11. Hukuk Dairesi 2016/2832 E. , 2017/1694 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ... 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 26/11/2015 tarih ve 2012/181-2015/964 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davalılar vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 14.03.2017 günü hazır bulunan davacı vekili Av. ... ile davalılar vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, Trakya isimli geminin 12 ay boyunca sigorta teminatı altına alındığını, prim borcunun zamanında ödenmediğini ileri sürerek, 239.788,47 USD alacağın faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak, 010/2009 no"lu Kuvertür belgesi/Teminat belgesi uyarınca ... A.Ş"nin hem sigorta ettiren, hem de sigortalı sıfatını haiz olduğu, sigorta ettirenin sigorta sözleşmesinden kaynaklanan asli edimi olan prim ödeme borcunun ... A.Ş"ye ait olduğu, ... A.Ş"nin sigorta ettiren sıfatının yanı sıra sigortalı sıfatını kendi üzerine aldığı, davacının broker sıfatına haiz olduğu, Sigorta ve Reasürans Brokerleri Yönetmeliği"nin 12. maddesi ile kuvertür belgesinde yer alan prim ödeme klozu uyarınca broker davacının sigortacılar adına prim tahsil etme yetkisini haiz olduğu, davalı tarafça ileri sürülen mail suretiyle fesih iradesi bildiriminin sözleşme tarihi itibariyle yürürlükte olan 6762 sayılı TTK 20/3 maddesine uygun olmadığını, davacının talep edebileceği alacak miktarının 225.519,98-USD olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, davalılar vekili temyiz etmiştir.
1-Türkiye Cumhuriyeti Anayasası yargılamanın açıklığı ilkesini kabul etmiştir. Gerek mülga 1086 sayılı HUMK 382 ve devamı maddelerinde gerekse yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK"nın 294 ve devamı maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca hükme bağlanmıştır. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması ve tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi ilke olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle hükmün açık, anlaşılır ve şüpheye yer vermeyecek şekilde infazı kabil olarak kurulması ve de en önemlisi sonradan yazılacak gerekçeli kararın kısa karara uygun bulunması gerekir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş ve mahkeme kararlarına duyulan güven sarsılmış olacaktır. Kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki olmaması gerektiği gibi gerekçe ile hüküm fıkrası arasında da çelişki bulunmaması yasal bir zorunluluk olup, HMK"nın 298/2. maddesinde gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı düzenlenmiştir. Kararların bu hususlara aykırı oluşturulması mahkeme kararlarına duyulan güveni sarsacağı gibi verilen kararların hukuki denetiminin yapılmasını da olanaksız kılmaktadır.
Somut olayda, mahkeme kararının gerekçesinde, davalılardan ... Inc. ... Islands, poliçede sadece sigortalı sıfatını haiz olup, sigorta sözleşmesinden kaynaklanan borç ve yükümlülüklerden dolayısıyla prim borcundan sorumlu olmadığının belirtilmesine rağmen hüküm fıkrasında davanın kısmen kabulüne, 225.519,98-USD alacağın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmek suretiyle davalı ... Inc. prim borcundan sorumlu tutulmuştur. Yine mahkeme gerekçesinde ""Sigorta ve Reasürans Brokerleri Yönetmeliği" nin 12. maddesi ile kuvertür belgesinde yer alan prim ödeme klozu uyarınca broker ... Brokers SA" nın sigortacılar adına prim tahsil etme yetkisini haiz olduğu"" belirtilmesine rağmen devamındaki cümlede davacının prim tahsil etme yetkisinin mevcut bulunmadığı belirtilmek suretiyle gerekçe kendi içinde de çelişkili olmuştur. Bu durumda hüküm fıkrası ile karar gerekçesinin ve gerekçenin kendi içinde çelişkili olması doğru olmamış, hükmün bu nedenle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
2-Bozma sebep ve şekline göre davalılar vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle kararın BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, takdir olunan 1.480 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, ödediği peşin temyiz harcın isteği halinde temyiz eden davalılara iadesine, 21.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.