Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2012/18-499
Karar No: 2012/823

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2012/18-499 Esas 2012/823 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2012/18-499 E.  ,  2012/823 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : İzmir 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
    TARİHİ : 03/11/2011
    NUMARASI : 2011/534-2011/417

    Taraflar arasındaki “kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 3. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 30.04.2009 gün ve 2007/511 E, 2009/168 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 21.10.2010 gün ve 2010/11078 E., 2010/13665 K. sayılı ilamı ile;
    “...Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasal gerektirici nedenlere ve özellikle kanıtların takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre sair temyiz itirazları yerinde değildir.
    Ancak;
    1-Kamulaştırılan taşınmazın tapu kayıt maliklerine ait veraset ilamlarının incelenmesinde davalılardan C.. Ö..."ın mirasçılar arasında yer almadığı, F... Ö...isminde bir mirasçının bulunduğu anlaşılmaktadır.
    Mahkemece sözü edilen kişilerin aynı şahıs olup olmadıkları, nüfus kütüğünde isim tashihi bulunup bulunmadığı araştırılıp, aynı kişi olmadıklarının anlaşılması durumunda davalı C... Ö.. hakkında açılan davanın husumet yönünden reddi gerekeceği gözetilmeden ve bu konuda araştırma yapılmadan adı geçen davalı hakkında da kamulaştırma bedeli tespiti ile bu bedelin ödenmesine karar verilmesi,
    2-Davaya konu taşınmaz ..ada ...parsel üzerinde bulunan kat mülkiyetli anataşınmazın 3 nolu bağımsız bölümü olup, bu bağımsız bölüm ve arsa payının (yukarıda 1. bentte sözü edilen araştırma sonucu C.. Ö.. ve F..Ö.."ın aynı kişi olmadığı saptandığı takirde mirasçı F... Ö..."ın payı hariç tutularak) idare adına tescili gerektiği düşünülmeksizin ...ada .. parsel nolu taşınmazın tamamının tapu kaydının iptali ile idare adına tesciline hükmedilmesi,
    3-Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca yapı birim fiyatlarının yılın tamamında geçerli olmak üzere saptandığı ve davaya konu yapı için değerlendirme tarihi olan 2007 yılı birim fiyat listesine göre değerlendirme yapılmakla yetinilmesi gerektiği dikkate alınmadan, bu değere ayrıca endeks ilavesi yapılmış olması,
    Doğru görülmemiştir.
    Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir…”
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

