Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2014/13242
Karar No: 2015/1787
Karar Tarihi: 10.02.2015

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2014/13242 Esas 2015/1787 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2014/13242 E.  ,  2015/1787 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : KARŞIYAKA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 11/04/2014
    NUMARASI : 2012/56-2014/180

    Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil Ek davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 10.02.2015 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı R.. K.. ve vekili Avukat N. Ö.. ile temyiz edilen vekili Avukat B. Ş.. geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

    -KARAR-

    Dava, hile, ikrah ve ehliyetsizlik hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin olup, mahkemece, hükmüne uyulan bozma ilamı sonrasında davanın reddine karar verilmiştir.
    Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; davacının, maliki olduğu 25192 ada 2 parsel sayılı taşınmazdaki 2238/2400 payını 5.2.2007 tarihli akitle satış suretiyle davalıya temlik ettiği, 20.04.2007 tarihinde eldeki davayı açarak, kayden maliki olduğu 25192 ada 2 parsel sayılı taşınmazı ehliyetsiz olduğu dönemde satış suretiyle davalıya temlik ettiğini, devrin tehdit edi1mesi ve kandırılması sonucu gerçekleştiğini, kendisine zorla senet düzenlettirildiğini ve aleyhinde icra takibi yapıldığını, bu sebeplerle Karşıyaka Cumhuriyet Başsavcılığına şikayette bulunduğunu ileri sürdüğü anlaşılmaktadır.
    Davanın reddine ilişkin olarak verilen kararın Dairece; “davada ileri sürülen iddialardan hukuki ehliyetin kamu düzeni ile ilgili olması sebebiyle mahkemece kendiliğinden gözetilerek, önemine binaen öncelikle incelenmesi, davacının, ehliyetli olduğunun saptanması halinde hile ve ikrah hukuki sebepleri yönünden değerlendirme yapılması gerekeceği kuşkusuzdur. Ne varki, mahkemece ehliyetsizlik yönünden hüküm kurmaya elverişli ve yeterli bir araştırma yapılmış değildir. O halde, yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde, tarafların delilleri eksiksiz toplanmak suretiyle tahkikat yapıldıktan sonra, davacının, çekişmeli taşınmazın davalıya temlik tarihinde hukuki ehliyete haiz olup olmadığının kuşkuya yer vermeyecek şekilde 2659 sayılı Yasanın 7. ve 16. maddesi hükmü uyarınca belirlenmesi, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir” gerekçesiyle bozulması üzerine bozma ilamına uyularak mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
    Hemen belirtmek gerekir ki, yukarıda açıklanan bozma ilamı sonrasında mahkemece Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kurulundan alınan rapor ile, davacıda halen “demans” saptanmakla beraber çekişme konusu taşınmazı davalıya devrettiği 05.02.2007 tarihinde fiil ehliyetini haiz olduğu, mevcut “demans” halinin akit tarihine teşmil ettirilemeyeceğinin belirtildiği gözetilerek ehliyetsizlik iddiası bakımından davanın reddine karar verilmiş olması doğrudur. Davacının bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.
    Davacının öteki temyiz itirazlarına gelince; bilindiği üzere, 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 37. (818 s. Borçlar Kanunun (BK) 29.) maddesine göre, bir kimse, karşı tarafın veya üçüncü bir kişinin kendisi veya yakınlarının maddi veya manevi varlığına yönelik hukuka aykırı ve esaslı korkutması sonucu yaptığı sözleşme ile bağlı sayılamaz. TBK"nin 38. (BK"nin 30.) maddesinde belirtildiği üzere korkutmadan (ikrahtan) söz edilebilmesi için, tehdidin sözleşmeyi yapan kimsenin veya yakınlarının kişilik haklarına veya mal varlıklarına yönelik olması, korkutmaya maruz kalanın sübjektif durumuna göre ağır ve derhal meydana gelebilecek nitelik taşıması, haksız (hukuka aykırı) sayılması, illiyet bağının bulunması, yani sözleşmenin tehdidin yarattığı korku sonucu yapılması zorunludur. Bu koşulların varlığı halinde iradesi sakatlanan taraf, isterse iptal hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırılabilir.
    Hemen belirtmek gerekir ki, iptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir. Korkunun kalktığı tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşme karşı tarafa yöneltilecek tek taraflı sarih ve zımni bir irade açıklaması ile feshedilebileceği gibi def"i veya dava yoluyla da kullanılabilir. (TBK"nin 39. m.) Sözleşme iptal edilmekle yapıldığı andan itibaren ortadan kalkacağı için yerine getirilen edim istihkak davası (tapulu taşınmazlarda iptal ve tescil davası), bunun mümkün olmadığı hallerde sebepsiz zenginleşme davası ile geri istenebilir.
    Somut olaya gelince; davacının 1934 doğumlu olduğu, 05.02.2007 tarihli akitle çekişme konusu 25192 ada 2 sayılı parselin 2238/2400 payını 35.000,00 YTL ipotekle yükümlü olarak 240.000,00 YTL bedelle davalıya satış suretiyle devrettiği, davalının ağabeyi olan dava dışı Erdal Çelik’in aynı gün ve devam eden günlerde davacının banka hesabına akitteki satış bedeline yakın para havalesi yaptığı, davacının paranın yatırıldığı aynı günlerde hesabından paranın tamamını çektiği, taşınmazda yapılan uygulama sonucu elde edilen bilirkişi raporu ile, dava konusu yerde 6 işyeri ve 4 adet konuttan ibaret bina bulunduğu ve taşınmazın satış tarihindeki toplam değerinin 668.068,00 TL bulunduğunun belirlendiği görülmektedir.
    Öte yandan; davacının, 06.04.2007 tarihinde şikayeti üzerine yapılan soruşturma sonucunda Karşıyaka Cumhuriyet Başsavcılığının 11.12.2007 günlü, 2007/8750 soruşturma, 2007/15109 sayılı kararıyla, davalı Erol"un da aralarında bulunduğu şüpheliler hakkında "basit yaralama, tehdit, dolandırıcılık, mağdurun bir senedi vermeye mecbur edilmesi suretiyle yağma" suçlarından kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiği, davacının, anılan karara itirazının ise reddedildiği anlaşılmaktadır.
    Diğer taraftan; davacının 12.10.1999 tarihinde ikinci eşi R. K..ile evlendiği, müşterek 1998 doğumlu Cansu adında çocukları bulunduğu, 2002 ve 2004 yıllarında davacının eşi Refika’yı tehdit, hakaret ve müessir fiil suçlarından C. Savcılığına şikayeti üzerine takipsizlik ve Sulh Ceza Mahkemesince beraat kararları verildiği, daha sonra Karşıyaka 1. Aile Mahkemesinde 2006/771 Esas sayılı dava dosyası ile davacının açtığı boşanma davasının derdest olduğu anlaşılmaktadır.
    Ayrıca; alacaklı Y. A.. tarafından 31.500, YTL değerinde senede dayalı olarak davacı aleyhine 15.01.2007 tarihinde icra takibi yapıldığı da açıktır.
    Yukarıda açıklanan ilke ve olgular, dosya kapsamı, ceza soruşturması ve icra takibi evrakı ile tanık beyanları gözetildiğinde; yaşlı olan davacının eşi ile sorunları olduğu ve yalnız yaşadığı dönemde mahalleden tanıdığı N.. B.. ve arkadaşları tarafından elinden senet alınıp borçlandırıldığı ve aleyhine icra takibi yapıldığı, alacaklı kişilerin mahalledeki kahvede davacıyı borcunu ödemesi için sıkıştırdıkları, kahvenin arka kısma alıp dövdükleri, ardından 15-20 gün davacının ortadan kaybolduğu, dava konusu taşınmazı N.. B..’nın patronu olan davalıya satışı suretiyle borcunu ödemesi için baskı altında tutulduğu, aksi yöndeki davalı tanık beyanlarının dosya kapsamına uygun düşmediği, bedel farkının ekonomik kriz sonucu oluşan fiyat farkından kaynaklandığının kabulünün de isabetsiz olduğu sonucuna varılmaktadır.
    Hâl böyle olunca; çekişme konusu taşınmazın ikrah sonucu davalıya temlik edildiği, davacının serbest iradesi ile satışı yapmadığı dikkate alınarak davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.
    Davacının bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.12.2013 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz edilen vekili için 1.100.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edenden alınmasına, 10.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.




    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi