20. Hukuk Dairesi 2015/16502 E. , 2017/4218 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında .... ilçesi, Dargıl köyü 101 ada 6 ve 7 parsel sayılı taşınmazlar sırasıyla 6689,21 m2 ve 4026,20 m2 yüzölçümleri ve tarla nitelikleri ile (6 sayılı parsel ..., 7 sayılı parsel ..., Musfafa Demir ve müşterekleri adına) tespit edilmiş, mera komisyonu tarafından mera itirazında bulunulmuş, kadastro komisyonunca itirazlar kabul edilerek taşınmazlar mera olarak sınırlandırılmıştır.
Davacılar .... Kadastro Mahkemesinde ayrı ayrı dava dilekçeleri ile taşınmazların mera olarak sınırlandırılmasının haksız olduğunu ileri sürerek tespitin iptali ile adlarına tescil istemişlerdir. .... Kadastro Mahkemesince ayrı ayrı açılmış davalar birleştirilmiş, yargılama devam ederken .... Kadastro Mahkemesinin kapatılması üzerine dosya Salihli Kadastro Mahkemesine aktarılmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonucu davanın kabulü ile dava konusu 6 parsel sayılı taşınmazın mera sınırlandırılmasının iptali ile bu yerin tesbit gibi ... adına, 7 parsel sayılı taşınmazın mera sınırlandırılmasının iptali ile bu yerin tespit gibi ... mirasçıları adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava kadastro tespitine ve mera sınırlandırmasına itiraza ilişkindir.
Yörede arazi kadastrosu 1973 yılında 766 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılmış, dava konusu taşınmaz tespit harici bırakılmış, 164 nolu Orman Kadastro Komisyonu tarafından 6831 sayılı Kanuna göre 2004 yılında yapılan orman kadastrosu ve 2/B madde uygulaması 18/01/2011 tarihinde ilan edilmiş, 18/01/2012 tarihinde kesinleşmiştir. 2012 yılında tespit harici yerlerde 3402 sayılı Kanunun 7, 14 ve 17. maddeleri ile geçici 18. maddesi hükümlerine göre kadastro çalışması yapılmıştır.
İncelenen dosya kapsamına göre, dava konusu taşınmazların mera sayılmayan yerlerden olduğu anlaşılmıştır. Ancak; mahkemece yazılı biçimde davanın kabulüne karar verilmiş ise de anılan karar eksik inceleme ve araştırmaya dayalıdır. Şöyleki; taşınmazların sınırında orman parseli olduğu anlaşılmasına rağmen, taşınmazın eylemli orman niteliğinde olup olmadığı, öncesinin orman olup olmadığı veya orman içi açıklık olup olmadığı memleket haritaları, amenajman planları ve hava fotoğrafları üzerinde yöntemine uygun şekilde araştırılmamış, 6 parsel sayılı taşınmaz yönünden davacının dayandığı 1938 tarih ve 90 sıra numaralı tapu kaydının ilk tesisi ile birlikte tüm tedavülleri dosyaya getirtilmemiş, revizyon görüp görmediği, revizyon görmedi ise nedeni sorulmamış, 40 / 100 dönüm norm kısıtı araştırılmamıştır.
