21. Hukuk Dairesi 2016/17284 E. , 2017/9574 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, aylığın kesilmesine ilişkin Kurum işleminin iptaline, kesilen yetim aylığının yeniden bağlanmasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
Dava; 5510 sayılı Yasa"nın 56/2.fıkrası uyarınca davacının boşandığı eşi ile birlikte yaşadığının tespit edilmesi nedeni ile ölüm aylığının kesilmesine ilişkin davalı Kurum işleminin iptali ile yeniden aylık bağlanması istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm, davalı Kurum vekilince temyiz edilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerin incelenmesinden; davacı ... "nın eşi ..."den 24/01/2006 tarihinde boşandığı, 04/04/2002 tarihinde vefat eden babası ..."dan dolayı 01.02.2006 tarihinden itibaren yetim aylığı aldığı, ... tarafından düzenlenen 09.03.2015 tarihli ve ... sayılı rapora göre davacı ve boşandığı eşinin birlikte yaşadıklarının tespit edildiği, bu rapora dayanılarak davacının aylığının kesilerek, Kurumca 22/10/2008-21/04/2015 süresinde ödenen 17.327,51 TL aylık tutarı ve işlemiş faizinin borç çıkarıldığı, anlaşılmıştır.
Davanın, yasal dayanağı 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 56. maddesinin ikinci fıkrasıdır. Fıkrada: “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96. madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Düzenleme ile ölen sigortalının kız çocuğu veya dul eşi yönünden, boşanılan eşle boşanma sonrasında fiilen birlikte olma durumunda, ölüm aylığının kesilmesi ve ödenmiş aylıkların geri alınması öngörülmektedir. Buna göre, daha önce sosyal güvenlik kanunlarında yer almayan, boşanılan eşle fiilen birlikte yaşama olgusu, gelir veya aylık kesme nedeni ve bağlama engeli olarak benimsenmiştir.
Anılan maddenin gerekçesinde de açıklandığı üzere, düzenleme ile hakkın kötüye kullanımının olası uygulamaları engellenmek istenmiş ve bu amacın gerçekleştirilebilmesi için kötüye kullanımın varlığı belirlendiği takdirde ilgiliyi haktan yararlandırmama; hakkın kötüye kullanılması durumunda hak sahipliğinin ortadan kalkması ve dolayısıyla gelir veya aylıktan yararlandırılmama yöntemi benimsenmiştir.
5510 sayılı Yasa"nın 56. maddesinde oldukça yalın olarak; "eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen" ibareleri yer almakta olup kanun koyucu tarafından örneğin; "sosyal güvenlik kanunları kapsamında ölüm aylığına hak kazanmak amacıyla eşinden boşanan", " hak sahibi sıfatını haksız yere elde etme amacıyla eşinden boşanan", "gerçek
boşanma iradesi söz konusu olmaksızın (muvazaalı olarak) eşinden boşanan" veya bunlara benzer ifadelere yer verilmemiş, sade olarak kaleme alınan metinle uygulama alanı genişletilmiştir. Maddede, boşanma amacına/saikine yönelik herhangi bir düzenlemeye yer verilmediğinden, gerek Kurum"ca, gerekse yargı organlarınca uygulama yapılırken, eşlerin boşanma iradelerinin gerçekliğinin/samimiliğinin araştırılıp ortaya konulması söz konusu olmamalı, boşanmanın muvazaalı olup olmadığına ilişkin herhangi bir araştırma/irdeleme ve boşanma yönündeki kesinleşmiş yargı kararının geçerliliğinin sorgulaması yapılmamalı, özellikle kesinleşmiş yargı organının verdiği karara dayanan "boşanma" hukuki durum ve sonucunun, eşlerin gerçek iradelerine dayanıp dayanmadığının araştırılmasının bir başka organın yetki ve görevi içerisinde yer almadığı, kaldı ki, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda "anlaşmalı boşanma" adı altında hukuki bir düzenlemenin de bulunduğu dikkate alınmalıdır. Şu durumda sonuç olarak vurgulanmalıdır ki, boşanma tarihi itibariyle gerçek/samimi boşanma iradelerine sahip olan (evlilik birliği temelinden sarsılan) veya olmayan tüm eşlerin, maddenin yürürlük tarihi olan 01.10.2008 tarihinden itibaren her ne sebeple olursa olsun eylemli olarak birlikte yaşadıklarının saptanması durumunda gelirin/aylığın kesilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
Somut olayda; 09.03.2015 tarihli ve 2015/A.T./039 sayılı denetmen raporuna göre; Mahalle Muhtarı ..."ın beyanı doğrultusunda davacı ile boşandığı eşinin birlikte yaşadığı kanaatine varıldığı, 19.06.2014 tarihli yazı ile Mahalle Muhtarlığı" na ... ile ..." in birlikte yaşayıp yaşamadığının sorulduğu, 07.07.2014 tarihli cevap yazısı ile birlikte yaşadıklarının bildirildiği, ... adresinde yapılan çevre soruşturmasında; ...’nın eşi ... ile beraber yaşadıkları, ... bulunan evde kimsenin yaşamadığı, sözlü olarak beyan edildiği, Ayrıca ...bulunan eve gidilip, evin kullanılmadığı fotografları çekilerek görüntülendiği ve raporun ekine konulduğu, davacının ... Mahallesindeki evine gidilerek alt ve üst komşusuyla yapılan görüşmede, eşiyle birlikte yaşamadığının beyan edildiği, ...’nın verdiği yazılı ifadesinde : "Ben .... adresinde 2 oglumla beraber yaşamaktayım. Eşimle 10 sene önce boşandık. Eski eşim ... oturmaktadır. Kendisi kıraathane çalıştırmaktadır. Belirttigim adreste 1 yıldır oturmaktayım. Daha önce ... oturmaktaydım. 2 yıl ... Mahallesinde oturdum. ...taşınmadan önce de yine ... adresinde oturdum. (4 sene bu adreste oturdum) " dediği, Muhtar ...’ın verdiği yazılı ifadesinde : " ... ve ... 2014 tarihinden itibaren beraber yaşamaktadırlar. ...." in ... evi boştur. Kendisi bu adreste oturmamaktadır” dediği, denetmence birlikte yaşadıkları kanaatine varıldığı, görülmüştür.
... tarafından tanzim edilen raporun içeriği, denetim sırasında alınan muhtar ..."ın yazılı beyanı, tanık ...’in beyanları, davacının eşinin ikamet ettiği iddia edilen adreste kimsenin yaşamaması hususları birlikte değerlendirildiğinde davacı ve eşinin boşandıktan sonra birlikte yaşamaya devam ettikleri sabit olup 5510 sayılı yasanın 59/2. maddesi gereğince Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları tarafından düzenlenen tutanak içeriğinin de aksi ispat edilemediğinden, davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi isabetsiz olmuştur.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 22/11/2017 gününde oy birliğiyle karar verildi.
...