Abaküs Yazılım
21. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/20561
Karar No: 2017/9630
Karar Tarihi: 23.11.2017

Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2016/20561 Esas 2017/9630 Karar Sayılı İlamı

21. Hukuk Dairesi         2016/20561 E.  ,  2017/9630 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :...


    K A R A R

    1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davalı Kurum vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine,
    2- Davacı vekilinin temyizine gelince;
    A) Davacının İstemi :
    Davacı, ortağı olduğu ... Şti."nin vergi kaydının ve ...kaydının son bulmasına rağmen Ticaret Sicil Müdürlüğündeki kaydının devam etmesi sebebiyle Kurum tarafından...sigortalılığının devam ettirildiğini ve bu nedenle prim borcu çıkartıldığını, 2009 yılından sonra 5510 sayılı Yasanın 4/1-(a) bendi kapsamında çalışmalarının bulunduğunu, bu çalışmaları da dikkate alındığında 5510 sayılı Yasanın 4/1-(a) bendi kapsamında yaşlılık aylığına hak kazandığını ancak talebinin Kurum tarafından reddedildiğini belirterek 29/09/2003 tarihinden itibaren 07/01/2009-31/03/2009 tarihleri hariç olmak üzere zorunlu Bağ-Kur sigortalılığının iptaline ve başvurusuna göre takip eden aybaşından itibaren 5510 sayılı Yasanın 4/1-(a) bendi kapsamında yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
    Davacı vekili, 26/10/2015 tarihli dilekçesi ile, iptalini istedikleri ...igortalılık süresinin 15/12/2002-07/01/2009 ve 31/03/2009-29/09/2013 tarihleri arasına ilişkin olduğunu ve 30/07/2013 tarihli talebe göre yaşlılık aylığı bağlanmasını istediklerini bildirmiştir.
    B) Davalının Cevabı :
    Davalı Kurum vekili, Kurum tarafından yapılan işlemlerin yasal mevzuata uygun olduğunu ve prim borcu bulunan davacının yaşlılık aylığına hak kazanamadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
    C) İlk Derece Mahkemesinin Kararı ve Gerekçesi :
    Mahkemece, “Tüm bu sebeplerle birlikte toplanan deliller ve tanık anlatımları birlikte değerlendirildiğinde davacının 1571 Sicilinde kayıtlı ... Odasındaki kaydının 15/12/2002-197 Sayılı Kararı ile resen silinmiş olması, bununla birlikte adı geçen şirketin hiçbir ticari faaliyeti olmadığından ... Dairesindeki kaydı kapalı olmasına rağmen o dönemdeki mevzuat uyarınca şirketin Ticaret Sicilinden resen terk edilmesi mümkün olmadığından, şirketin ticaret sicil kaydının işlevsiz olarak salt evrak bazında devam ettiğinin ifade edilmiş olması, tanık anlatımları itibariyle, davacının 2008"den bu yana ticari faaliyetinin bulunmadığı, esasen hiçbir ticari faaliyetin bulunmadığının belirtilmesi karşısında ..."nin "Ticaret Sicilindeki kaydının 6102 Sayılı TTK geçici 7. Maddesi hükümlerine göre 04/10/2013 tarihinde silinmiş olması gözetildiğinde şirketin faaliyetinin bulunmadığı dava konusu dönemde, davacının kurum tarafından bağ kur sigortalısı sayılması, 1479 Sayılı Yasanın 24. Maddesinin ruhuna aykırı ve amacını aşan keyfi bir yaklaşım olarak değerlendirilmiştir. Bu sebeple aksine kurum işleminin iptali ile davacının 30/07/2013 tahsis talep tarihi itibari ile 1305 gün ... ve 7304 gün bağ kur sigortalılığı ile toplamda 8609 gün sigortalılık gün sayısı bulunduğu, son 3,5 yıl sigortalılık süresinin 4/1-a (...) kapsamında geçirdiği, bu doğrultuda sigorta başlangıcının 05/08/1977 olduğu dikkate alınarak 506 sayılı yasanın geçici 81/B maddesi uyarınca tahsis tarihini takip eden aybaşı olan 01/08/2013 tarihi itibari ile 4/1-a kapsamında yaşlılık aylığına hak kazandığı kanaatine ulaşılmış tüm bu sebeplerle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle “Davanın Kabulune, Davacının 30.09.2003- 06.01.2009 ve 01.04.2009-04.10.2013 tarihleri arasındaki bağkur sigortalılığı ile buna dayalı olarak tahakkuk eden prim borçlarının iptaline, Davacının 01.08.2013 tarihi itibariyle 4/a kapsamında yaşlılık aylılığına hak kazandığının tespitine” karar verilmiştir.
    D) İstinaf Başvurusu :
    Davalı Kurum vekili, davacının ...sigortalılığına ilişkin prim borçlarını ödemeen yaşlılık aylığına hak kazanmasının mümkün olmadığını belirterek istinaf yoluna başvurmuştur.
    E) Bölge Adliye Mahkemesinin Kararı ve Gerekçesi :
    Bölge Adliye Mahkemesi tarafından, “Somut olayda, davacının 08/02/1983-29/09/2003 tarihleri arasında 7439 gün 1479 sayılı yasa kapsamında primi ödenmiş hizmet süresinin bulunduğu noktasında taraflar arasında bir çekişmenin bulunmadığı gibi ... İl Müdürlüğünün 03/03/2016 tarihli yazısı ve eklerinden de anlaşılmaktadır. Yine aynı yazı içeriğinden anlaşıldığı üzere 07/01/2009-31/03/2009 tarihleri arası döneme ilişkin prim ödemesinin bulunmadığının belirtildiği görülmektedir. Gerek dinlenen tanık anlatımları gerekse Kurum kayıtları itibariyle davacının 07/01/2009-31/03/2009 tarihleri arası döneme ilişkin olmak üzere bağımsız çalışmasının bulunduğu anlaşılmaktadır. Ki bu durum davacının da kabulündedir. Tanıkların davacının çalıştığı tarih noktasında gerçeğe uygun beyanda bulunmadıkları görülmekle birlikte bu durumun tanıkların tarihi yanlış hatırlamasından kaynaklandığı, davacının Antalya ilinde çalıştığı gerçeğini değiştirmeyeceği kabul görmüştür. Yine ... Güvenlik İl Müdürlüğünün 27/02/2016 tarihli yazı cevabı içeriğinden anlaşıldığı üzere davacının 4.912,01 TL prim borcunun bulunduğu görülmektedir.
    01/07/1975-15/07/2013 tarihleri arasında 1500 gün 506 (5510 sayılı yasa 4/a) sayılı yasa kapsamında primi ödenmiş hizmet süresinin bulunduğu noktasında taraflar arasında bir çekişmenin bulunmadığı gibi ...Güvenlik İl Müdürlüğünün 03/03/2016 tarihli yazısı ve eklerinden de anlaşılmaktadır. Kurum yazısı ekindeki hizmet dökümü cetvelinde 1680 prim ödeme gün sayısının bulunduğu belirtilmiş ise de döküm içeriğinin incelenmesinden 01/11/1980-30/11/1981 tarihleri arasında 180 gün süreli ... çalışmasının davacı dökümüne eklendiği görülmekle iş bu sürenin toplam süreden çıkartılarak 1500 gün 4a kapsamında prim ödeme gün sayısının bulunduğunun kabul edilmesi gerektiği ve bunun 04/08/2009-15/07/2013 tarihleri arasındaki 1.264 gününün yaşlılık aylığının talebinden önceki son sigortalılık hali olduğu görülmüştür. Şu halde son 3,5 yıldan fazla dönenim 4/a (506 sayılı yasa) kapsamında sigortalılık olduğu anlaşılmaktadır.