O halde mahkemece, öncelikle birleştirilen dosya davacısının dayandığı 1938 tarih ve 90 sıra numaralı tapu kaydı ilk tesisinden itibaren tüm tedavülleri ile birlikte getirtilmeli, revizyon görüp görmediği, tapu müdürlüğü ve kadastro müdürlüğünden ayrı ayrı sorulup saptanmalı, revizyon görmüş iseler revizyon gördüğü dava dışı taşınmazları ve bu taşınmazlara dıştan komşu taşınmazları da bir arada gösterecek şekilde geniş kapsamlı birleşik harita ile tespit tutanakları kadastro müdürlüğünden getirtilmeli, davaya konu yapılan taşınmazlara komşu olan bütün parsellerin kadastro tespit tutanakları ile varsa dayanağı olan belgeler (tüm tesis ve tedavülleri ile birlikte) getirtilmeli, davacıların(irsen intikale dayanılıyorsa murislerin veya tüm mirasçıların dahil olmak üzere) aynı kadastro çalışma alanı içerisinde belgesizden zilyetlik nedenine dayanılarak başka tespit yapılıp yapılmadığı araştırılmalı, yine dava konusu taşınmazın bulunduğu yöreye ait en eski tarihli hava fotoğrafı ile bu hava fotoğrafı kullanılarak üretilmiş memleket haritası, yine dava tarihinden geriye doğru 20, 25 yıl öncesi zaman dilimi içerisinde farklı tarihlere ait en az 1 hava fotoğrafı, bu hava fotoğrafı kullanılarak üretilmiş memleket haritası ile temin edilebilen en eski ve yeni tarihli uydu fotoğrafları istenilerek dosya arasına konulmalı, bundan sonra mahallinde, aynı köyden olmayan ve taraflarla husumet ya da menfaat ilişkisi bulunmayan yerel bilirkişiler, taraf tanıkları ile önceki keşiflerde görev almayan halen Orman ve Su İşleri Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman iki orman mühendisi, toprak konusunda uzman bir ziraat mühendisi, (davalı hazine dava konusu taşınmazların dere yatağında olduğunu ileri sürdüğünden)bir jeoloji mühendisi, bir harita - jeodezi ve fotogrametri uzmanı mühendisten oluşan bilirkişi heyeti marifetiyle yeniden keşif yapılmalı, getirtilen belgeler dava konusu taşınmazlarla birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle dava konusu taşınmazların öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; bilirkişilerden, hava fotoğraflarının ve memleket haritalarının ölçekleri kadastro paftası ölçeğine, kadastro paftası ölçeği de hava fotoğrafları ve haritaların ölçeğine çevrilip, ölçekleri denkleştirildikten sonra, birbiri üzerine aplike edilmeli, hava fotoğrafları stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelettirilmeli, taşınmazların üzerinde varsa ağaçların sayısı yaşı, cinsi ve kapalılık durumunu, taşınmazın niteliğini, üzerindeki bitki örtüsünü, orman içi açıklık olup olmadığını, orman sayılan yerlerden olup olmadığını, tasarruf sınırlarını, kullanım durumunu, imar ihyanın tamamlanıp tamamlanmadığını, tamamlandı ise tarihini, zilyetliğin türünü, bu belgelerde derenin durumun gösterecekleri müşterek imzalı, krokili, gerekçeli rapor alınmalı; taşınmazların 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 3/3/2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yok edilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli;
Ayrıca; taşınmazların dere yatağından elde edildiği ve halen baraj suları altında kaldığı iddia edildiğinden jeolog bilirkişiden taşınmazların öncesinde dere yatağı olup olmadığı, dere yatağının yatak değiştirmesi sonucu oluşup oluşmadığı, derenin etki alanında bulunup bulunmadığı hususlarında krokili rapor alınmalı; ziraat bilirkişiden; arazinin ekonomik amacına uygun olarak zilyetliğine ne zaman başlanıldığının belirlenmesine çalışılmalı; çekişmeli taşınmazların toprak yapısı ile komşu parsellerin toprak yapısı mukayese edilmek suretiyle ve taşınmazın toprak yapısını ve niteliğini, tasarruf edilen yerlerden olup olmadığı ve kullanım durumunu belirtir ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı, rapor ekinde taşınmazın değişik yönlerden çekilmiş komşu taşınmazlar ile arasındaki sınırları da gösterecek şekilde renkli fotoğrafların eklenmesi istenilmeli, tanık ve yerel bilirkişiler taşınmazlar başında dinlenmeli; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl süreyle ne şekilde devam ettiği, davacıların dayandıkları tapu kayıtlarının sınırları mevki, malikleri ile davacılar arasında nesep veya mirasçılık ilişkisi
bulunup bulunmadığı sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp ve bu ifadeler yakın taşınmaz tutanak ve dayanaklarıyla bilimsel esaslara ve maddi bulgulara dayanılarak hazırlanacak sözkonusu bilirkişi raporlarıyla denetlenmeli, tapu kayıtları taşınmaza uyuyorsa fen bilirkişiye bu hususu hazırlayacağı kroki ve haritada göstermesi sağlanmalı, bundan sonra toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda anlatılan nedenlerle davalı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 10/05/2017 günü oy birliğiyle karar verildi.