4. Hukuk Dairesi 2015/15085 E. , 2016/4948 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... tarafından, davalılar ... ve diğeri aleyhine 29/09/2010 gününde, birleşen davada davalı ... aleyhine 06/12/2011 gününde verilen dilekçe ile maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 27/02/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalılardan ... vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava ve birleşen dava, davacının askerlik görevini ifa ederken yaralanmasına dayalı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, asıl ve birleşen davanın ispatlanamadığı gerekçesiyle istemin reddine karar verilmiş, hükmü davalı bakanlık vekili temyiz etmiştir.
Dosya kapsamından; davacı vekilinin asıl dava ile ... ve ... aleyhine 29/09/2010 tarihinde dava açtığı, yargılamanın 09/12/2010 tarihli celsesinde davalılardan ... yönünden tefrik kararı verilerek ...... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/485 esas, 2010/404 karar sayılı dosyası üzerinden yargılamaya devam edildiği, ayrı esasa kaydedilen davada yargı yolu bakımından görevsizlik kararı verildiği, bu kararın temyiz edilmesi sonucu Dairemizin 13/07/2011 gün ve 2011/8283-8310 sayılı ilamıyla onanmak suretiyle kesinleştiği, böylece asıl davada sadece davalılardan Anadolu Anonim Türk Sigorta şirketinin davalı olarak yer aldığı, davacı vekilinin 06/12/2011 tarihinde birleşen dosya olan ..... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/451 esas, 2012/108 karar sayılı dosyası ile yeniden davalı ... aleyhine dava açtığı, her iki dosyanın birleştirildiği, Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulunun 14/10/2012 tarihli raporuna göre davacının 11/06/2010 tarihinde geçirdiği omurga füzyon ameliyatı ile 2010 yılı Ocak ayında meydana gelen düşme olayı arasında illiyet bağı kurulamayacağının bildirildiği, mahkemece Adli Tıp Kurumu raporu doğrultusunda davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 3. maddesinde, “Her türlü idarî eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine yahut kişinin ölümüne bağlı maddî ve manevî zararların tazminine ilişkin davalara Asliye Hukuk Mahkemeleri bakar. İdarenin sorumluluğu dışında kalan sebeplerden doğan aynı tür zararların tazminine ilişkin davalarda dahi bu hüküm uygulanır.” hükmü düzenlenmiştir. Bu madde hükmü ile, sadece kişinin vücut bütünlüğüne verilen maddi zararlar ile buna bağlı manevi zararların ve ölüm nedeniyle oluşan maddi ve manevi zararların tazmini konusu
kapsama alınmış ve bu tazminat davalarına bakma görevi İdari Yargıdan alınarak Asliye Hukuk Mahkemelerine verilmiştir. Bu şekilde uygulamaya giren kanun hükmünün, İdari Yargı ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin görev alanını düzenleyen Anayasa"nın 125, 155 ve 157. madde hükümlerine aykırı olmasından dolayı Anayasa Mahkemesinin 16/02/2012 tarih ve 2011/35 esas, 2012/23 sayılı kararı ile iptal edildiği, iptal kararının 19/05/2012 tarih ve 28297 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe girdiği anlaşılmıştır.
Birleşen davada davanın açıldığı tarih (06/12/2011) itibariyle yürürlükte bulunan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 3. maddesine göre görevli mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açmıştır. Ancak yargılama devam ederken HMK"nın 3. maddesi Anayasa Mahkemesince iptal edilmiştir. Buna rağmen mahkemece birleşen davalı ... yönünden işin esasına girilerek red kararı verilmiştir.
Eldeki dava ile zararın, asker kişinin askerlik görevini yerine getirdiği sırada askeri mahal sayılan yerde meydana geldiği iddia edilmektedir.
Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu"nun 20. maddesinde mahkemenin, asker kişileri ilgilendiren askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların ilk ve son derece mahkemesi olarak yargı denetimini yapacağı ifade edilmiştir. Asker kişilerin kimlerden oluştuğu da aynı maddenin 2. fıkrasında açıklanmıştır. Maddenin belirtilen düzenleniş biçimi itibariyle dava konusu olan uyuşmazlığın çözüm yerinin Askeri Yüksek İdare Mahkemesi olması gerektiği sonucuna varılmak gerekir. Yargı yolu, hakimin re’sen göz önünde tutacağı konulardandır. Şu durumda mahkemece, davanın yargı yolu bakımından reddine karar verilmesi gerekirken, işin esası hakkında hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda gösterilen nedenlerle davalılardan ... yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına 13/04/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.