10. Hukuk Dairesi 2017/2498 E. , 2019/9108 K.
"İçtihat Metni"Bölge Adliye
Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
Dava, Bağ-Kur hizmet tespitine istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, .... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine dair karar verilmiştir.
...Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 25.06.1998 yılında Esnaf Ve Sanatkar Sicil tasdikanamesi ile "pideci kebapçı" olarak serbest faaliyetine başladığını ve işyeri başlangıcının 06.08.1998 tarihli Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Sicil Sicil Gazetesinde ilan olunduğunu, müvekkilinin Kordon Vergi Dairesinin 28.07.1999 tarihli tasdik yazısı gereği vergi kaydı başlangıç tarihinin 17.06.1998 tarihi olduğunu, bağkur sigortalılık başlangıç tarihinin vergi kaydı başlangıç tarihi olan 17/06/1998 tarihi olarak tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II-CEVAP:
Kurum vekili dosyaya sunduğu dava dilekçesinde özetle; 1479 sayılı Yasada, 506 sayılı Yasanın 79/8. maddesinde öngörülen ve geçmiş hizmetlerin sigortalı olarak sayılmasının tespitine imkan veren bir düzenleme yer almadığını, yasanın cevaz vermediği bir durumun yargılama yoluyla tespiti olanaksız olduğundan ve davacının müvekkil Kuruma karşı müspet tespit davası açması mümkün olmadığından davanın bu yönden reddine karar verilmesi gerektiğini, 1479 sayılı yasa"nın geçici 18.maddesi gereğince vergi kaydına istinaden 04.10.2000 tarihi öncesi sigortalılığın tescilinin mümkün olmadığını, davacının müvekkil Kuruma başvurarak kayıt ve tescilini yaptırmamış olduğundan, yukarıda belirtilen yasal düzenleme gereğince, geçmiş vergi sürelerine ilişkin hizmet alması ve söz konusu tarihlerde zorunlu Bağ-Kur sigortalısı sayılması mümkün bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III-MAHKEME KARARI:
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
1479 sayılı Yasa’nın Geçici 18. maddesi uyarınca Kuruma yazılı başvurusu bulunmadığı gibi, vergiye kayıtlı olduğu dönemle ilgili herhangi bir prim ödemesi de bulunmamaktadır.Dolayısıyla, 04.10.2000 tarihi öncesi vergiye kayıtlı olunan dönemin 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalı olarak değerlendirilmesine imkan bulunmamaktadır. (Yargıtay HGK 2011/10-170 E., 2011/413 K. ve Yargıtay 21. Hukuk Dairesi E. 2014/25813, K. 2015/2632 T. 17.02.2015) Açıklanan nedenlerle davanın reddine”, dair hüküm kurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
İlk Derece Mahkemesi hükmüne karşı davacı vekili tarafından mahkemece verilen kararın usul ve kanuna aykırı olması nedeni ile kararın bozulmasını talep etmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI:
HÜKÜM:
Davanın temel yasal dayanaklarından olan ve 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanunun 47. maddesi ile 1479 sayılı Kanuna eklenen Geçici 18. maddede, bu Kanuna göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde 04.10.2000 tarihine kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olan sigortalıların sigortalılık hak ve yükümlülüklerinin 04.10.2000 gününden itibaren başlayacağı; ancak, bu Kanuna göre zorunlu sigortalı olarak tescil edilmiş olanların sigortalılıklarının, bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren altı ay içinde Kuruma yazılı olarak başvurmaları, 20.04.1982 - 04.10.2000 tarihleri arasındaki vergi kayıtlarını belgelemeleri, belgelenen bu sürelere ilişkin olarak hesaplanacak prim borçlarını, tebliğ tarihinden itibaren bir yıl içinde ödemeleri kaydıyla bu sürelerin sigortalılık süresi olarak değerlendirileceği belirtilmiştir.
Yukarıdaki yasal düzenleme ve açıklamalar ışığında yapılan değerlendirmede, toplanan kanıtlar ve tüm dosya kapsamına göre, Geçici 18. maddenin yürürlüğe girdiği 02.08.2003 gününe kadar (bu tarih hariç) Kurum işlemiyle tescil edilmediğinden, Kuruma yönelik tescil başvurusu veya prim ödeme olgusu bulunmadığından, söz konusu Geçici 18. madde gereğince davacının 04.10.2000 tarihi öncesine yönelik sigortalılık talebinin kabulüne olanak bulunmadığına ilişkin mahkeme kararının yerindeliği belirgindir. ..gerekçesi ile ...12. İş Mahkemesinin 21/12/2016 tarihli 2016/443 -2016/514 Karar sayılı kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı Kurum vekili ile davacı vekilinin istinaf başvurularının esastan reddine dair karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davacı vekili temyiz dilekçesinde sigortalıya ait Bağ-Kur tescil kaydının 18.08.1999 tarihli Bağ-Kur kaydını ibraz ederek davanın 1479 sayılı Yasanın 24 ve 25. maddesi uyarınca tespit davası olduğunu ve kararın yerinde olmadığı gerekçesiyle kararın bozulmasını istemiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Dosya içeriğinden, davacının 17.06.1998 - 30.10.2009 tarihleri arasında ...Kordon Verği Dairesinin verği Mükellefi olduğu, Temyiz aşamasında ibraz edilen Kordon Verği Dairesinin 28.07.1999 tarihli yazı ile Bağ-Kur ...İl Müdürlüğüne davacının 0020047517 verği numarası ile 18.08.1999 tarihinde 076976620 sicil numarası ile kaydının yapıldığı, davacının, dava dilekçesiyle 17.06.1998 tarihinin 1479 sayılı Yasa kapsamında sigorta başlangıcı sayılması gerektiğinin tespitini istediği; mahkemece, isteğin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Kanun"un 24’üncü ve 25’inci maddelerinde kendi adına ve hesabına çalışanlar olarak nitelendirilen bağımsız çalışanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına yazılı olan gerçek kişiler, meslek kuruluşuna yazılarak çalışmaya başladıkları tarihten itibaren zorunlu sigortalı sayılmış iken, anılan maddelerde 2229 sayılı Kanun ile yapılan ve 04.05.1979 günü yürürlüğe giren değişiklik ile meslek kuruluş kaydı zorunluluğu kaldırılarak, kendi adına ve hesabına çalışma olgusu sigortalılık niteliğini kazanmak için yeterli kabul edilmiştir. Daha sonra, 20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Kanun"la değişik 1479 sayılı Kanun"un 24’üncü maddesinin (1) numaralı bendinin (a) ve (h) fıkralarında, diğer sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanların zorunlu sigortalı kabul edilebilmesi için, esnaf ve sanatkârlar gibi ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya götürü usulde gelir vergisi yükümlüsü olanlar yönünden vergi kaydı, gelir vergisinden bağışık olanlar yönünden kanunla kurulu meslek kuruluşlarına usulüne uygun olarak kayıtlı bulunma koşulu getirilmiş; anılan madde 22.03.1985 günü yürürlüğe giren 3165 sayılı Kanun"la bir kez daha değiştirilip kapsam genişletilerek, gerçek veya götürü usulde gelir vergisi yükümlüsü olanlar (vergi kaydı bulunanlar) veya esnaf ve sanatkâr siciline kayıtlı bulunanlar ya da kanunla kurulu meslek kuruluşunda usulüne uygun kaydı olanlar zorunlu sigortalı olarak kabul edilmiş, anılan düzenleme 4956 sayılı Kanun"un yürürlüğe girdiği 02.08.2003 tarihine kadar geçerliliğini korumuştur. 4956 sayılı Kanun"un 14’üncü maddesiyle değiştirilen hükümle 02.08.2003 gününden itibaren zorunlu sigortalılık kapsamına yalnızca, ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya basit usulde gelir vergisi yükümlüsü olanlar alınmış, gelir vergisinden bağışık tutulanlar yönünden ise Esnaf ve Sanatkâr Sicili ile birlikte aynı zamanda kanunla kurulu meslek kuruluşuna yöntemince kayıtlı bulunma koşulları getirilmiştir.
Kural olarak, 1479 sayılı Kanun"da yapılan bu değişiklikler, değişiklikten önceki madde hükümlerinin öngördüğü koşullara sahip sigortalıların sigortalılıklarını sonlandırıcı etkiye sahip olmayıp, bu kişilerin sigortalılık nitelikleri geçerliliklerini korumaktadır ve anılan düzenlemeler, yürürlük tarihinden itibaren sigortalılık niteliği kazananlar yönünden kayıt ve koşullar içermektedir. Başka bir anlatımla, yeni düzenlemeler, değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarihlerden sonra ilk kez kayıt ve tescil edilecekler için uygulanmalıdır ki, buna aykırı bir düşünce, yasaca ve hukukça kabulü olanaksız olan kazanılmış hakları ortadan kaldırmak niteliğindedir.
Önemle vurgulanmalıdır ki; ilgili vergi, kanunla kurulu meslek kuruluşu, esnaf ve sanatkârlar sicil memurluğu kayıtları zorunlu sigortalılığın dayanak belgeleri niteliğinde olup, anılan kayıtlara sahip kişiler yönünden ancak, “(diğer) sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalma” ve “herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışma” olgularının birlikte gerçekleşmesi durumunda zorunlu sigortalılık söz konusu olabilir. Belirtilen kayıtların yokluğunda zorunlu sigortalılıktan söz edilemeyeceği gibi, anılan sigortalılık niteliğine sahip olunmadığı döneme/sürelere ait prim borçlarının daha sonraki tarihlerde Kurumca hatalı olarak geriye dönük tahsil edilmesi, ödemeler icra takibi sonucu gerçekleşmediği veya 06.03.1992 günü yürürlüğe giren 3780 sayılı Kanun ile 16.05.1997 tarihinde yürürlüğe giren 4247 sayılı Kanun hükümleri kapsamında primler yatırılmadığı sürece ilgili yararına usulü kazanılmış hak olgusunu da oluşturmaz.
Yukarıdaki yasal düzenlemeler ve açıklamalar ışığı altında somut olay incelendiğinde, davacı vekili tarafından temyiz aşamasında ibraz edilen 0726976620 Bağ-Kur numaralı 18.08.1999 tarihli Bağ-Kur işe giriş bildirgesi nazarında sigortalının Bağ-Kur kaydının araştırılıp, varlığı halinde 1479 sayılı Yasanın 24 ve 25 maddesinin uygulanması hususu değerlendirilerek elde edilecek sonuca göre karar verilmeli, aksi durumda ise şimdiki gibi hüküm kurulmalıdır.
Mahkemenin bu maddi ve hukuki olguları gözetmeksizin eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar vermiş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ...Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: ...Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının HMK"nın 373/1 maddesi gereğince kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 26/11/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.