Esas No: 1992/2500
Karar No: 1993/317
Karar Tarihi: 27.01.1993
Danıştay 9. Daire 1992/2500 Esas 1993/317 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Bu mahkeme davası, bir anonim şirketin Aralık 1985 dönemine ait kaçakçılık cezalı katma değer vergisi ile gecikme faizini ödememesi nedeniyle tahsil edilememesi sonucu, şirket yönetim kurulu üyesi olan davacı adına ödeme emri tebliğ edilmesi ve bu kararın iptali konusunda açılmıştır. Mahkeme, Vergi Usul Kanunu'nun 10. maddesi gereğince kanuni temsilcilerin sorumlu tutulabilmesi için şirket tüzel kişiliğinden vergi alacağının tahsil edilemeyecek durumda olması ve vergilerin ödenmediği dönemde şirket yönetim kurulu üyesi olmaları gerektiğini vurgulamıştır. Davacı yönetici için kasıt ve ihmal unsurlarının bulunmaması nedeniyle ödeme emrinin yerinde olmadığı gerekçesiyle mahkeme kararı iptal etmiştir. Ancak karşı oy fikrine göre, yasa hükümlerine aykırılık bulunmadığından kararın onanması gerekmektedir.
Kanun maddeleri:
- 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 10. maddesi
- Türk Ticaret Kanunu'nun 320. maddesi
- 6183 sayılı Amme Alacakları Tahsil Usulü Hakkındaki Kanunun 22. maddesi
Daire : DOKUZUNCU DAİRE
Karar Yılı : 1993
Karar No : 317
Esas Yılı : 1992
Esas No : 2500
Karar Tarihi : 27/01/993
KATMA DEĞER VERGİSİ YANSITMALI BİR VERGİ OLDUĞUNDAN, ŞİRKET VERGİ BORCUNUN ŞİRKET TEMSİLCİLERİNDEN İSTENİLMESİNDE "KASIT VE İHMAL" UNSURUNUN VARLIĞININ ARAŞTIRILMAYACAĞI HK.
Uyuşmazlık, … A.Ş.nin kesinleşen ve vadesinde ödenmeyen Aralık 1985 dönemine ait kaçakçılık cezalı katma değer vergisi ile gecikme faizinin şirketten tahsilinin mümkün olmaması nedeniyle sözkonusu vergi borcunun tahsili amacıyla şirketin yönetim kurulu üyesi olan yükümlü adına tanzim ve tebliğ olunan ödeme emrine karşı açılan davayı; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10.maddesinde, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirileceği, bunların bu ödevleri kasıt ve ihmalleriyle yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi alacaklarının kanuni ödevleri yerine getirmiyenlerin varlıklarından alınacağının hükme bağlandığı, bu hükme göre kanuni temsilcilerin sorumlu tutulabilmesi, şirket tüzel kişiliğinden vergi alacağının tahsil olanağının kalmamış olması ve temsilcilerin ödevlerini ihmal veya kasıt sonucu yerine getirmemeleri koşuluna bağlı olduğu, olayda borçlu şirketin ödeme emrine konu olan kamu alacağının tahsilini sağlamak amacıyla, şirketin varlığının araştırıldığı, adresinde bulunamaması nedeniyle sözkonusu vergi alacağının şirket tüzel kişiliğinden tahsil olanağının kalmadığı anlaşılmakta ise de, ödeme emrinde tüzel kişiliğe ait olarak gösterilen vergi borçlarının zamanında ödenmemesi hususunda davacının kasıt ve ihmalinin bulunduğunu gösteren herhangi bir tespit, belge ve bilgi olmadığından, kanuni temsilcilerin sorumluluğu için 10.maddede aranan iki koşuldan birinin gerçekleşmediği, bu durumda davacı adına düzenlenen ödeme emrinin yerinde olmadığı gerekçesiyle kabul ederek ödeme emrini iptal eden Vergi Mahkemesi kararının; bozulması isteminden ibarettir.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun olay tarihinde yürürlükte olan 10.maddesinde, tüzel kişilerin mükellef veya sorumlu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri tarafından yerine getirileceği, bunların bu ödevleri kasıt ve varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi alacaklarının, kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı, Türk Ticaret Kanununun, "Azaların İhtiman vereceği" başlığını taşıyan 320.maddesinde de, idare meclisi azalarının şirket işlerinde gösterecekleri dikkat ve basiret hakkında Borçlar Kanununun 528.maddesinin 2.fıkrası hükmünün tatbik olunacağı, 6183 sayılı Amme Alacakları Tahsil Usulü Hakkındaki Kanunun 22.maddesinde ise, amme alacağını borçlarından kesip tahsil dairesine ödemek mecburiyetinde olan hakiki ve hükmü şahısların, bu vazifelerini kanunlarında veya Bu Kanunda belli edilen zamanlarda yerine getirmedikleri takdirde, ödenmeyen alacağın, bu hakiki ve hükmü satışlardan bu Kanun hükümlerine göre tahsil olunacağı hükme bağlanmıştır.
Sözü edilen kanun maddelerine göre, kanuni temsilcilerin sorumlu tutulabilmesi için, şirket tüzel kişiliğinden vergi alacağının tahsil imkanının kalmamış olması, temsilcilerin ödevlerini ihmal veya kasıt sonucu yerine getirmemeleri ve vergilerin ödenmediği dönemde şirketin yönetim kurulu üyesi olmaları gerekmektedir.
Olayda, yükümlünün, yönetim kurulu üyeliğini yaptığı anonim şirketin Aralık 1985 dönemine ait katma değer vergisi beyannamesini vererek vergiyi tahakkuk ettirdiği, vadesinde ödenmemesi üzerine şirket adına ödeme emri düzenlendiği, daha sonra yapılan haciz işlemi sonucunda hacze konu olabilecek taşınır ve taşınmaz mal varlığının bulunmadığının tesbit edilmesi üzerine yönetim kurulu üyesi olan davacı adına ödeme emri düzenlendiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere katma değer vergisi yansıtmalı bir vergidir. Bu verginin yansıtılabilirlilik özelliği nedeniyle vergi yükü, bu vergiye tebi mal ve hizmeti üreten müstahsil üzerinde değil, bu mal ve hizmeti satın alınlar üzerinde kalmaktadır. Verginin bu özelliği gözönünde tutulduğunda, şirketlere düşen ödeme yükümlülüğünün öncelikle yerine getirilmesi bakımından, şirket yöneticilerinin görev ve sorumlulukları ayrı bir önem kazanmaktadır. Dolayısıyla müşteriden tahsil edilmiş bulunan amme alacağının süresinde vergi dairesine ödenmemesi halinde, doğrudan şirket yöneticisine yöneltilmesi gereken ihmal unsurunun varlığının kabulü gerekir.
Bu durumda, basiretli bir tacir gibi hareket etmeyerek, yöneticisi bulunduğu şirketin vergi borcunu zamanında vergi dairesine yatırmayan yükümlü şirket yöneticisinin, verginin ödenmemesinde ihmalinin olduğu açık olup, mahkemece kasıt ve ihmalin bulunduğunu gösteren herhangi bir tespit, bilgi ve belge bulunmadığı gerekçesiyle ödeme emrinin iptaline karar verilmesinde kanuna uyarlık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulü ile … Vergi Mahkemesinin … gün ve … sayılı kararının bozulmasına dosyanın anılan mahkemeye gönderilmesine karar verildi.
KARŞI OY:
Temyiz edilen mahkeme kararında yasa hükümlerine aykırı bir durum bulunmadığı ve aynı gerekçe ile onanması gerektiği görüşü ile verilen karara katılmıyorum.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.