    TEMYİZ EDEN: Davacı vekili

    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, 4650 sayılı Kanunla değişik 2942 Sayılı Kamulaştırma Kanununun 10. maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve davacı idare adına tescili istemine ilişkindir.
    Mahkemece davanın kabulüne ilişkin karar davacı vekilince temyiz edilmekle Özel Dairece yukarıda başlık bölümüne aynen alınan nedenlerle bozulmuş; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
    Direnme hükmünü temyize davacı vekili getirmektedir.
    Hukuk Genel Kurulu’ndaki görüşmeler sırasında, işin esasına geçilmeden önce; Yerel Mahkemece, 21.10.2010 günlü bozma kararı sonrasında davalılardan M...K... ile O... K...a yöntemince tebligat yapılıp yapılmadığı hususu ön sorun olarak incelenmiştir.
    Bilindiği üzere çekişmeli yargıda kural olarak duruşma yapılması zorunludur. Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK)’nun 73. maddesi uyarınca Kanunun gösterdiği istisnalar dışında hakim tarafları dinlemeden veya iddia ve savunmalarını bildirmeleri için kanuna uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremez.
    Buna göre, hakim iddia ve savunma haklarını kullanabilmeleri için tarafları duruşmaya çağırmak zorundadır. Fakat taraflar çağrıldıkları duruşmaya gelmek zorunda olmadıkları gibi, zorla da getirtilemezler.
    Tarafların duruşmaya çağırılmadan hüküm verilememesi, Anayasanın 36. maddesi ile düzenlenen iddia ve savunma hakkının kullanmasına olanak tanınması ilkesinin doğal bir sonucudur.
    Gerçekten savunma hakkını güvence altına alan T.C. Anayasasının 36. maddesi ile HUMK’nun 73. maddesinde de açıkça belirtildiği üzere, mahkemece davalı yan; dinlenmek ve savunması alınmak üzere kanuni şekillere uygun olarak davet edilmedikçe hüküm verilmesi mümkün bulunmamaktadır, aksi halde savunma hakkının kısıtlanmış sayılacağı, gerek öğreti, gerekse yargısal kararlarda tartışmasız olarak kabul edilmektedir (Prof. Dr. Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü Altıncı Baskı Cilt II sh.1876 vd).
    Diğer taraftan, bozma sonrası taraf teşkiline yönelik olarak mahkemece yapılacak işlemler de 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429/2. maddesinde düzenlenmiş; anılan maddede “…Mahkeme, temyiz edenden 434 ncü madde uyarınca peşin alınmış olan gideri kullanmak suretiyle, kendiliğinden tarafları duruşmaya davet edip dinledikten sonra, Yargıtay’ın bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verir” amir hükmüne yer verilmiştir. Buna göre, mahkeme bozma sonrası bozma ilamı ile duruşma gününü tarafların talebini aramaksızın kendiliğinden tebliğe çıkararak; usulünce taraf teşkilini sağladıktan sonra bozmaya uyup uymama konusunda bir karar verecektir.
    Yeri gelmişken belirtilmelidir ki, yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, itirazların yapılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırılabilmesi; bozma sonrası yargılamanın devamı, uyup uymama yönündeki kararın verilebilmesi, öncelikle tarafların duruşma gününden usulünce haberdar edilmesi ile mümkündür. Bu yolla kişi, hangi yargı merciinde duruşması bulunduğuna, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğuna, yargılamanın safahatına, bozma ilamının içeriğine, bozma sonrası duruşmanın hangi tarihte yapılacağına, verilen kararın ne olduğuna, 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve Tebligat Yönetmeliğinde açıklanan usule uygun tebligat yapılması ile vakıf olabilecektir.
    Bilindiği üzere, tebliğ ile ilgili kanun ve tüzük hükümleri tamamen şeklidir, tebligat; bilgilendirme yanında belgelendirme özelliği de bulunan bir usul işlemidir. Gerek tebliğ işlemi ve gerekse tebliğ tarihi ancak yasa ve tüzükte emredilen şekillerle tevsik ve dolayısıyla ispat olunabilir. Bu sebeple tebligatın, usul yasaları ile ilişkisi de daima göz önünde tutulmalıdır.
    7201 sayılı Tebligat Kanunu ve Tebligat Yönetmeliği bu konuda etkili önlemler almış olmasının tek amacı, tebliğin muhatabına ulaşmasını ve onun tarafından kabul edilmesini sağlamaktır.
    Şu hale göre; yazılı tebligat, bir davaya ilişkin işlemleri o davayla ilgili kişilere bildirmek için, mahkemelerce Kanuna uygun biçimde yapılan bir belgelendirme işlemidir. Dolayısıyla, Kanun ve Yönetmelik hükümlerinin en küçük ayrıntılarına kadar uygulanması zorunludur.
    Tebligat Kanunu ile Yönetmeliğinde öngörülen şekilde işlem yapılmış olmadıkça tebliğ memuru tarafından yapılan yazılı beyan onun mücerret sözünden ibaret kalır ve dolayısıyla belgelendirilmiş sayılmaz. Nitekim, Kanunun ve Yönetmeliğin belirlediği şekilde yapılmamış ve belgelendirilmemiş olan tebligatların geçerli olmayacağı yerleşik yargısal içtihatlarda da açıkça vurgulanmıştır.
    Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay ele alındığında; davalılardan Mehmet Kaplan ve Osman Kaplan’ın nüfus kayıt sistemi adreslerine 7201 sayılı Kanun"un 21. maddesi uyarınca çıkarılan tebligatlar mahalle muhtarına tebliğ edilmiş ancak adres yıkık olduğundan haber kağıdı kapıya yapıştırılamamıştır.
    7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun “Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina” başlıklı 21. maddesinde;
    “…Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir ve memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.
    (Ek fıkra: 11/1/2011-6099/5 md.) Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.
    (Ek: 19/3/2003-4829/5 md.) Muhtar, ihtiyar heyeti azaları, zabıta amir ve memurları yukarıdaki fıkralar uyarınca kendilerine teslim edilen evrakı kabule mecburdurlar…”
    Hükmü yer almaktadır.
    Görüldüğü üzere anılan madde uyarınca yapılacak tebligatlarda tebliğ tarihi, maddenin son cümlesinde açıkça belirtildiği üzere, iki numaralı ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarihtir.
    Ne var ki, anılan davalıların adresine çıkartılan ve bila tebliğ iade olunan tebligatta yer alan “adresteki binanın yıkılmış olması nedeniyle yapıştırılamadığı" meşruhatı karşısında, 7201 sayılı Kanunun 21. maddesinde düzenlenen ve şeklen uyulması zorunlu kurallardan olan “ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır” şartının yerine getirilmesi olanaklı değildir. Yerel mahkemece bu husus göz ardı edilerek yapılan tebliğ işlemi açık biçimde 7201 sayılı Kanunu’nun 21.maddesinin aradığı şekil şartlarını taşımamaktadır.
    O halde, davalılar M... K...ve O... K...’a bozma ilamı ve direnme kararının 7201 sayılı Kanun uyarınca usulüne uygun olarak tebliğ edildiğini kabule de olanak bulunmamaktadır.
    Açıklanan nedenlerle; ön sorunun kabulü ile dosyanın, belirtilen eksiklikler giderilerek ve gönderme formunu imzalayan hakimce son kontrolünün de sağlanarak temyiz incelemesi yapılmak üzere Yargıtay’a gönderilmesi için, Yerel Mahkemeye geri çevrilmesi gerekmiştir.
    S O N U Ç : Yukarıda yazılı noksanlığın tamamlanması için dosyanın mahkemesine GERİ ÇEVRİLMESİNE, 21.11.2012 gününde, oybirliği ile karar verildi.

     

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi