerine ait olacaktır." hükmünü içermektedir.
KDV Genel Tebliğin 1/1. maddesine göre; "Türkiye"de ticari, sinaî, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetler vergiye tabidir."
Tebliğin 2. maddesi, "Teslim bir mal üzerindeki tasarruf hakkının malik veya onun adına hareket edenlerce, alıcıya veya onun adına hereket edenlere devredilmesidir. Bir malın alıcı veya onun adına hareket edenlerin gösterdiği yere veya kişilere tevdii de teslim hükmündedir." hükmünü,
Tebliğin 6. maddesi; "Arsa karşılığı inşaat işinde iki ayrı teslim söz konusudur. Bunlardan birincisi, arsa sahibi tarafından müteahhide arsa tesilimi, ikincisi ise, müteahhit tarafından arsaya karşılık olarak arsa sahibine verilen konut veya iş yeri teslimidir." hükmünü,
Tebliğin 8/2. maddesi, "Müteahhit tarafından arsa sahibine arsanın karşılığı olarak yapılan teslimlerde, emsal bedel üzerinden KDV uygulanır." hükmünü düzenlemiştir.
Davacı taraf bu alacağı yönünden, 24.06.2011 havale tarihli delil listesinin 18. bendinde KDV tahakkuk ve ödeme belgelerine dayanmış ve 39895, 39896, 39907, 39908 nolu faturaları dosyaya sunmuştur. Bu faturalardan 39895, 39896 no"lu faturaların arsa sahiplerine düşen dairelerin, ocak, fırın, davlumbaz, bulaşık makinası gibi mutfak içi imalatlarına, diğer iki adet faturanın ise daire teslimine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece, bu istem yönünden davanın kabulüne karar verilmiş ise de, dosya kapsamında alınan, 06.12.2012 havale tarihi bilirkişi raporunda, KDV alacağına ilişkin istemin bir mali müşavir bilirkişi tarafından incelenmesinin uygun olacağı, 02.05.2013 havale tarihli ikinci bilirkişi kurulu raporunda ise KDV konusunun ihtisasları dışında olduğu açıklanmıştır.
Öte yandan, 39895, 39896 nolu faturalara ilişkin olduğu anlaşılan ankastre beyaz eşya imalatı yönünden davalı arsa sahiplerinin, davacı yükleniciye fazladan imalat kapsamında borcu bulunup bulunmadığı, diğer anlatımla, davalı arsa sahiplerinin bu fatura bedellerinden ve buna bağlı olarak talep edilen KDV tutarından sorumlu olup olmadıkları, Dairemiz bozma ilamı uyarınca yapılacak araştırma sonucunda ortaya çıkacaktır.
Bu durumda, mahkemece, fazla imalat bedeli yönünden bozma ilamı doğrultusunda yapılacak araştırmanın sonucuna göre, ankastre beyaz eşyaların imalatları bedelinden davalı arsa sahiplerinin sorumlu olmadığının tespit edilmesi halinde, KDV alacağının bu imalatlara ilişkin kısmının reddine, söz konusu imalatların bedelinden davalı arsa sahiplerinin sorumlu olduğunun tespit edilmesi halinde ise, bu imalatların ve davalı arsa sahiplerine düşen dairelerin teslimine ilişkin KDV tahakkuk ve ödeme belgeleri ilgili vergi dairesinden getirtilerek, bu istem yönünden konusunda uzman mali müşavir bilirkişiden rapor alınıp, sonucuna göre bir karar verimesi gerekirken, bu hususta eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
Dairemizce, mahkeme kararının, davalı yararına açıklanan bu ilave gerekçelerle de bozulması gerekirken, bu yöndeki temyiz itirazlarının reddi isabetsiz olmuştur. Bu itibarla, davalı vekilinin diğer karar düzeltme itirazlarının kabulü ile, Dairemizin 24.10.2014 tarih ve 6098 E., 6692 K. sayılı ilamının 2 no"lu bendine, davalı yararına olmak üzere yukarıdaki bozma gerekçesinin de eklenmesine karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin karar düzeltme isteminin, (2-a) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin diğer karar düzeltme itirazlarının reddine, (2-b) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin karar düzeltme itirazlarının kabulü ile, Dairemizin 24.10.2014 tarih ve 6098 E., 6692 K. sayılı bozma ilamına, davalı yararına olmak üzere belirtilen bozma gerekçesinin ilave edilmesi suretiyle mahkeme ilamının BOZULMASINA, peşin alınan karar düzeltme harçlarının istek halinde iadesine, karar düzeltme peşin harcının istek halinde iadesine, 18.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi