Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2018/5657
Karar No: 2019/9089
Karar Tarihi: 26.11.2019

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2018/5657 Esas 2019/9089 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2018/5657 E.  ,  2019/9089 K.

    "İçtihat Metni"



    Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
    İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı davacı Kurum ve davalı vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine .... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince davalı Kurumun istinaf başvurusundan esastan reddine dair karar verilmiştir.
    ....Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    I-İSTEM:
    Davacı Kurum vekili, dilekçesiyle sigortalı ...."nın 26.02.2012 tarihinde geçirdiği iş kazası sonucu vefat ettiğini, vefat eden sigortalının hak sahiplerine peşin sermaye değerli gelir bağlandığını ve sigortalının ölmeden önce tedavi yardımı yapıldığını, işverenin kusurlu olduğunu, davacı kurumca mütevaffa sigortalının hak sahiplerine 17.08.2012 gelir bağlama onay tarihli 69.809,82 TL ilk peşin sermaye değerli gelir ve sosyal yardım zammı bağlandığını, toplam kurum zararının 69.802,82 TL olarak tespit edildiğini belirterek kusur ve miktar yönünden fazlaya dair talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla 5510 sayılı Yasanın 13. 21. 76. Maddesi gereğince 69.809,82 TL Kurum zararından şimdilik 6.980,98 TL."nin bağlanan gelirin onay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, karar verilmesini talep etmiş iken, 01/10/2015 havale tarihli ıslah dilekçesi ile; Talebini toplam 69.809,82 TL"ye yükseltmiştir.
    II-CEVAP:
    Davalı vekili özetle; zamanaşımı itirazlarının olduğunu, açılan davanın haksız ve mesnetsiz olarak açıldığını, olaya ilişkin tüm bilgi ve belgelerde mütevaffa sigortalının kusurlu olduğunu, davacı tarafın iddialarının aksine varlığı iddia edilen harcamalar ile davalı müvekkilinin her türlü önlemi almasına karşı vuku bulan kazanın arasındaki illiyet bağının var olup olmadığının araştırılmasının yapılması gerektiğini, belirterek haksız davanın reddini savunmuştur.
    III-MAHKEME KARARI
    A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
    Toplanan delillere göre, Olayda davalı işveren %100 oranında kusurlu olduğuna göre, işverenin kuruma karşı 21. madde gereği sorumluluğu bağlanan gelirler ilk Peşin değeri 66.156,93 TL olup, Kurum hak sahiplerinin maddi zarar tavanlarını aşmamak koşulu ile zararını rücu edebilecektir.
    Tüm dosya kapsamı kusur ve hesap bilirkişilerinin ayrıntılı, yeterli ve kanaat verici raporları ile davacı vekilinin ıslah dilekçesi bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacı kurumun sigortalısı işçinin davalı işverenin işyerinde iş kazası geçirmesi nedeniyle vefat ettiği, vefat eden sigortalının hak sahiplerine peşin sermaye değerli gelir bağlandığını ve sigortalının ölmeden önce tedavi yardımı yapıldığını, davacı Kurum tarafından sigortalı işçinin hak sahiplerine toplamda 69.809,82 TL peşin sermaye değerli gelir bağlandığı, ancak hak sahiplerinden ..."nın 17.06.2015 tarihinde okulunu bitirmesi nedeniyle aylığının durdurulduğu anlaşılmıştır.
    Bu hali ile Hak sahibi ..."ya gelirden çıktığı 17.06.2015 tarihine kadar 2.971,07 TL fiili ödeme yapıldığı, hak sahibi ..."ya yapılan fiili ödeme tutarı, bağlanan gelirler peşin değerinden az olmakla, rücuan tazmin isteğinde, peşin değer değil, fiili ödemeler değerlendirilmesi gerektiği ilkesi doğrultusunda;
    17.08.2012 onay tarihli Gelir Bağlama Kararı ile sigortalı hak sahiplerinden ..."ya 46.213,21 TL, Mehmet Ali Kaya"ya 4.157,15 TL, Hasan Kaya"ya 12.815,50 TL, ..."ya 2.971,07 TL (Fiili Ödeme) olmak üzere toplam 66.156,93TL ilk peşin değerli gelir bağlandığı anlaşılmış, davacı kurumun sigortalısının hak saliplerine yapmış olduğu ilk peşin sermaye değerli gelir ve Sosyal Yardım Zammını yasal faiziyle birlikte davalı işverenden talep etmekte hakkı ve hukuki yararı bulunduğu ve davanın kısmen kanıtlandığı anlaşıldığından davanın kısmen kabul ve kısmen reddine dair karar verilmiştir.
