Esas No: 2020/2193
Karar No: 2020/10528
Karar Tarihi: 05.10.2020
un delilleri - - Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2020/2193 Esas 2020/10528 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Tehdit, hakaret ve kişilerin huzur ve sükununu bozma suçlarından şüpheli ... hakkında yapılan soruşturma evresi sonunda İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 18/11/2019 tarihli ve 2018/133939 soruşturma, 2019/44775 esas, 2019/35121 sayılı iddianamenin 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 174. maddesine uygun bulunmadığından bahisle iadesine dair İzmir 6. Asliye Ceza Mahkemesinin 25/11/2019 tarihli ve 2019/705 iddianame değerlendirme sayılı kararına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin mercii İzmir 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 10/12/2019 tarihli ve 2019/1563 değişik iş sayılı kararının, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli 16/04/2020 gün ve 94660652-105-35-2113-2020-Kyb sayılı istemleri ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 20/05/2020 gün ve 2020/44413 sayılı bozma düşüncesini içeren ihbarnamesiyle Daire"ye gönderilmiş olduğu görülmekle, dosya incelendi:
İstem yazısında; “Dosya kapsamına göre;
İzmir 6. Asliye Ceza Mahkemesinin 25/11/2019 tarihli kararı ile, "Şüphelinin akıl hastası olduğuna dair raporunun aldırılmadığı gibi üzerine atılı suçların uzlaşmaya tabi olduğu halde uzlaştırma işlemlerinin yapılmadan şüphelinin akıl hastası olduğuna dair raporunun aldırılmadığı gibi üzerine atılı suçların uzlaşmaya tabi olduğu halde uzlaştırma işlemlerinin yapılmadan.." gerekçesi ile iddianamenin iadesine karar verildiği, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 170/3. maddesinde iddianamede nelerin gösterileceği, aynı Kanun’un 174/1. maddesinde ise iddianamenin hangi hâllerde iadesine karar verileceğinin belirtildiği, soruşturma aşamasında şüphelinin Türk Ceza Kanunu’nun 32. maddesi kapsamında işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin önemli derecede azalıp azalmadığına ilişkin olarak rapor aldırılmamasının iddianamenin iadesi sebebi yapılamayacağı, kaldı ki Yargıtay 17. Ceza Dairesinin 22/06/2016 tarihli ve 2016/7829 esas, 2016/9530 karar sayılı ilâmında da belirtildiği üzere, şüpheli hakkında soruşturma evresinde işlediği suçun hukukî anlam ve sonuçlarını algılamayacak durumda olup, davranışlarını yönlendirme yeteneğinin önemli ölçüde azalmış olduğu ve 5237 sayılı Kanunun 32/1. maddesinden istifade edebileceği yönünde rapor alınsa dahi, bu durumda olan kişiye ceza verilmeyeceğinin anılan fıkrada düzenlenmiş bulunması karşısında, akıl hastası olan şüpheli hakkında Cumhuriyet Başsavcılığınca kovuşturmaya yer olmadığına karar verilemeyeceği, mahkemesince yapılacak yargılama sonucunda, suçun sabit olması halinde anılan madde kapsamında kaldığı anlaşılan sanık hakkında ceza verilmeyip, güvenlik tedbirine hükmedilmesi gerekeceği ve bir fiilin soruşturulabilir olmasının, uzlaştırma hükümlerinin uygulanabilmesi için tek başına yeterli olmadığı, ayrıca failin cezalandırılabilir olmasının gerektiği, failin yaşının küçüklüğü, sağır ve dilsizlik, akıl hastalığı gibi nedenler ile kusur yeteneğinin bulunmadığı hallerde faile ceza verilemeyeceği, bu kişilere karşı güvenlik tedbiri uygulanabileceği, uzlaştırma hükümlerinin bu kişiler bakımından uygulanmasının mümkün olmadığı, uzlaştırmanın ceza sorumluluğunun alternatifi olması, güvenlik tedbirlerinin alternafi olmaması karşısında; kurul raporu olmasa dahi şüpheliye eski tarihli raporlara göre şizofreni tanısı konulması, dinlenen müşteki beyanları ve tespit tutanaklarından uzlaştırma hükümlerinin akıl hastalığı sebebiyle uygulanamayacağının anlaşılması ve usul ekonomisi, yargılamanın daha fazla sürüncemede bırakılmaması da gözetilerek itirazın kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde, isabet görülmemiştir.” denilmektedir.
