5. Hukuk Dairesi 2020/7735 E. , 2020/9153 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargatay"ca incelenmesi davacı (karşı davalı) tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi gereği düşünüldü:
- K A R A R -
Dava dilekçesinde, davalının haksız kullanımından doğan ecrimisil tazminini ve taşınmaza yaptığı müdahalenin önlenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
Birleşen davada davacı-karşı davalı, karşı tarafın haksız müdahalesinin meni ile ecrimisilin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili istenilmiştir.
Mahkemece “1-a)Her ne kadar davacı-karşı davalının (...), davalı-karşı davacıya (İsmail ...) meni müdahale, eski hale getirme, çatının tadilatını talep etmiş ise de; ... 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 1998/729 Esas, 1999/452 sayılı kesinleşmiş kararı ile aynı konuda karar verildiğinden, kesin hüküm nedeni ile bu taleplerin reddine, b)Davacı-karşı davalının kişiliğine bir saldırı olmadığından, manevi tazminat talebinin reddine, c)Davacı-karşı davalının, davalı-karşı davacıya karşı açmış olduğu maddi tazminat talebinin kısmen kabulü ile; davalı-karşı davacının dairesinde oluşan maddi zararın 1.683,00-TL olduğundan, 1.683,00-TL"nin dava tarihi olan 26/12/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı-karşı davacıdan alınıp, davacı-karşı davalıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, d)Davacı-karşı davalının ecrimisil talebinin kabulü ile; 34.584,00-TL ecrimisil"in davalı-karşı davacıdan alınıp davacı-karşı davalıya verilmesine, 34.584,00-TL ecrimisil bedelinin 5.000,00-TL"lik kısmının ilk dava açılma tarihi olan 26/12/2012 tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine, kalan 29.584,00-TL"lik kısmına birleşen dava açılma tarihi olan 25/03/2014 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine, 2- a)Davalı-karşı davacının (İsmali ...), davacı-karşı davalıya (...) açmış olduğu eski hale getirme talebinin kabulü ile; davacı-karşı davalının ... ada ... parsel bağımsız bölüm 2 no"lu dairesinin mimari
projeye aykırı olarak tek kollu merdiven üstüne yapılan balkonlu oda, salon, oda önündeki balkonun içeriye alınması, mutfağın büyütülmesi ve arka cepheye bakan oda ilavesi yapıldığından, bu eklentilerin mimari projeye uygun, eski hale getirilmesine, mimari projeye uygun ve eski hale getirilmesi için davacı-karşı davalıya 90 günlük süre verilmesine, b)Davalı-karşı davacının ecrimisil talebinin kabulü ile; 18.500,00-TL"nin davacı-karşı davalıdan alınıp davalı-karşı davacıya verilmesine, Ecrimisil bedelinin 13.500,00-TL"lik kısmına dava ıslah tarihi olan 06/08/2014 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine, karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Dosyadaki ilgi ve belgelerin incelenmesinde; mahkemece asıl dava yönünden ... 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 1998/729 Esas, 1999/452 sayılı kesinleşmiş kararı ile aynı konuda karar verildiğinden, kesin hüküm nedeni ile bu taleplerin reddine karar verilmiştir. Kesin hüküm, 6100 sayılı HMK"nun 303. maddesinde "Bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir. Bir hüküm, davada veya karşılık davada ileri sürülen taleplerden, sadece hükme bağlanmış olanlar hakkında kesin hüküm teşkil eder. Kesin hüküm, tarafların küllî halefleri hakkında da geçerlidir..." hükmü bulunmaktadır. Bu hükme göre kesin hükümden bahsedebilmek için; a)davanın taraflarının aynı olması ve b) dava sebeplerinin aynı olması ve c) dava konusunun aynı olması olması gerekir. Tarafların aynı olmasından anlaşılması gereken; her iki davada da tarafların aynı kişiler olması anlamına gelir. Hükmün davanın tarafları dışında üçüncü kişilere kural olarak herhangi bir etkisi yoktur. Zaten davada taraf olmayan bir kişiyi kararın bağladığının kabulü hukuki dinlenilme hakkına da aykırılık teşkil eder. İkinci olarak dava sebeplerinin aynı olmasından anlaşılması gereken ise; davacının talep sonucunu dayandırdığı vakıaların aynı olması anlamına gelir. Aynı vakıalara dayanılarak dava açılması halinde kesin hükmün varlığından söz edilir. Üçüncü ve son unsur ise; dava konusunun aynı olmasıdır. Dava konusunun aynı olup olmadığının anlaşılması için yapılacak şey, her iki davanın netice-i talep kısmının aynı olup olmadığına bakmaktır. Her iki davanın talep sonucu kısmı aynı ise kesin hükmün varlığından bahsedilebilir. Öte yandan kesin hükmün varlığı HMK"nın 114. maddesinin i) bendinde olumsuz dava şartı olarak düzenlenmiştir.
Oysa, elatma haksız eylem olduğundan devam ettiği veya yenilendiği müddetçe her zaman yeni bir davanın konusunu teşkil edebilir. Hemen belirtilmelidir ki, kesin hüküm ancak hüküm anındaki durumu tespit eder. Hükümden sonraki döneme etkili olmaz. Bu nedenle yeni meydana gelen vakalara dayanılarak açılan ikinci dava, için birinci dava kesin hüküm oluşturmaz. Mahkemece asıl dava yönünden kesin hüküm nedeniyle talebin reddine dair verilen karar bu nedenlerle doğru olmayıp, taraflar arasında imzalandığı belirtilen sulhname sözleşmesinin kat mülkiyeti kanunu kapsamında yapılan müdahale ve işlemler için muvaffakat olarak değerlendirmeye esas alınıp alınmayacağı, alınabilir ise yapılan projeye aykırılıklar kapsamında tadilat projesini gerektirir bir hususun olup olmadığı araştırılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Yine birleşen davada, davacı-karşı davalının inşaatın müteahidi olduğu iddiası karşısında eski hale getirme hususunda TMK 2. maddesi uyarınca iyiniyetli sayılıp sayılmayacağı hususu hiç değerlendirilmediğinden hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
Ayrıca her iki dava açısından talep edilen ecrimisil ve manevi tazminat talebi(asıl davada) yönünden; 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununun Ek-1. maddesinde, bu Kanunun uygulanmasından doğacak her türlü anlaşmazlığın sulh hukuk mahkemesinde çözümleneceği hükme bağlanmış olup ecrimisil ve manevi tazminat davası Kat Mülkiyeti Kanununun uygulanmasından kaynaklanmadığından; anılan Kanun maddesinin bu istem yönünden uygulama imkanı bulunmamaktadır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 2. maddesine göre, dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir. Ecrimisil ve manevi tazminat istemi de malvarlığı haklarına ilişkin olduğundan, davanın bu niteliğine göre davaya bakma görevi asliye hukuk mahkemesine ait olduğuna göre,mahkemece bu taleplerin tefrik edilerek ayrı bir esasa kaydı ile görevsizlik kararı verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi de bozmayı gerektiren bir diğer nedendir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine ve temyize başvurma harcının Hazineye irad kaydedilmesine, 03/11/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.