    İSTİNAF SEBEPLERİ
    Davacı vekili, hak sahibinin gelirden çıkmasında Kurumun sorumluluğu olmadığından vekâlet ve yargılama ücretine hükmedilmemesi gerektiğini;
    Davalı vekili, kusurun sigortalıda olduğunu, eksik araştırma ve inceleme yapıldığını istinaf sebepleri olarak ileri sürmüşlerdir.
    B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
    Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi, eldeki davada, davaya konu iş kazasında davalı Çimsa Çelik İmalat Montaj San. Tic. Ltd. Şti."nin %100 oranında kusurlu olduğunu belirleyen kusur raporunun içeriğinden farklı olarak davalı vekilinin beyan ve istinaf başvuru dilekçesinde, işverenin/sigortalının kusur oranlarının daha yüksek/daha düşük olmasını gerektirir bilimsel, teknik ve somut olaya uygun değerlendirmeler aksine somut iddiaların belirtilmediği, ceza davasında kusurlu olana bir miktar kusur izafe edilmesi gerekmekte ise de, bunun sonuca etkili olmaması ve kendi aralarındaki rücuda gözetilebilir olması nedeniyle yukarıdaki açıklamalarla birlikte tüm dava dosyası kapsamı dikkate alınmak sureti ile isabetli bulunan kusur aidiyet ve oranlarına yönelik istinaf başvuru sebep ve gerekçelerinin yerinde ve kabul edilebilir olmadığı sonucuna varılmış ve her iki taraf vekilinin istinaf isteminin 6100 sayılı HMK"nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
    IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
    Davalı vekili, meydana gelen olayın iş kazası niteliğinin bulunmadığını, aynı zamanda iş kazası olsa dahi sigortalının %100 kusurlu olduğunu, yapılan hesaplamanın da yerleşmiş ilkelere aykırı olduğunu, bu nedenlerle yeniden inceleme yapılması gerektiğini beyanla, kararın bozulmasını istemiştir.
    V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
    Dava; 26.02.2012 tarihinde meydana gelen iş kazası nedeniyle vefat eden sigortalının hak sahiplerine bağlanan peşin değerli gelirlerden oluşan kurum zararının, davalıdan tahsili istemine ilişkin olup, davanın yasal dayanağı olay tarihinde yürürlükte bulunan ve 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 13. ve 21. maddeleridir.
    5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun “İş kazası ve meslek hastalığı ile hastalık bakımından işverenin ve üçüncü kişilerin sorumluluğu” başlığını taşıyan 21. maddesinin birinci fıkrası, sigortalıya ya da ölümü halinde hak sahiplerine bağlanan gelirler ile yapılan harcama ve ödemelerin işverenden rücuan tahsili koşullarını düzenlenmiş olup; işverenin sorumluluğu için, zarara uğrayanın sigortalı olması, zararı meydana getiren olayın iş kazası veya meslek hastalığı niteliğinde bulunması, zararın meydana gelmesinde işverenin kastının veya sigortalının sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketinin ve bu hareket ile meydana gelen iş kazası ve meslek hastalığı arasında illiyet bağının bulunması gerekir. Buradan, işverenin, işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliğine ilişkin mevzuatın kendisine yüklediği, objektif olarak mümkün olan tüm tedbirleri alma yükümlülüğünü yerine getirmemesi ve bu nedenle iş kazası veya meslek hastalığı şeklinde sosyal sigorta riskinin gerçekleşmesi halinde, kusur esasına göre meydana gelen zararlardan Sosyal Güvenlik Kurumuna karşı rücûan sorumlu olduğu sonucu çıkarılmaktadır.
    Buna göre; işverenin ve üçüncü kişilerin iş kazasındaki kasıt veya kusurunun tespiti amacıyla; iş kazasının oluşumuna ilişkin maddi olguların eksiksiz biçimde saptanması, sorumluluğu gerektiren her koşulun, kendi özelliği çerçevesinde araştırılıp irdelenmesi, işveren ve diğer ilgililerin kusur oran ve aidiyetlerinin belirlenmesi gerekir.