    Davacının iptalini talep ettiği 30/09/2003-06/01/2009 ile 01/04/2009-04/10/2013 tarihleri arasındaki ... sigortalılık dönemine ilişkin ticari faaliyetinin bulunmadığı tanık anlatımlarından, 21/07/2016 tarihli ... Müdürlüğü yazısı ve ekindeki tutanaktan, ...Müdürlüğüne ait 12/01/2016 tarihli yazı ve eklerinden anlaşılmaktadır. Şu halde iş bu döneme ilişkin davacının 1479 sayılı yasa kapsamında sigortalı kabul edilerek prim borcu çıkartılmasının mümkün olmayacağı görülmektedir. Nitekim ... 15/12/2002 tarih ve 197 sayılı toplantısında Meclis Kararı ile davacı ve davacının ortağı olduğu şirketin 5 yıldan fazla süredir aidat ödemesi ve o tarih itibariyle gayri faal olmasından dolayı ticaret sicilinden kayıtlarının silinmesine karar verildiği görülmektedir. Yine ... Dairesi Müdürlüğüne ait 12/01/2016 tarihli yazı ve eklerinden davacının ortağı olduğu şirketin gayri faal olması nedeniyle 30/11/2003 tarihinde terkin edildiği görülmektedir. Şu halde davacının 30/09/2003-06/01/2009 ile 01/04/2009-04/10/2013 tarihleri arasında kendi adına bağımsız çalışmasının bulunmadığı gibi...ortaklığının da kağıt üzerinde kaldığı, sigortalılığı kabul edecek şekilde olmadığı anlaşılmıştır.
    Şu halde davacının iptalini talep ettiği döneme ilişkin vergi kaydı ve sicil kaydının bulunmadığı gibi gerçekte de ne sigortalığa esas olacak düzeyde şirket ortaklığı ne de kendi adına bağımsız faaliyeti bulunmamaktadır. Bu nedenle iptale ilişkin ilk derece kanaati tarafımızca da benimsenmiştir.
    Yaşlılık aylığı bağlanmasına ilişkin koşulların değerlendirilmesi gerektiğinde davacının 506 sayılı yasa kapsamında ilk sigortalılık başlangıç tarihinin 01/07/1975 olduğu görülmektedir. (Dosya kapsamındaki bilirkişi raporu kurum kayıtları ile bu noktada örtüşmemektedir.) 03/02/1958 doğumlu erkek davacı hakkında 30/07/2013 tarihi itibarıyla yaşlılık aylığı tahsis koşulları irdelendiğinde, 2829 sayılı ... Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanunun 8/1. maddesinde yer alan “Birleştirilmiş hizmet süreleri toplamı üzerinden, ilgililere; son yedi yıllık fiili hizmet süresi içinde fiili hizmet süresi fazla olan kurumca, hizmet sürelerinin eşit olması halinde ise eşit hizmet sürelerinden sonuncusunun tabi olduğu kurumca, kendi mevzuatına göre aylık bağlanır ve ödenir.” hükmü gereğince 506 sayılı Kanunun uygulanması gerektiği, buna göre anılan Kanunun Geçici 81/B-(c) maddesinde yazılı “25 yıllık sigortalılık süresi, 46 yaş, en az 5075 gün prim ödeme gün sayısı” şartlarına tabi olduğu anlaşılmaktadır. Zira davacının 23/05/2002 tarihi itibariyle 7103 gün 1479 sayılı yasa kapsamında ve 180 gün 506 sayılı yasa kapsamında sigortalılığı bulunmaktadır. Buna göre toplam 7483 gün toplam sigortalılık süresinin 360"a bölünmesi neticesinde 20,23 yıllık sigortalılık süresine ulaşılmaktadır. Dolayısıyla 23/05/2002 tarihi itibariyle 20 yıldan fazla sigortalılık süresine sahip davacının tahsis talep tarihi olan 30/07/2013 günü itibariyle 25 yıllık sigortalılık süresini (ki bu süre 01/07/1975 ilk sigorta başlangıcına göre dolmuş olmaktadır.), 46 yaş şartını (Davacı 03/02/1958 doğumludur.) ve 5075 gün prim ödeme gün sayısını (Tahsis talep tarihi itibariyle ödenmiş gün sayısı toplam 8939 gündür.) doldurmuş bulunmaktadır. Şu halde iş bu şartlar itibariyle yaşlılık aylığı bağlanması şartları oluşmuş görünmektedir. Ancak bu noktada prim borcu olmaması koşulunun da değerlendirilmesi zorunludur.
    Yukarıda arz edildiği üzere davacının prim borcunun bulunmaması da koşul olarak aranması gerektiğinden ve 4.912,01 TL prim borcunun oldukça yüksek olması nedeniyle artık yaşlılık aylığı bağlanması koşunun gerçekleştiğinin kabulü mümkün olmamakla buna ilişkin talebin reddi gerekirken ilk derece mahkemesi kararının bu yönden 6100 sayılı yasanın 353/1-b.2 hükmü gereğince kaldırılıp yeniden esas hakkında aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.” gerekçesiyle “Samsun 3.İş Mahkemesinin 27/09/2016 tarih ve 2015/137 esas, 2016/171 karar sayılı kararının 6100 sayılı HMK"nın 353/1-b.2 hükmü gereğince kaldırılmasına,
    Davanın kısmen kabulü ile;
    Davacının 30.09.2003- 06.01.2009 ve 01.04.2009-04.10.2013 tarihleri arasındaki ... sigortalılığı ile buna dayalı olarak tahakkuk eden prim borçlarının iptaline,
    Davacının yaşlılık aylığı bağlanması talebinin reddine,” karar verilmiştir.
    F) Temyiz :
    Davacı vekili, prim borcu bulunan sürenin dışlanması halinde kalan sigortalılık süresine göre yaşlılık aylığı koşullarının oluştuğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
    Davalı Kurum vekili, şirket ortaklığına göre davacının sigortalı kabul edilmesi gerektiğini ve prim borcu bulunduğu için yaşlılık aylığı koşullarının oluşmadığını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
    G) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe :
    Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacının 01/09/1982-20/01/1996 ve 07/01/2009-31/03/2009 tarihleri arasında vergi mükellefiyetinin bulunduğu, 05/01/1996-04/10/2013 tarihleri arasında limited şirket ortağı olduğu, şirketin vergi mükellefiyetinin 30/11/2003 tarihinde ve ticaret odası kaydının 15/12/2002 tarihinde son bulduğu, 01/09/1982 tarihi itibariyle Bağ-Kur sigortalılık tescilinin yapıldığı, vergi mükellefiyeti ve şirket ortaklığı dikkate alınarak bu sigortalılığının devam ettiği, 5510 sayılı Yasanın 4/1-(a) bendi kapsamındaki çalışmaları dikkate alınarak 5510 sayılı Yasanın 53. maddesinda yer alan düzenlemeye göre 28/02/2011 tarihinde çıkışının yapıldığı, 5510 sayılı Yasanın 4/1-(a) bendi kapsamındaki çalışmasının 15/07/2013 tarihinde son bulması nedeniyle 16/07/2013 tarihinde yeniden girişi yapılarak ortağı olduğu limited şirketin ticaret sicil kaydının son bulduğu 04/10/2013 tarihine kadar sigortalılığının devam ettirildiği, davacının yaptığı prim ödemelerinin 30/04/2003 tarihine kadar olan sigortalılık süresini karşıladığı, 01/07/1975-30/09/1977, 04/08/2009-23/11/2009 ve 04/05/2010-15/07/2013 tarihleri arasında 506 sayılı Yasa kapsamında sigortalılığının olduğu, 30/07/2013 ve 05/09/2013 tarihlerinde tahsis talebinde bulunduğu anlaşılmaktadır.
    Dosya kapsamında ilk olarak, davacının limited şirket ortaklığına dayanan esnaf ... (5510 sayılı Yasanın 4/1-(b) bendi kapsamındaki) sigortalılığının hangi tarihte son bulduğunun belirlenmesi gerekmektedir.
    Şirket ortaklarının sigortalılığı tamamen resmi kayıtlara dayandığından bu sigortalılığın iptali ancak Yasadaki sona erme hallerinin gerçekleştiğinin kanıtlanması durumunda olanaklıdır.
    1479 sayılı Yasanın değişik 24. maddesine göre, zorunlu...sigortalısı sayılanlar iki gruba ayrılmıştır. Birinci grup sigortalılar, 24. maddenin (a) bendinde sayılı ve sınırlı olarak belirtilen sigortalılar, ikinci grup sigortalılar ise (b), (c), (d), (e), (f), (g) bentlerinde sınırlı olarak belirtilen şirket ortağı olan sigortalılardır. Hiç kuşkusuz bir kimsenin sigortalı sayılması için ön koşul yukarıdaki bentlerin öngördüğü koşullara sahip olma ile mümkündür. Sigortalı olma ön koşullarının (a) bendi ile diğer bentler arasında belirgin farklılıklar gösterdiği madde içeriğinden anlaşılmaktadır.
    Şöyle ki, 24. maddenin (a) bendi dışında kalan (b), (c), (d), (e), (f), (g) bentlerinde belirtilen sigortalılardan sayılmak için ön koşul (b), (c), (d), (e), (f), (g) bentlerinde sayılan şirketler ortağı olmak yeterlidir. Başka bir anlatımla, şirket ortaklarının zorunlu Bağ-Kur üyesi olması için 24. maddenin (a) bendinin öngördüğü koşullara sahip olmaları zorunlu değildir.
    5510 sayılı Yasanın 5754 sayılı Yasa ile değişik 4. maddesinde de sigortalı sayılanlar ile ilgili benzer bir hüküm bulunmaktadır. Söz konusu Yasanın 4/1-b maddesi, eski ... sigortalılığının devamı niteliğindeki sigortalılıktır. Maddeye göre; ticari kazanç veya serbest meslek kazancı nedeniyle basit veya gerçek usulde vergi mükellefi olanlar, gelir vergisinden muaf olup esnaf ve sanatkar siciline kayıtlı olanlar ve Anonim şirketlerin yönetim kurulu üyesi olan ortakları, sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin komandite ortakları, diğer şirket ve donatma iştiraklerinin tüm ortakları sigortalı olarak kabul edilir.
    Söz konusu hükümler doğrultusunda, şirket ortakları yönünden ...kapsamında sigortalı sayılabilmek için limited şirket ortağı olmak yeterli olup şirketin faaliyetinin olup olmamasının bir önemi bulunmamaktadır.
    1479 sayılı Yasanın sigortalılığın bitimini düzenleyen 25/1-c maddesinde şirketlerle ilgisi kalmayanların, çalışmalarına son verdikleri veya ilgilerinin kesildiği tarihten, 25/1-e bendinde ise; iflasına karar verilmiş olan tasfiye halindeki şirket ortaklarının, mahkemece tasfiyesine karar verildiği tarihten bir gün önce sigortalılığın sona ereceği düzenlenmiştir.
    Ayrıca, 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Yasanın 9. maddesinde de; sigortalılığın sona erme halleri düzenlenmiş olup anılan maddenin 3. fıkrasında; limited şirket ortaklarından hisselerinin tamamını devreden sigortalıların, hisse devrinin yapılmasına ortaklar kurulunca karar verildiği tarihten, anonim şirketlerin yönetim kurulu üyesi olan ortaklarının yönetim kurulu üyeliklerinin sona erdiği tarihten, iflas veya tasfiye durumu ile münfesih duruma düşen şirketler için ortağın talep etmesi halinde, mahkeme kararı ile iflasın, tasfiyenin açılmasına, ortaklar kurulu kararı ile tasfiyenin başlamasına veya şirketin münfesih duruma düşmesine karar verildiği, ortakların talepte bulunmaması halinde, mahkemece iflasın kapatılmasına karar verildiği, tasfiyesi sonuçlanan şirketlerin ortaklıklarının ise tasfiye kurulu kararının ticaret sicili memurluğunca tescil edildiği tarihten itibaren sona ereceği düzenlenmiştir.
    Bu açıklamalara göre, .... Şti."nin ortağı olan davacı şirket ortaklığı devam ettiği sürece 1479 sayılı Yasa kapsamında ...(5510 sayılı Yasanın 4/1-b) sigortalısı olarak kabul edilmelidir. Bu nedenle, söz konusu sigortalılığının 04/10/2013 tarihinde sonlandırılmasında bir hata bulunmamaktadır.
    Ancak, bu aşamada, davacının 1479 sayılı Yasa kapsamındaki sigortalılığı ile 506 sayılı Yasa kapsamındaki çalışmaları bakımından çakışan sigorta sorunu ortaya çıktığından bu durumun da yasal mevzuat açısından değerlendirilmesi gerekmektedir.
    "Çakışan sigortalılık sorununu" gerek 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve gerekse 1479 Sayılı ... Kanunu birbirlerine paralel düzenlemeler ile bir sigortalının aynı anda birden fazla sosyal güvenlik kurumuna tabi olmasını yasaklayıp sigortalının önceden başlayıp devam ede gelen sigortalılığına geçerlik tanıyarak çözüme ulaştırmaya çalışmışlardır. Yasa sistemimize göre bir kimsenin Sosyal Sigortalar Kurumu kapsamına girebilmesi için hizmet akdine tabi bir işte çalışması yanında başka bir sosyal güvenlik kurumu kapsamında bulunmaması gerekir. Anılan yasanın 3. maddesinin I. ( F ) bendinde "Kanunla kurulu emekli sandıklarına aidat ödemekte olanların" ( K ) bendinde ise. "Herhangi bir işverene hizmet akdiyle bağlı olmaksızın kendi nam ve hesabına çalışanların" sigortalı sayılmayacağı" belirtilmiştir. Aynı şekilde 1479 Sayılı... Kanunu"nun 24. maddesinin I. ve II. Fıkralarında da bir kimsenin ...kapsamına girebilmesi için kendi adına bağımsız çalışıp kazanç sağlaması yanında. başkaca sosyal güvenlik kurumu kapsamında bulunmaması koşulu getirilmiştir. Bütün bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere, sosyal güvenlik sistemimizde çifte sigortalılık mümkün olmayıp, önceden başlayıp devam edegelen sigortalılığa geçerlik tanınmaktadır (03.10.2001 gün ve E: 2001/21-627, K: 2001/659 Sayılı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı).
    5510 sayılı yasanın 6111 sayılı yasanın 33. maddesi ile değişik 53. maddesinde “Sigortalının, 4. maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde yer alan sigortalılık statüleri ile (c) bendinde yer alan sigortalılık statüsüne aynı anda tabi olacak Kanun kapsamına girmesi halinde öncelikle aynı maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında, (a) ve (b) bentlerinde yer alan sigortalılık statülerine tabi olacak şekilde Kanun kapsamına girmesi halinde ise aynı maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılır.” hükmü yer almaktadır. 5510 sayılı yasanın 53. maddesinde 6111 sayılı yasanın 33. maddesi ile yapılan bu değişiklik 01/03/2011 tarihinde yürürlüğe girmiş olup bu tarihten önceki süreler için uygulanamayacaktır.
    5510 sayılı yasanın 53. maddesinin 6111 sayılı yasa ile değiştirilmeden önceki halinde ise; “Sigortalının, 4. maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde yer alan sigortalılık hallerinden birden fazlasına aynı anda tabi olmasını gerektirecek şekilde çalışması halinde; öncelikle aynı maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında, (c) bendi kapsamında çalışması yoksa ilk önce başlayan sigortalılık ilişkisi esas alınarak sigortalı sayılır.” hükmü bulunmaktadır.
    Davacının çakışan sigortalılıkları bakımından yukarıda yer alan mevzuat kapsamında değerlendirme yapıldığında, 01/09/1982 tarihinde önce başlayan sigortalılığının 1479 sayılı Yasa kapsamındaki sigortalılık olduğu, 04/08/2009-23/11/2009 tarihleri arasındaki ve 04/05/2010 tarihinde başlayan 506 sayılı Yasa (5510 sayılı Yasanın 4/1-(a) bendi) kapsamındaki çalışmaların bu sigortalılığı sona erdirmeyeceği, 5510 sayılı yasanın 6111 sayılı yasanın 33. maddesi ile değişik 53. maddesinin yürürlük tarihinden itibaren ise 5510 sayılı Yasanın 4/1-(a) bendi kapsamındaki çalışmalara üstünlük tanınması gerektiği anlaşılmaktadır. Kurum tarafından da 5510 sayılı Yasanın 53. maddesi dikkate alınarak mevzuat doğrultusunda davacının çakışan sigortalılık durumunun düzenlendiği ortadadır.
    Çakışan sigortalılık durumunun çözümü aşamasında 5510 sayılı Yasanın geçici 17. ve geçici 63. maddeleri de dikkate alınmalıdır.
    5510 sayılı Yasanın geçici 17. maddesinde; “Kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlarla tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan, 1479 ve 2926 sayılı kanunlara göre tescilleri yapıldığı halde, bu maddenin yürürlük tarihi itibarıyla beş yılı aşan süreye ilişkin prim borcu bulunanların, bu sürelere ilişkin prim borçlarını, prim borçlarının ödenmesine ilişkin Kurumca çıkarılacak genel tebliğin yayımı tarihini takip eden aybaşından itibaren 6 ay içerisinde ödememeleri halinde, prim ödemesi bulunan sigortalıların daha önce ödedikleri primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibarıyla, prim ödemesi bulunmayan sigortalıların ise tescil tarihi itibarıyla sigortalılığı durdurulur. Prim borcuna ilişkin süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilmez ve bu sürelere ilişkin Kurum alacakları takip edilmeyerek, Kurum alacakları arasında yer verilmez.” düzenlemesi yer almaktadır.
    Ayrıca, 04/04/2015 tarih ve 6645 sayılı Kanunun 56. maddesi ile 5510 sayılı Kanuna geçici 63. madde eklenmiş olup “Kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlarla tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan, Kuruma kayıt ve tescilleri yapıldığı hâlde, bu maddenin yayımlandığı ayın sonu itibarıyla 12 ay ve daha fazla süreye ilişkin prim borcu bulunanların, bu sürelere ilişkin prim borçlarını, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihi takip eden ay başından itibaren üç ay içinde ödememeleri veya ilgili kanunları uyarınca yapılandırmamaları hâlinde, prim ödemesi bulunan sigortalıların daha önce ödedikleri primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibarıyla, prim ödemesi bulunmayan sigortalıların ise tescil tarihi itibarıyla sigortalılığı durdurulur.” hükmü getirilmiştir.
    Söz konusu hükümler dikkate alındığında, davacının Bağ-Kur sigortalılığı kapsamında yaptığı prim ödemelerinin 30/04/2003 tarihine kadar olan sigortalılık süresini karşıladığı anlaşıldığından 5510 sayılı Yasanın geçici 63. maddesine göre davacının Bağ-Kur sigortalılığının bu tarih itibariyle durdurulması gerekmektedir. Bu durumda, davacının 04/08/2009-23/11/2009 ve 04/05/2010-15/07/2013 tarihleri arasındaki 5510 sayılı Yasanın 4/1-(a) bendi kapsamında geçen çalışmalarının geçerlilik durumuna engel olan bir çakışan sigortalılık durumu kalmamaktadır. Ayrıca, davacının ... sigortalılığının geçici 63. maddeye göre durdurulması sebebiyle 07/01/2009-31/03/2009 tarihleri arasındaki vergi mükellefiyetine dayanan sigortalılığının da geçerli olması söz konusu değildir.
    Son olarak, davacının 30/04/2003 tarihinde durdudulan ...sigortalılık süresi ile 506 sayılı Yasa kapsamında geçen çalışmaları dikkate alınarak yaşlılık aylığı koşullarının oluşup oluşmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.

    Davacının, 30/04/2003 tarihinde durdurulan.... sigortalılığından sonra 04/08/2009-23/11/2009 ve 04/05/2010-15/07/2013 tarihleri arasında 1263 gün 5510 sayılı Yasanın 4/1-(a) bendi kapsamında sigortalılığının bulunduğu anlaşıldığından yaşlılık aylığı koşulları 506 sayılı Yasanın geçici 81. maddesine göre belirlenmelidir.
    506 sayılı Yasanın geçici 81. maddesinin (A) bendinde “Bu Kanunun yürürlük tarihinden önce yürürlükte bulunan hükümlere göre yaşlılık aylığı bağlanmasına hak kazanmış olanlar ile sigortalılık süresi 18 yıl ve daha fazla olan kadınlar ve sigortalılık süresi 23 yıl ve daha fazla olan erkekler hakkında, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce yürürlükte bulunan hükümler uygulanır.” hükmü yer almaktadır.
    Sigorta başlangıç tarihi 01/07/1975 olan davacının söz konusu maddenin yürürlük tarihinde 23 yıldan fazla sigortalılık süresi bulunmaktadır. Bu nedenle, önceki hükümlere göre yaşlılık aylığı koşulları belirlenmelidir. Buna göre de, tahsis talep tarihinde davacının yaşlılık aylığı koşullarına sahip olduğu anlaşılmaktadır.
    Bu maddi ve hukuki olgular gözönünde bulundurulmadan, davacının 1479 sayılı Yasa kapsamındaki Bağ-Kur sigortalılığının 5510 sayılı Yasanın geçici 63. maddesine göre 30/04/2003 tarihinde durdurulması gerektiği ve buna göre 506 sayılı Yasanın geçici 81. maddesi kapsamında tahsis talep tarihinde yaşlılık aylığı koşullarının oluştuğu dikkate alınmadan yazılı şekilde yeniden hüküm kurulmusı usul ve yasaya aykırı olduğundan temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASI gerekmiştir.
    H) Sonuç :
    Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 23/11/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
    ...

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi