11. Hukuk Dairesi 2015/13746 E. , 2017/1633 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ... Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 09/09/2015 tarih ve 2014/128-2015/121 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; müvekkilinin "..." ibareli tescilli markanın sahibi olduğunu, müvekkilinin bu markayı dava dışı ... Ltd.Şti’den devraldığını, müvekkilinin “...” markası altında faaliyet gösteren ... Corporation şirketinin Türkiye’deki resmi distribütörü olduğunu, davalıların müvekkilinin markasını kullanarak internet üzerinden aynı ürünlerin reklam ve satışını yaptıklarının tespit edildiğini, ayrıca davalı şirketin müvekkilinin markasını ticaret ünvanında kullandığını, davalıların bu eylemlerinin müvekkilinin markasına tecavüz oluşturduğunu ve haksız rekabet teşkil ettiğini ileri sürerek davalıların eyleminin haksız rekabet teşkil ettiğinin ve markaya tecavüz oluşturduğunun tespitine, haksız eylemlerinin önlenmesine ve haksız rekabet oluşturan yazıların kaldırılmasına, davalı şirketin unvanındaki “...” sözcüğünün unvandan çıkarılmasına, 556 sayılı KHK’nın 66/b maddesi gereğince belirlenecek maddi tazminat ile 5.000,00 TL itibar tazminatı ve 5.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalılardan ayrı ayrı tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ... vekili; dava konusu markanın gerçek sahibinin yurtdışında bulunan yabancı bir şirket olduğunu, müvekkilinin "..." markalı ürünleri diğer davalıdan faturalı olarak aldığını ve marka hakkının tükendiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı şirket vekili; müvekkilinin “...” markalı ürünleri ... Corporation şirketinden ithal ettiğini, markanın Türkiye’de müvekkili tarafından tanıtıldığını, hatta davacının dahi markayla kendileri aracılığıyla tanıştığını, şirketin ticaret unvanının kuruluştan beri kullanıldığını, savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; tarafların aynı markayı taşıyan ürünleri ... dışından ithal ettikleri, markanın gerçek sahibi tarafından ürünlerin daha önce davalı şirket aracılığı ile Türkiye piyasasına sürüldüğü ve hatta davacı şirketin de ilk ürünleri davalı şirketten aldığı, davacı şirketin markayı daha sonra tescil ettirdiği, tarafların piyasaya sunduğu ürünlerin özgün marka taşıdığı ve ürünlerin özgün olduğu, ürünlerin etiket ve ambalaj farklarının tecavüz anlamında değerlendirilemeyeceği, teknik ve idari sebeplerden kaynaklandığı, bu durumda davalıların eyleminin paralel ithalat ve satış biçiminde olduğu, davacının vekil markasına dayalı olarak paralel ithalatı engelleyemeyeceği ve marka hakkının tükendiği, ayrıca davacının vekil markasının tescilinden önceki davalının unvan kaydı 556 sayılı KHK’nın 8/5 maddesi uyarınca avantaj ve savunma sebebi oluşturduğu gerekçesiyle sabit olmayan markaya tecavüzün önlenmesi, haksız rekabet ve tazminat davalarının ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve davalı gerçek kişinin de diğer davalıdan temin ettiği orijinal malları piyasaya sunduğunun anlaşılması nedeniyle eyleminin marka hakkının ihlali olarak nitelendirilemeyecek olmasına göre davacı aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Ancak, mahkemece, davalı şirkete karşı açılan ticaret unvanındaki “...” ibaresinin sicilden terkinine yönelik dava hakkında hüküm fıkrasında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine; (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 20/03/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.