21. Hukuk Dairesi 2015/21742 E. , 2016/15651 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalılardan ..., ... Bakanlığı, ... ve .... vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillere, kanuni gerektirici sebeplere, temyiz kapsam ve nedenlerine göre davalılar ..., ... ve ...Limited Şirketi ile davalı ..." nın aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine,
2- Dava, iş kazası sonucu sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, davalı ...’nın asıl işveren olması nedeni ile diğer davalı ile birlikte sorumlu bulunduğu kabul edilmek suretiyle maddi tazminat talebinin reddine, manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Mahkemece anılan davalının asıl işveren olduğunun kabulü ile tazminattan sorumlu olacağı sonucuna varılmışsa da varılan bu sonuç hatalı olmuştur.
Gerçekten, bir iş kazası sonucu, zarara uğrayan işçi veya hak sahiplerinin maddi veya manevi tazminat talepleri, ancak işveren veya kusurlu üçüncü kişilere karşı yöneltilebilir. Bunun dışında, aracı olarak tabir edilen kişiler aracılığı ile işe alınan işçilerin uğrayacakları zararlardan dolayı, asıl işveren de aracılarla birlikte 4857 sayılı Yasanın 2/6. maddesi uyarınca sorumlu olur.
Gerek 4857 sayılı Yasanın 2/6 ve gerekse 5510 sayılı yasanın 12/son maddeleri ile yürürlükten kalkan Sosyal Sigortalar Kanununun 87/2. maddesinde; aracının hukuksal açıdan tarifi yapılmış kimlerin aracı veya halk arasındaki deyimi ile "Taşeron" sayılacağı belirlenmiştir. Buna göre; aracıdan bahsedilebilmek için; öncelikle üst işveren ve bunun tarafından ortaya konulan bir iş olmalı ve görülmekte olan bu işin bölüm ve eklentilerinden bir iş alt işverene devredilmelidir. Buna karşın bir işin bütünüyle bir işverene devri durumunda veya anahtar teslimi denilen biçimde işin verilmesi durumunda artık üst-alt işveren ilişkisi söz konusu olamaz. Asıl işveren-alt işveren ilişkisinin doğabilmesinin ilk koşulu; işyerinde işçi çalıştıran bir asıl işverenin, bulunması, diğer unsurda, işin asıl işverene ait işyerinde görülüyor olmasıdır. Çoğu kez bina inşaat işlerinde görüldüğü gibi, ana binayı veya asıl işi bitirmekle yükümlü bir işveren, bu işin doğrama, döşeme, su tesisatı gibi bölümlerini aracılara devretmektedir. Bu gibi durumlarda üst-alt işveren ilişkisinden söz edilebilir. Buna karşı, bir işin bütünüyle bir işverene devri durumunda veya anahtar teslimi denilen biçimde işin verilmesi durumunda, artık üst-alt işveren ilişkisi ortada bulunmamaktadır. Arsanın veya binanın salt maliki olmak ve ihale makamı olarak işi bütünüyle devretme durumlarında, ortada aracı denilen kurumdan söz edilemez. Çünkü burada iş tamamıyla ve bütün olarak bağımsız bir işverene devredilmektedir. Dava konusu olayda, davalı ...’na ait bina tamir işinin anahtar teslimi olarak davalı ... Limited Şirketi" ne verildiği, ... Bakanlığı’nın ya da bakanlık adına ... Mesleki ve Teknik Eğitim Merkezi Müdürlüğü" nün idari ve spor salonu binasının onarımı işini ihale eden makamın yapılan işe müdahalesinin söz konusu olmadığı, işyeri anılan davalıya ait olmadığı gibi üretime bakanlık çalışanlarının katılımının da söz konusu olmadığı, dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden açıkça anlaşılmaktadır. Bu duruma göre ... Mesleki ve Teknik Eğitim Merkezi Müdürlüğü" nün idari ve spor salonu binasının onarımı işinin bütünüyle devrinin söz konusu olduğu, davalı ... bakımından işverenlik sıfatının ortadan kalktığı açıktır. Hal böyle olunca davalı ...’nın diğer davalı ... Limited Şirketi ile arasında istisna akdi bulunduğu ve asıl işveren olduğunun kabulü ile tazminattan sorumlu tutulması usul ve yasaya aykırı olmuştur. Yapılan imalatın sözleşmeye ve yönetmeliklere uygun yürütülüp yürütülmediğinin denetimine yönelik sözleşmeye konan kimi hükümlerin ihale makamına asıl işverenlik sıfatını kazandırmasının söz konusu olamayacağı, giderek işin anahtar teslimi verildiği gerçeğini değiştirmeyeceği açıktır.
Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgular dikkate alınmadan, davalı ...’nın hukuki durumunun belirlenmesinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
3- Hükme esas alınan 22.12.2008 tarihli kusur raporunda kendilerine kusur atfedilmediği ve diğer davalı şirkete ortak ve müdür olmak dışında iş kazasında şahsi kusurları iddia ve ispat edilmediği halde, mahkemece davalılar ... ve ..." nin de tazminat ödemekle sorumlu tutulması hatalı olmuştur.
4- Öte yandan, davacılar ... ve ..." ın yargılama sırasında ölümü üzerine mirasçıları tarafından davaya devam edildiği halde, mirasçılar yerine ölü kişilerin gerekçeli karar başlığında davacı olarak gösterilip hükmün infazında tereddüt oluşturacak şekilde hüküm kurulması hatalıdır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgulara aykırı biçimde yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalılar ..., ... ve ... Limited Şirketi vekili ile davalı ... vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlerden ..., ... ve ..."ye iadesine 27.12.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.