Esas No: 2017/3981
Karar No: 2019/9044
Karar Tarihi: 25.11.2019
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2017/3981 Esas 2019/9044 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Bölge Adliye
Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalılar vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk dairesince verilen kararın, davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I- İSTEM:
23.9.1998-16.6.2013 arasında davalı ... Söyleyene"e ait olan evde, ev hizmetlerinde aşçı ve temizlikçi olarak, aralıksız ve sürekli olarak aylık 1250 TL ücret karşılığı çalışmış olmasına rağmen davalılar tarafından söz konusu bu çalışmaların Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirilmediğini ve sigorta primlerinin ödenmemiş olduğunu, bu durumun müvekkilinin mağduriyetine sebebiyet verdiğini, beyanla sürekli olarak ev hizmetlerinde kesintisiz çalıştığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II- CEVAP:
Davalı Kurum vekili, hak düşürücü sürenin geçtiğini, Kurum kayıtlarına göre davacının davalı yanında çalışmaları bulunmadığı gibi başkaca dava dışı işveren yanında da çalışmaları bulunmadığını, ayrıca davacının sigortalılık kaydının dahi bulunmadığı, davalı 112780 sicil numaralı, "..., unvanlı iş yerinin 05/11/2013 tarihinde yasa kapsamına alındığını, ev içi çalışan personelin işvereni olarak faaliyetleri mahiyetinde iş görerek... Mah. ... adresinde faaliyette bulunduğunu, davacının tespit talep ettiği dönemde davacının fiili çalışması bulunmadığından, davacının sigortalılık kaydına da rastlanılmadığını savunup davanın reddini talep etmiştir.
Davalı İşveren vekili davacı ile davalı arasında bağımlılık unsuru bulunmayan, davalının da kabul etmesi halinde çağrı usulü ile gerçekleştirilen kesintili ev hizmetlerinin söz konusu olduğunu, davalı ile bağımlılık ilişkisi içinde olmayan, davalının emir ve talimatı altında çalışmayan davacının, sadece davalı usulü ile gerçekleştirdiği, bağımlılık unsuru taşımayan çalışmalarının 3-4 defa 6, 8 ve 10 aylık kesintilere uğradığını, bu kesinti dönemlerinde davacının çağrı usulü ile dahi hizmet vermediğini, 1998 yılından 2013 yılına kadar kesintisiz aylık 1.250,00 TL ücretle çalıştığı iddiasını kabul etmediklerini, hizmet tespiti davalarının kamusal niteliği de nazara alındığında çalışma iddialarının kuşkudan uzak biçimde kanıtlanmasının zorunlu olduğunu, davanın 5510 sayılı yasanın 86. Maddesinde belirtilen 5 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığını savunup davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
III- MAHKEME KARARI:
A- İLK DERECE MAHKEME KARARI
1-Davanın kabulüne; davacının 23/09/1998- 16/06/2013 tarihleri arasında davalıya ait evde ev hizmetlerinde kesintisiz ve asgari ücretle çalıştığının tespitine,karar verilmiştir.
B- BAM KARARI
HMK"nın 353/1-b maddesinin 1. alt bendi gereğince ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında dosyadaki yazılara, hükmün benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleri ile dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle bütün davalıların istinaf başvurularının HMK 353/1-b maddesinin 1. alt bendi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
IV- TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davalı ... vekilinin özetle: kurum kayıtlarında davacının davalı işveren yanında çalışmasının bulunmadığını, işyeri işe giriş bildirgeleri ve aylık prim hizmet belgelerine göre tutulmakta olan kurum kayıtları yazılı delil teşkil ettiğini, yazılı delil niteliğindeki kurum kayıtlarının aksinin yine yazılı delil ile kanıtlanması gerekirken soyut tanık beyanları ile kanıtlanmasının mümkün olmayacağını, tespiti istenilen dönemin üzerinden 5 yıldan fazla süre geçtiğini ve hak düşürücü süre yönünden davanın reddi gerektiğini, davaya feri müdahil olarak katılması gereken müvekkili kurum hakkında yargılama giderlerine hükmedilmesinin de hatalı olduğunu, bu tür davaların kamu düzenine ilişkin olduğunu ve mahkemece gerekli araştırmaların yapılmadan karar verildiğini belirtmiştir.
Davalı işveren vekili davacının çağrı üzerine çalıştırıldığını, çalışmalarının haftanın 2 gününü aşmadığı için 506 Sayılı Yasa ile 5510 Sayılı Yasalar gereği bu nitelikteki çalışmaların hükmen tespitinin yapılamayacağını,hükme esas alınan tanık beyanlarının yetersiz olduğunu, derdest davada hak düşürücü sürenin geçtiği nazara alınmadan hüküm tesis edilmesinin de hukuki olmadığını, bu nedenlerle hükmün bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
V- USUL YÖNÜNDEN:
VI- İLGİLİ HUKUK KURALLARI :
Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasanın 79/10. ve 5510 sayılı Yasanın 86/9. maddeleri olup bu tür sigortalı hizmetlerin tespitine ilişkin davaların, kamu düzeniyle ilgili olduğu ve bu nedenle de özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesinin zorunlu ve gerekli bulunduğu açıktır. Bu çerçevede, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde resen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
Hukuk Genel Kurulu"nun 05.02.2014 tarih ve 2013/10-2280 E., 2014/65 K. sayılı ilamında, ev hizmetlerinde çalışma ile ilgili davaların hukuki niteliği ve ispat şekline ilişkin ilkeler şu şekilde belirtilmiştir. İş mevzuatı yönünden, ev hizmetlerinin, gerek mülga 1475 sayılı İş Kanunu’nun 5. maddesinin 1. fıkrasında, gerekse 4857 sayılı İş Kanunu’nun 4. maddesinin 1. fıkrasında yer alan hükümler ile bu Kanunların uygulama alanı dışında bırakıldığı görülmektedir. Sosyal güvenlik mevzuatı açısından ise gerek mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu gerekse 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu kapsamında sigortalı olabilmek üç temel koşula bağlanmıştır. Bu koşullar; hizmet akdi ile çalışma, işin işverene ait işyerinde yapılması ve mülga 506 sayılı Kanun’un 3. ve aynı yöndeki 5510 sayılı Kanun’un ise 6. maddesi kapsamında olmamak olarak sıralanabilir. 506 sayılı Kanun’un 3. maddesi sigortalı sayılmayanları; diğer bir ifade ile anılan Kanun kapsamına alınmayanları sıralamaktadır.
Buna göre mülga 506 sayılı Kanun’un “Sigortalı sayılmayanlar” başlıklı 3. maddesi uyarınca: “Aşağıda yazılı kimseler bu kanunun uygulanmasında sigortalı sayılmazlar
D) (Değişik: 11/8/1977 - 2100/1 md.) Ev hizmetlerinde çalışanlar (ücretle ve sürekli olarak çalışanlar hariç)…”
.../....
Yine 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanun’un “Sigortalı sayılmayanlar” başlıklı 6. maddesi uyarınca;
“…Bu Kanunun kısa ve uzun vadeli sigorta kolları hükümlerinin uygulanmasında;
…c) (Değişik: 17/4/2008-5754/4 md.) Ev hizmetlerinde çalışanlar (ücretle ve sürekli olarak çalışanlar hariç)…4 üncü ve 5 inci maddelere göre sigortalı sayılmaz.”.
Buna göre ev hizmetleri, mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun ilk halinde kanun kapsamı dışında bırakılmış iken, 24.08.1977 tarih ve 16037 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan ve 24.11.1977 tarihinde yürürlüğe giren 11.08.1977 tarih ve 2100 sayılı Kanun’un 1. maddesiyle yapılan değişiklik ile mülga 506 sayılı Kanun’un 3. maddesinin (D) bendinde yapılan düzenleme uyarınca, ev hizmetlerinde “ücretle ve sürekli çalışanlar” anılan maddede yer alan istisnalar içinden çıkarılmış, 5510 sayılı Kanun"un 6. maddesi ile de aynı yöndeki uygulamaya devam edilmiştir.
Görüldüğü üzere, anılan maddeler uyarınca, ev hizmetlerinde çalışanlar; ücretle ve sürekli olarak çalışanlar hariç, bu Kanun’ların uygulanmasında sigortalı sayılamazlar.
Sigortalı sayılmak için, ücret ve sürekli çalışma birlikte arandığından, her iki koşulun da gerçekleşmiş olması gerekir. Hizmet karşılığı ücret alınmıyorsa veya ücret alınmakla birlikte çalışmada süreklilik yoksa, bu tür çalışmayı sigortalı çalışma saymak mümkün değildir.
Buna göre, diğer koşulları gerçekleştirmiş olanlar eğer anılan maddelerin kapsamına giriyorlarsa, sigortalı sayılamayacak ve 506 veya 5510 sayılı Kanun’larda düzenlenen haklardan yararlanamayacaklardır.
Yeri gelmişken belirtilmelidir ki, mülga 1475 sayılı İş Kanunu’nun 5/1. maddesi ve 4857 sayılı İş Kanunu’nun 4/1. maddeleri uyarınca, iş kanunları hükümleri ev hizmetlerine ve ev hizmetleri çalışanlarına uygulanamayacak, bu işler ve bu işleri yapan kişiler Borçlar Kanunu’nun hizmet akdini düzenleyen hükümlerine tabi olacaklardır. Evde yapılan işle, ev hizmetleri arasında bazı farklılıkların da tanımlanması gerekir. Ev hizmeti evde yapılmakla birlikte, herhangi bir iş olmayıp doğrudan yaşanan mekana yönelik bir iştir. Yaşanan konutla doğrudan bağlantı içerisindedir. Doğrudan eve ve ev yaşamına yöneliktir. Dolaylı olarak ev yaşamına katkıda bulunan, onu kolaylaştıran hizmetlerdir. Ev hizmetinin doğrudan eve veya ev yaşamına yönelik olması gerekir. Ev hizmeti evden soyutlanamaz (Okur A. R., Ev Hizmetlerinde (İşlerinde) Çalışanların Sigortalılığı, Kamu-İş Dergisi, Cilt 7, Sayı 3, 2004, s. 10).
Bir işin ev hizmeti sayılabilmesi için yapılan işin evde gündelik yaşamın gerektirdiği faaliyetler kapsamında ev yaşamının gündelik, olağan gereksinmelerini karşılayan işlerdir (Mollamahmutoğlu H., İş Hukuku, Turhan, Ankara, 2004, s. 179).
Öğretide ev hizmetleri, evde gündelik yaşamın gerektirdiği; temizlik, yemek, çamaşır, ütü, çocuk bakımı, mürebbiyelik gibi işler olarak kabul görmektedir. Ev hizmetleri çalışanları ise uşak, kahya, hizmetçi, temizlikçi, aşçı, çocuk bakıcısı, bahçıvan, şoför, bekçi, hayvan bakıcısı vb evin gündelik işleyişine ilişkin faaliyetleri yürüten kişiler olarak kabul görmektedir ((N. Gökçek Karaca, F. Kocabaş, Ev Hizmetlerinde Çalışanların Karşılaştıkları Sorunların Türkiye Açısından Değerlendirilmesi, Kamu-İş Dergisi, 2009, cilt 10, sayı 4, sayfa 172’den atfen; Çenberci M., 1475 sayılı İş Kanunu Şerhi, 1986, s.190-191; Mollamahmutoğlu, a.g.e., s. 179; Çelik N., İş Hukuku Dersleri, B. 20, Beta, İstanbul, 2007, s. 70; Süzek S., İş Hukuku, B. 2, İstanbul, Beta 2005, s. 180; Okur A., a.g.e. s. 348-349; Erkul İ-Karacan, 4857 sayılı İş Kanunu Uygulaması, Nisan Yayınları Eskişehir 2004, s. 67; Tunçomağ K., İş Hukuku, İstanbul 1988, s. 44-46; Akyiğit E., İçtihatlı ve Açıklamalı 4857 Sayılı İş Kanunu Şerhi, C. 1, B. 3, Ankara 2008, s. 285; Güven E., Aydın U., İş Hukuku (Yeni İş Yasaları) B. 3, Barış Yayınları, Ankara 2007, s. 32; Tunçomağ K-Centel T., İş Hukukunun Esasları, B. 4, İstanbul 2005, s. 38; Narmanlıoğlu Ü, İş Hukuku (Ferdi İş İlişkileri), B. 2, Ankara 1994, Barış Yayınları, s. 71; Eyrenci Ö- Taşkent S- Ulucan D, Bireysel İş Hukuku, Legal Yayınları, İstanbul 2004, s. 43).
Yukarıda ayrıntıları açıklandığı üzere, “ev hizmetleri” 506 sayılı Kanun ile tamamen sigortalılık dışında tutulmuş iken 2100 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle ev hizmetlerinde sadece “ücretle ve sürekli olarak çalışanlar” sigortalı sayıldıklarından, bu kişilerin sigortalı olarak kabul edilebilmesi için önemli olan, ev hizmetinde geçen çalışmanın ücretle yapılması ve sürekli olmasıdır.
Sürekli çalışma kavramı yönünden uygulamada, haftanın çoğu ev işlerinde geçirilmiş ve çalışma bir süre devam etmişse, bu çalışma sigortalı çalışma olarak değerlendirilmekte, süreklilik için çalışmanın belli bir yoğunluğa ulaşması aranmaktadır.
Mülga 506 sayılı Kanun ile 5510 sayılı Kanun uyarınca “iş” tanımı açık olup, burada “iş”; ev hizmetidir. Bu nedenle ölçü, işin niteliği değil ev işinde çalışanın, bu işte ne kadar süre çalıştığıdır. Ev işlerinde çalışma devamlı ise sürekli sayılacak, devamlılık yoksa, iş belirsiz aralıklarla geçici olarak ya da çağrı üzerine yapılıyorsa süreksiz sayılacaktır.
VII- ESASIN İNCELENMESİ :
Eldeki davada, Mahkemece, re"sen araştırma ilkesi doğrultusunda, öncelikle davalının konutta ne zamandan beri yaşadığının tespiti için konuta ilişkin iskan ruhsatı, elektrik ve su abonelik tarihlerinin hangi tarih olduğu ilgili kurumlardan sorulmalı, davacı bu ev dışında daha öncesinde davalıya ait başka bir evde çalıştı ise davacıdan sorulmalı, davalıların, davacıyı uzun yıllar ev hizmetinde çalıştırılması gerekip gerekmediği, konutun kapsamı, hangi işlerde çalıştığı, bu çalışmalarının ne kadar süreyle yapılabileceği, buna göre çalışmasının tam zamanlı çalışmayı gerektirip gerektirmediği, ihtiyaç durumu belirlenmeli, tarafların gösterdiği tanıklar ile yetinilmeyerek, aynı ve komşu apartmanlarda uzun yıllar oturan ya da yakın yerlerde kayıtlara geçmiş çalışanlar (diğer evlerde çalışanlar, komşu market ve bakkal işleten ve çalışanları başka sitede güvenlik görevlisi vs olarak görev yapmış kişiler) ile davacının bu çalışmalarını bilebilecek durumda olan mahalle muhtarı veya azaları tespit edilip tanık sıfatıyla beyanlarına başvurulmalı, yargılama sürecinde dinlenen tanık anlatımlarının değerlendirilmesinde, iş yerinin kapsamı, kapasitesi ve niteliği nazara alınmalı, davacının kayıtlarda görünmeyen çalışmalarının hangi nedenlerle kayıtlara geçmediği ya da bildirim dışı kaldığı hususu, davaya konu dönem içinde doğum, hastalık ve benzeri nedenlerle çalışmasına ara verip vermediği, başka evlere temizliğe gidip gitmediği, gitmişse haftada kaç gün başka evlere de temizliğe gittiği araştırılmalı, yapılacak yeni araştırmalar ile davacının ve davalıların alışveriş yaptığı yada eve gelerek hizmet veren işyerlerinden davacının çalışmaları sorulmalı, çalışmanın varlığı ve kesintili olup olmadığı yöntemince araştırılmalı, toplanan tüm kanıtlar birlikte değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre bir karar verilmelidir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılardan ..."e iadesine, dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 25.11.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.