Hukuksal Değerlendirme:
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun kamu davasını açma görevi başlıklı 170. maddesi;
"(1) Kamu davasını açma görevi, Cumhuriyet savcısı tarafından yerine getirilir.
(2) Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet savcısı, bir iddianame düzenler.
(3) Görevli ve yetkili mahkemeye hitaben düzenlenen iddianamede;
a) Şüphelinin kimliği,
b) Müdafii,
c) Maktul, mağdur veya suçtan zarar görenin kimliği,
d) Mağdurun veya suçtan zarar görenin vekili veya kanunî temsilcisi,
e) Açıklanmasında sakınca bulunmaması halinde ihbarda bulunan kişinin kimliği,
f) Şikâyette bulunan kişinin kimliği,
g) Şikâyetin yapıldığı tarih,
h) Yüklenen suç ve uygulanması gereken kanun Maddeleri,
i) Yüklenen suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi,
j) Suçun delilleri,
k) Şüphelinin tutuklu olup olmadığı; tutuklanmış ise, gözaltına alma ve tutuklama tarihleri ile bunların süreleri,
Gösterilir.
(4) İddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır.
(5) İddianamenin sonuç kısmında, şüphelinin sadece aleyhine olan hususlar değil, lehine olan hususlar da ileri sürülür.
(6) İddianamenin sonuç kısmında, işlenen suç dolayısıyla ilgili kanunda öngörülen ceza ve güvenlik tedbirlerinden hangilerine hükmedilmesinin istendiği; suçun tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, ilgili tüzel kişi hakkında uygulanabilecek olan güvenlik tedbiri açıkça belirtilir." biçimindedir.
Anılan Kanun"un iddianamenin iadesine ilişkin 174. maddesi;
"(1) Mahkeme tarafından, iddianamenin ve soruşturma evrakının verildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde soruşturma evresine ilişkin bütün belgeler incelendikten sonra, eksik veya hatalı noktalar belirtilmek suretiyle;
a) 170 inci maddeye aykırı olarak düzenlenen,
b) Suçun sübûtuna etki edeceği mutlak sayılan mevcut bir delil toplanmadan düzenlenen,
c) Önödemeye veya uzlaşmaya tâbi olduğu soruşturma dosyasından açıkça anlaşılan işlerde önödeme veya uzlaşma usulü uygulanmaksızın düzenlenen, İddianamenin Cumhuriyet Başsavcılığına iadesine karar verilir.
(2) Suçun hukukî nitelendirilmesi sebebiyle iddianame iade edilemez.
(3) En geç birinci fıkrada belirtilen süre sonunda iade edilmeyen iddianame kabul edilmiş sayılır.
(4) Cumhuriyet savcısı, iddianamenin iadesi üzerine, kararda gösterilen eksiklikleri tamamladıktan ve hatalı noktaları düzelttikten sonra, kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesini gerektiren bir durumun bulunmaması halinde, yeniden iddianame düzenleyerek dosyayı mahkemeye gönderir. İlk kararda belirtilmeyen sebeplere dayanılarak yeniden iddianamenin iadesi yoluna gidilemez.
(5) İade kararına karşı Cumhuriyet savcısı itiraz edebilir." şeklinde düzenlenmiştir.
