11. Ceza Dairesi 2016/9158 E. , 2018/7368 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Vergi Usul Kanununa muhalefet
HÜKÜM : Mahkumiyet
Sanığın aynı mükellefiyetine ilişkin 2007 takvim yılında sahte fatura düzenlemek suçundan dolayı yargılandığı İstanbul Anadolu 35. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 16.04.2013 tarih, 2012/971 Esas ve 2013/237 Karar sayılı dava dosyasının Dairemizin 2017/9036 Esasına kaydedildiği ve her iki dava dosyasının bağlantılı olduğu tespit edilerek birlikte yapılan incelemede;
1-Sanığın "2007 takvim yılında sahte fatura düzenlemek" suçunu işlediği iddiasıyla açılan kamu davasında; sanığın savunmasında 2006 yılının 11. ayında cezaevine girdiğini, 2008 yılının şubat ayında tahliye olduğunu, daha sonra babasını kaybettiğini ve bu nedenlerle işyeriyle ilgilenemediğini, komisyon karşılığı sahte fatura ticareti için bu iş yerini açmadığını belirtmesi ve Uyaptan yapılan sorgulamada sanığın 28.10.2006-19.02.2008 tarihleri arasında Sivas E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu, 01.12.2009-08.03.2012 tarihleri arasında ise hükümlü olarak bulunduğunun tespit edilmesi karşısında, maddi gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespiti bakımından; öncelikle sahte fatura düzenlemek suçunda, suçun maddi konusunun fatura olması, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 227. maddesinin 3. fıkrasındaki "Bu Kanuna göre kullanılan veya bu Kanunun Maliye ve Gümrük Bakanlığına verdiği yetkiye dayanılarak kullanma mecburiyeti getirilen belgelerin, öngörülen zorunlu bilgileri taşımaması halinde bu belgeler vergi kanunları bakımından hiç düzenlenmemiş sayılır" şeklindeki düzenlemeye göre de faturaların ve Vergi Usul Kanununun 230. maddesinde öngörülen zorunlu bilgileri içermesinin gerekmesi, 2007 takvim yılında düzenlendiği iddia olunan faturaların asılları ya da suretlerinin dosya içerisinde bulunmadığının anlaşılması karşısında, 2007 takvim yılına ait fatura asıl ya da örneklerinden de kanaat oluşturacak sayıda temin edilip dosya arasına konulması ve incelenmesi, suça konu faturaları kullanan şirketler veya kişiler hakkında karşıt inceleme yapılıp yapılmadığının ilgili vergi dairelerinden sorulması, yapılmış ise vergi raporlarının dosya arasına alınması, bu şirket yetkilileri hakkında sahte fatura kullanmaktan dava açılmış olup olmadığının araştırılması, açıldığının tespiti halinde dava dosyaları getirtilip incelenerek bu davayı ilgilendiren delillerin onaylı örneklerinin dava dosyasına intikal ettirilmesi, faturaların gerçek alım-satım karşılığı olup olmadığının belirlenmesi yönünden mal ve para akışını gösteren sevk ve taşıma irsaliyeleri, teslim tesellüm belgeleri, bedellerinin ödendiğine ilişkin ticari teamüle uygun kanıtlama yeteneği olan geçerli ödeme belgeleri ve satıcının kasasına ya da banka hesabına girip girmediğinin tespiti ile mükelleflerin yeterli üretimi, mal girişi ya da stoğu olup olmadığı da araştırılıp, karşılaştırmalı bilirkişi incelemesi yaptırılması, temyiz incelemesinde bozulmasına karar verilen Dairemizin 2017/9036 Esas sayılı dava dosyası ile mevcut dava dosyasının mümkünse birleştirilmesi, aksi durumda davayı ilgilendiren delillerin onaylı örneklerinin dosya arasına alınması, suça konu faturaları kullanan şirket yetkilileri veya kişiler de dinlenerek sözü edilen faturaları hangi hukuki ilişkiye dayanarak kimden aldıkları ve sanığı tanıyıp tanımadıklarının sorulması, suça konu faturalar üzerindeki imza ve yazıların sanığa ait olup olmadığı konusunda bilirkişi incelemesi yaptırılmasından sonra toplanan tüm delillere göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
2-Kabule göre de;
a-Her takvim yılı içinde düzenlenen faturaların ayrı suçları oluşturduğu, ancak aynı takvim yılına ait birden fazla fatura düzenlenmesi halinde zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerektiği dikkate alınarak, vergi raporlarında 2007 yılında birden fazla faturanın düzenlendiğinin iddia olunması nedeniyle, sanık hakkında TCK"nın 43. maddesinin 1. fıkrasının uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,
b-5237 sayılı TCK’nin 53. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde yer alan haklardan sanığın sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönünden koşullu salıverilme tarihine kadar uygulanması gerektiğinin gözetilmemesinin Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 27.09.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.