Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Alacaklı tarafından borçlu hakkında kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile yapılan takip üzerine borçlu icra mahkemesine başvurarak usulsüz tebligat şikayeti ile birlikte zamanaşımı itirazında bulunmuş, mahkemece borçlu istemlerinin reddine karar verilmiştir.
Anayasanın 141/3. maddesi uyarınca mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması zorunludur. Ayrıca 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 297/1-c. maddesi gereğince, hüküm; tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri ve aynı kanunun 297/1-e maddesi gereğince de gerekçeli kararın yazıldığı tarihi kapsar. Yine 297/2. maddesi gereğince de "Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir." Bu biçim, yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki, dava içinden davalar doğar, hükmün hedefine ulaşılmasını engeller. Kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz. Yargıtay"ın yerleşmiş görüşü de bu yöndedir (Hukuk Genel Kurulu"nun 19.06.1991 gün 323/391 sayılı ve 10.09.1991 gün 281-415 sayılı ve 25.09.1991 gün 355-440 sayılı kararları). Mahkemenin gerekçeli kararında, tarafların iddia ve savunmalarının özeti belirtilmediği gibi, hükmün gerekçesinde belirtilmesi gereken çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi kısmının hüküm kısmına yazılarak HMK.nun 297/2. maddesine aykırı bir şekilde karar verilmesi, ayrıca kararın yazıldığı tarihin de belirtilmemesi doğru değildir.
7201 Sayılı Tebligat Kanunu"nun 23.maddesinin 19.3.2003 gün ve 4829 Sayılı Kanunla yapılan değişik 9.bendi gereğince "tebliğ evrakı kime tebliğ edilmişse onun imzası ile tebliğ memurunun adı soyadı ve imzası", tebliğ evrakında bulunması zorunlu unsurlardandır (HGK"nun 8.10.2008 tarih, 2008/12-536 esas, 2008/574 karar). Borçluya gönderilen ödeme emri tebliğine ilişkin tebliğ evrakının incelenmesinde, tebliğ memurunun adı ve soyadının yazılı olmadığı görülmekte olup, bu hali ile tebliğ işlemi usulsüzdür. Aynı Kanunun 32. maddesi gereğince; "Tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılır. Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi addonulur". Muhatabın bildirdiği öğrenme tarihinden önce yokluğunda haciz işlemi yapılmış olması da muhatabın takipten daha önce haberdar olduğunu göstermez. O halde mahkemece, muhatabın usulsüz tebligat şikayetinin kabulu ile öğrenme tarihinin 20.06.2011 olarak tespitine karar verilerek borçlunun zamanaşımı itirazlarının incelenmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 16/05/2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.