Ceza Genel Kurulu"nun 29/05/2018 tarihli ve 2017/15-496 esas, 2018/246 sayılı kararında belirtildiği üzere; uzlaştırma kurumu, uyuşmazlığın yargı dışı yolla ve fakat adli makamlar denetiminde çözümlenmesini amaçlayan bir alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemidir. Uzlaştırma; bu kapsama giren suçlarda, fail ve mağdurun suçtan doğan zararın giderilmesi konusunda anlaşmalarına bağlı olarak, devletin de ceza soruşturması veya kovuşturmasından vazgeçmesi ve suçun işlenmesiyle bozulan toplumsal düzenin barış yoluyla yeniden tesisini sağlayıcı nitelikte bir hukuksal kurumdur. 01/06/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın 73. maddesinin sekizinci fıkrasında, "Suçtan zarar göreni gerçek kişi veya özel hukuk tüzel kişisi olup, soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı bulunan suçlarda, failin suçu kabullenmesi ve doğmuş olan zararın tümünü veya büyük bir kısmını ödemesi veya gidermesi koşuluyla mağdur ile fail özgür iradeleri ile uzlaştıklarında ve bu husus Cumhuriyet savcısı veya hâkim tarafından saptandığında kamu davası açılmaz veya davanın düşürülmesine karar verilir" hükmü ile uzlaşma kurumuna, aynı tarihte yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK"nın 253, 254 ve 255. maddelerinde ise, uzlaşmanın şartları, yöntemi, sonuçları, kovuşturma aşamasında uzlaşma ile birden fazla failin bulunması hâlinde uzlaşmanın nasıl gerçekleşeceğine ilişkin hükümlere yer verilmiştir. 19/12/2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun"un ikinci maddesiyle, 5237 sayılı TCK"nın 73. maddesinin başlığında yer alan “uzlaşma” ibaresi metinden çıkarılmış, 45. maddesiyle de aynı maddenin sekizinci fıkrası yürürlükten kaldırılmış, yine 24 ve 25. maddeleri ile CMK"nın 253 ve 254. maddeleri değiştirilmiştir. CMK"nın 5560 sayılı Kanun"un 24. maddesi ile değiştirilen 253. maddesinin üçüncü fıkrası; "(3) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olsa bile, etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlar ile cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda, uzlaştırma yoluna gidilemez." biçimdeyken 09/07/2009 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 5918 sayılı Kanun"un sekizinci maddesiyle anılan fıkraya "Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz" cümlesi eklenmiştir. 02/12/2016 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun"un 34. maddesi ile yapılan değişiklikle madde başlığı "uzlaştırma" olarak değiştirilmiş ve 6763 sayılı Kanun ile uzlaştırma kapsamındaki suçların sayıları artırılmış, TCK"nın 106. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen tehdit, aynı Kanun"un 141. maddesinde düzenlenen hırsızlık ve 157. maddesinde düzenlenen dolandırıcılık suçları uzlaştırma kapsamına alınmış, etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlara ilişkin sınırlama kaldırılmıştır. Mağdurun veya suçtan zarar görenin gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması koşuluyla, suça sürüklenen çocuklar yönünden ayrıca, üst sınırı üç yılı geçmeyen hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar da uzlaştırma kapsamına dahil edilmiştir. Uzlaştırma kurumu, fail ile devlet arasındaki ceza ilişkisini sona erdirmesi bakımından maddi hukuka da ilişkin bulunması nedeniyle yürürlüğünden önceki olaylara uygulanabilecek, bu uygulama sadece görülmekte olan davalar bakımından geçerli olmayacak, 5237 sayılı Kanun"un 7/2. maddesindeki düzenleme de nazara alınarak kesinleşen ve infaz edilmekte olan hükümlerde de uygulanabilecek ve bu husus infaz aşamasında gözetilebilecektir. Yerine getirilen hükümler yönünden ise, uzlaştırma sanığın hukuki yararının bulunması koşuluyla uygulanabilecektir.
Uzlaştırma, 6763 sayılı Kanun"la değişik CMK"nın 253. maddesinde ayrıntılarıyla düzenlenmiş, mahkeme tarafından uzlaştırmaya ilişkin anılan Kanunun 254. maddesinde" (1) kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, kovuşturma dosyası, uzlaştırma işlemlerinin 253. maddede belirtilen esas ve usûle göre yerine getirilmesi için uzlaştırma bürosuna gönderilir. (2) uzlaşma gerçekleştiği takdirde, mahkeme, uzlaşma sonucunda sanığın edimini def’aten yerine getirmesi halinde, davanın düşmesine karar verir. Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arzetmesi halinde; sanık hakkında, 231 inci maddedeki şartlar aranmaksızın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilir. Geri bırakma süresince zamanaşımı işlemez. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildikten sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, mahkeme tarafından, 231 inci maddenin onbirinci fıkrasındaki şartlar aranmaksızın, hüküm açıklanır. " denilmiştir.
Uzlaştırmanın asıl olarak soruşturma evresinde yapılması gereken bir işlem olduğu, kovuşturma aşamasında uzlaştırma hükümlerinin uygulanmasının ise istisnai olarak Cumhuriyet savcısı tarafından uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması halinde mümkün olduğu kabul edilmelidir. Uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması halinde uzlaştırmanın uygulanması gerekmekte olup uzlaşma başarıyla gerçekleşir ve edim bir defada yerine getirilirse kamu davasının düşmesine karar verilecektir.