    Bu kapsamda; 6331 sayılı Kanunun 37’nci maddesi uyarınca yürürlükten kaldırılan ancak zararlandırıcı sigorta olayının meydana geldiği tarihte yürürlükte bulunan 4857 sayılı İş Kanunu"nun 77’nci maddesi uyarınca, işverenler işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdürler. İşverenler işyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemek, işçileri karşı karşıya bulundukları mesleki riskler, alınması gerekli tedbirler, yasal hak ve sorumluluktan konusunda bilgilendirmek ve gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek zorundadırlar. Anılan madde ile, işverenlere, işçi sağlığı ve iş güvenliği kavramından kapsamlı olarak, her türlü önlemi almak yanında, bir anlamda objektif özen yükümlülüğü de öngörülmektedir. Bu itibarla işverenin, mevzuatın kendisine yüklediği tedbirleri, işçinin tecrübeli oluşu veya dikkatli çalıştığı takdirde gerekmeyeceği gibi bir düşünce ile almaktan sarfınazar etmesi kabul edilemez.
    Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ile Dünya Sağlık Örgütü"nün (WHO) ortak Komisyonunda işçi sağlığının esasları: Bütün işkollarında işçinin fiziksel, ruhsal ve sosyo-ekonomik bakımdan sağlığını en üst düzeye çıkarmak ve bunun devamını sağlamak; çalışma şartları ve kullanılan zararlı maddeler nedeni ile işçi sağlığının bozulmasını engellemek; her işçiyi kendi fiziksel ve ruhsal yapısına uygun işte çalıştırmak; özet olarak işin işçiye ve işçinin işe uyumunu sağlamak olarak tanımlanmaktadır. Belirlenen amaçlara ulaşmak, dolayısıyla iş kazalarını ve meslek hastalıklarını önlemek temel sorumluluktur. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.11.2006 gün ve E: 2006/10-696, K: 2006/704 sayılı kararı).
    Diğer taraftan, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 74. (818 sayılı Borçlar Kanunu 53.) maddesi hükmü gereğince, hukuk hâkimi kesinleşen ceza mahkemesi kararındaki maddi olgu ile bağlıdır. Ceza mahkemesi kendine has usuli olanakları nedeniyle hükme esas aldığı maddi olayların varlığını saptamada daha geniş yetkilere sahiptir. Bu nedenle, hukuk hâkiminin, ceza hâkiminin fiilin hukuka aykırılığını ve illiyet bağı saptayan maddi vakıa konusundaki kabulü ve ceza mahkemesinin kabul ettiği olayın gerçekleşme şekli diğer bir deyişle maddi vakıanın kabulü konusunda kesinleşmiş olan bir mahkûmiyet veya maddi vakıa tespiti yapan beraat hükmüyle bağlı olacağı hem ilmi (Prof Dr. Kemal Gözler, “....’nın Türkçesi Üzerine”, ... Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 56, Sayı 2, 2007, s.45-61 ) hem de kökleşmiş kazai içtihatlarla benimsenmiş bulunmaktadır.
    Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 01.02.2012 gün 2011/19–639 Esas, 2012/30 Kararı; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03.02.2009 gün ve 2009/4–13 Esas, 2009/12 Karar; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 06.04.2010 gün ve 2010/2–76 Esas, 2010/77 Karar sayılı kararlarında da belirtildiği üzere düşme, takipsizlik, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlar kesinleşmiş mahkûmiyet kararları olarak kabul edilemeyecektir.
    Ayrıca, tarafları ve konusu farklı olan sigortalının açtığı tazminat dosyasında verilen karar, rücuan tazminat davalarında kesin hüküm teşkil etmez. Dolayısıyla o dosyada alınan kusur raporu da eldeki davada kesin delil teşkil etmeyecektir. Şayet, kesinleşmiş ise ancak, güçlü delil teşkil edebilir. Nitekim bu husus, Yargıtay"ın yerleşmiş ve kökleşmiş görüşleri ile de kabul edilmiş bulunmaktadır.
    Eldeki davada ise, mahkemece, öncelikle meydana gelen olay nedeniyle açılmış bir ceza davasının varlığı ile ceza mahkemesi kararındaki maddi olguların hukuk Mahkemesini de bağlayacağı ve orada kusurlu bulunan şahısların da kararın kesinleşmesi halinde iş kazasının meydana gelmesinde kusurlarının bulunacağı hususu ile tazminat davası içerikleri de gözetilerek, kusur durumunu irdeleyen oluşa ve hukuka uygun bir kusur raporu alınmalı ve sonucuna göre bir karar verilmelidir.
    Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilmeksizin, eksik araştırma ve inceleme ile yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı biçimde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    O hâlde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun reddine ilişkin kararı bozulmalıdır.
    SONUÇ: .... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, dosyanın kararı veren İlk derece Mahkemesine gönderilmesi ile kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 26.11.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.




    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi