3. Hukuk Dairesi 2016/18641 E. , 2018/5375 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalıların kardeş olduğunu, davalı ... adına, diğer davalının işleticiliğini yaptığı dershaneye dava dışı ... ile birlikte ortak olduklarını, anlaşmaya göre davalılara 43.200,00 TL ödeme yaptığını, parayı aldıktan sonra davalıların şirket kurmaya yanaşmadıklarını, parasını kurtarabilmek için dershanede öğretmenlik yaptığını, davalı ...’in borçlandığını ve topladığı paralarla ödeme yaptığını, çok geçmeden dershanenin kapandığını belirterek; 43.200,00 TL alacağın ödeme tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılar; adi ortaklığın gerçekleşmediğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte zamanaşımı süresinin geçtiğini, ortaklığa ilişkin yazılı sözleşme imzalamadığını savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece; davalıların yasal süre içinde zamanaşımı defilerinde haklı olduğu, dava konusu alacağın 13/08/2003 tarihinde ödendiği tarihten itibaren beş yıl geçmekle 13/08/2008 tarihinde zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Adi ortaklık sözleşmesi, iki yada daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir. (TBK. 620/1 md.) Dava konusu olayda, davalı, davacı ile aralarındaki ortaklık ilişkisini reddettiğine göre; ispat yükü, bunu ileri süren davacı tarafa ait olacaktır.Kural olarak, adi ortaklık ilişkisinin geçerliliği herhangi bir şekle bağlı değildir. Ancak, ihtilaf çıktığında, adi ortaklık ilişkisinin varlığını ispat yükü iddia edene düşer. Bu iddiayı ileri süren taraf, adi ortaklık ilişkisi bir sözleşme olduğundan, iddiasını HMK. md.200 gereğince senet (kesin delil) ile ispat etmelidir.
Ortaklık, taraflar arasında yapılan bir anlaşma veya mahkeme kararı olmadıkça tasfiye edilmiş sayılamaz. Bir başka deyişle, tarafların ortaklıktaki hak ve borçları hususunda taraflar arasında bir anlaşma olmadıkça veya bu husus mahkeme kararıyla belirlenip tasfiyeyle karar verilmedikçe adi ortaklığın devam ettiği kabul edilmelidir. Fesih ve tasfiye edilmeyen adi ortaklıkta da zamanaşımı süresi başlamaz. TBK.nun 147/4 maddesi gereğince; bir ortaklıkta, ortaklık sözleşmesinden doğan ve ortakların birbirleri veya kendileri ile ortaklık arasında açılmış bulunan davalar hakkında beş yıllık zamanaşımı uygulanır. (BK. m. 126/4) Ayrıca, adi ortaklığın tüzel kişiliği olmadığı için, taraf ehliyeti de yoktur. Bu nedenle, adi ortaklığa ilişkin davalarda, adi ortaklığı oluşturan kişilerin taraf olarak hep birlikte hareket etmeleri gerekir. Adi ortaklığa karşı açılan dava, diğer ortakların tümüne karşı yöneltilmiş demektir. Başka bir anlatımla, aktif ve pasif taraf ehliyeti tüm ortaklara aittir. Bu açıdan ortaklar arasında mecburi dava arkadaşlığı vardır. Adi ortaklık adına, üçüncü kişiler aleyhine açılacak davaların bütün ortaklar tarafından açılması gerekir. Aynı şekilde, bir ortağın diğeri aleyhine açtığı davada da, tüm ortaklar davaya dahil edilmelidir. Dosyanın incelenmesinde; davacı tarafından 13/08/2003 tarihinde davalılarla birlikte dershane ortaklığı konusunda protokol imzalandığı belirterek ödenen paranın iadesinin talep edildiği, davalılarca protokolün ve adi ortaklığın kabul edilmediği, mahkemece adi ortaklık zamanaşımı süresi dikkate alınarak davanın reddedildiği anlaşılmaktadır.O halde; mahkemece öncelikle; davalıların protokolü inkar ettikleri anlaşıldığından, adi ortaklığın kurulup kurulmadığının belirlenmesi amacıyla protokolün aslı üzerinde imza incelemesi yapılması, protokolün davalılarca imzalandığının belirlenmesi halinde adi ortaklığa ilişkin hükümlerin uygulanarak dava dışı ortağın(...) davaya dahil edilmesinin ardından oluşacak hukuki duruma göre zamanaşımı değerlendirilmesi yapılması gerekirken; yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde adi ortaklığın fesih ve tasfiye edilmesinin ardından başlayacak zamanaşımı süresinin uygulanması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.O halde, mahkemece davanın zamanında açıldığı dikkate alınarak yukarıda açıklanan hukuki ve maddi olgular gözetilerek işin esasına girilip hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17.05.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.