İncelenen dosyada;
Şüpheli ... hakkında yapılan soruşturma sonucunda, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 8/11/2019 tarihli ve 2018/133939 soruşturma, 2019/44775 esas, 2019/35121 sayılı iddianameyle şüphelinin tehdit, hakaret ve kişilerin huzur ve sükununu bozma suçlarından yargılanıp cezalandırılması talebiyle kamu davası açıldığı,İzmir 6. Asliye Ceza Mahkemesinin 25/11/2019 tarihli ve 2019/705 iddianame değerlendirme sayılı kararıyla "şüphelinin akıl hastası olduğuna dair raporunun aldırılmadığı gibi üzerine atılı suçların uzlaşmaya tabi olduğu halede uzlaştırma işlemlerinin yapılmadan iddianame düzenlenmiş olması nedeniyle..." şeklindeki gerekçeyle iddianamenin iadesine karar verildiği, Cumhuriyet savcısı tarafından 02/12/2019 tarihinde anılan karara itiraz edildiği, mercii İzmir 9. Ağır Ceza Mahkemesi"nin10/12/2019 tarihli ve 2019/1563 değişik iş sayılı kesin nitelikteki kararıyla, itirazın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
5237 sayılı TCK"nun ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenlerden birisi olarak 32. maddesinde düzenlediği akıl hastalığının, suçun sübutuyla bir ilgisi bulunmamaktadır. Akıl hastası şüpheli hakkında kamu davası açılmayacağına ilişkin bir yasal düzenleme de yoktur. Aksine mahkemece yapılacak yargılama faaliyeti sonucu yükletilen suçu işlediği kesin biçimde saptanan akıl hastası sanık hakkında, CMK"nun 223/3-a maddesi uyarınca kusurunun bulunmaması nedeniyle ceza verilmesine yer olmadığına ve 5237 sayılı TCK"nun 32 ve 57. maddeleri gereğince güvenlik tedbirine hükmedilecektir. Anılan kararların verilebilmesi için öncelikle yükletilen suçun akıl hastası sanık tarafından işlenip işlenmediğinin mahkemece araştırılıp saptanması gerekmektedir. Akıl hastası olduğu iddia edilen şüpheli hakkında soruşturma aşamasında uzman hekim raporu aldırılması zorunluluğu bulunmadığından bu husus iddianamenin iadesi nedeni olarak kabul edilemez. Anılan eksiklik, yüklenen suçun sübutuna ilişkin bir kanıt olmadığı gibi, olaylarla ilişkilendirilmesi gereken bir delil de değildir. Mahkemenin ikinci iade nedenine gelince; 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 34 ve 35. maddeleriyle, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanun"un 253 ve 254. maddelerinde yapılan değişiklik çerçevesinde, şüpheli ..."a yükletilen TCK"nın 106/1-1. cümlesi kapsamındaki tehdit ile aynı Yasanın 125/1 ve 123. maddeleri kapsamında hakaret ve kişilerin huzur ve sükununu bozma suçlarının uzlaştırma kapsamında olması nedeniyle CMK"nın 253 ve 254. maddelerinde düzenlenen uzlaştırma hükümleri gereğince uzlaştırma işlemlerinin yapılması zorunlu ise de; CMK"nın 253/6. maddesinde yer alan "Resmî mercilere beyan edilmiş olup da soruşturma dosyasında yer alan adreste bulunmama veya yurt dışında olma ya da başka bir nedenle mağdura, suçtan zarar görene, şüpheliye veya bunların kanunî temsilcisine ulaşılamaması halinde, uzlaştırma yoluna gidilmeksizin soruşturma sonuçlandırılır." şeklindeki düzenleme karşısında; İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma dosyasında yer alan adresinden şüpheliye ulaşılamaması nedeniyle şüpheli hakkında uzlaştırma işlemlerinin yapılabilmesi olanağının bulunmadığı anlaşıldığından, belirtilen nedenlerle iddianamenin iadesi kararına karşı yapılan itirazı inceleyen merciin verdiği ret kararı hukuka aykırıdır.
Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, kanun yararına bozma isteği doğrultusunda düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden,
1- Şüpheli ... hakkında, mercii İzmir 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 10/12/2019 tarihli ve 2019/1563 değişik iş sayılı kararının, 5271 sayılı CMK"nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
2- CMK"nın 309. maddesinin 4-a maddesi gereğince, gereğinin mahallinde mercii mahkemesince yerine getirilmesine, dosyanın Yüksek Adalet Bakanlığına sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"na TEVDİİNE, 05/10/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.